bildirgec.org

duvar hakkında tüm yazılar

Gelmişine / Geçmişine…

| 07 April 2009 15:09

www.antalyagazetesi.com
www.antalyagazetesi.com

An be an silinen tenin her hücresi
Görünmezliğin kaybolan incisi
Han’da mola veren, sabahın yolcuları
Yeni bir yola çıkacaktır, şavkın gölgesinde
İzin verir kayboluşuna, benliğinde
Bir bir buharlaşan olgun hücreler
Yerinde yeller estirir, geçmişine
Geçmişine geleceğine
Geçer birbirine tuğlalar, kat be kat
Örülür duvarlar, eklenen tel örgü parapetiyle
Harcını ne çok, ne de az at; durur yerinde
Duvarın sert asaleti
Çarpan hücrelerinin acısı
İrkilirsin hülyadan
Ben miydim gelmişine geçmişine yakaran
Islak dudaklara paydos
Yerinde çatlayan hücreler
Beyninde uğuldayan sesler
Gelmişine geçmişine
Hülyadan selamlar…

Yılmaz Güney

pardus01 | 13 February 2009 09:47

Emir Kusturica‘nın;

” Çok önemli bir sinema adamıydı. Son 20 yılın Tarkovski ile beraber en önemli sinemacısı”

dediği Yılmaz Güney:

”Ben oyuncu olarak halkın giyiminden yaşamından farklı olmamaya çalışıyordum. Zaten olamazdım ki. Ben zaten kendimi oynuyordum. Şöyle bir durum var: Yaptığım bütün filmlerde benden bir parça vardır.”

diyerek sinemasını ve oyunculuğunu özetliyordu bu dört cümle ile.

Yönetmen, sinema oyuncusu, senarist ve öykü yazarı Yılmaz Güney 1 Nisan 1937 Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde yaşayan topraksız bir köylü ailenin iki çocuğundan biri olarak Adana‘nın Yenice Köyünde doğmuştur. Doğumundan 6 yıl sonra Adana’da nüfusa kaydedilen Güney 9 Eylül 1984 yılında Paris’te ölmüştür. Önemli bir sinemacı olarak kabul edilmesini sağlayan Cannes ödüllü Yol, Sürü, Umutsuzlar gibi filmlere imza atmıştır. Gerçek adı Yılmaz Pütün olan Güney’in soyismi Pütün kırılması zor sert meyve çekirdeği analamına gelmektedir.

Yoksulluğun amansız pençesinden kurtulmak için daha 10 yaşındayken evden kaçarak Adana’daki akrabalarının yanına gelmiş ve yaşamına burada devam etmiştir. Hemen her türlü emek-yoğun işi yaparak geçinmeye ve okumaya çalışan Güney üniversite okumak üzere Ankara’ya gitmaden önce bir süre Kemal ve And Film şirketlerinin bölge temsilcisi olarak çalıştı. Ankara’da Atıf Yılmaz ile tanışan ve öğrenim görürken bir yandan da hikayeler yazan Güney, daha sonra Atıf Yılmaz’ın da desteğiyle sinema çalışmalarına başladı.

izLeniyoruM gaLibA

TeMoR | 22 December 2008 10:22

Heeeeeeey!!! sana diyorum.
Heeey dur bir dakika.heyyy!!! dur kaçma.
Dur.
Nefesim tükenmek üzere ne olur, sana diyorum.
Dur kaçma.Daha önce gelmişmiydim bu sokağa, şu duvarları tanıyorum gibi ve dönemeçteki küçük bakkal.
Sessizlik.
Boşluğa sürüklenen bir ömrün zincirlerini tutuyorum sanki. Hiç patırtı yok, başkaldırı yada direnmek.
Korkmuyorum sessizlikten.
Kiralık müzisyenler: izindeler hepsi.
Son birkaç ayımın en iyi arkadaşı.
Sessizlik…
Dünyanın kulakları kapatılmış sanki: küçük bir pamukla olabilir.
Her şey hareketli…
Önümde koşan ayakları görebiliyorum.
Evet rüzgarda var.
Hissediyorum…
Ve yapraklar geçişini kutluyorlar zamanın. Özledikleri yer; toprağa bakarak.
Kulaklarını kapatmışlar dünyanın,
Hiçbir şey duyulmuyor. Bir çift renkli kapakçıkla algılıyorum yarını yaşayabilmenin zevkini. Retina ve bir kaç sinir ucu.

YILMAZ GÜNEY: “Vatanından Çok Uzakta, Sürgünde Ölen Sinemacı”

| 05 December 2008 11:17

Akdeniz’in şirin bir köyünde (Yenice/Adana) Pütün soyadı ile dünyaya gelen Yılmaz Güney (1937-1984), sefalet içinde büyüdü. Köy hayatından kurtulup üniversitede iktisat fakültesinde okumayı başardı. Genç yaşta devlet yönetimi ile çekişmelere katıldı. Güney, 1958 yılında “Üç Bilinmeyenlerin Eşitsizlik Sistemleri” adlı öyküsü yüzünden komünizm propagandası yapmakla suçlandı ve 1961 yılında yargılanarak, 18 ay hapis ve 6 ay sürgün cezasına çarptırıldı. Bu hüküm ile yönetmen yardımcılığı, senaryo yazarlığı ve başrol oyunculuğuna kadar geldiği sinema kariyeri yarım kaldı.

Yılmaz Güney, yüzden fazla macera filminde oynadı. “Türk Sinemasının Çirkin Kralı” lakabı ile sevildi.
1966 yılında senaryosunu yazıp aynı zamanda oynadığı, Lütfi Akad’ın yönetiminde çekilen “Hudutların Kanunu” adlı filmi, Güney’in sinema kariyerinde dönüm noktası oldu. Film, büyük beğeni topladı.

Meraklısına 274 Adet Graffiti Videosu

Oozamca | 19 November 2008 10:31

Reasonable People Videosundan Bir Görüntü
Reasonable People Videosundan Bir Görüntü

1980’de New York’ta ufak ufak belirmeye başlayan graffitinin tüm dünyayı etkisi altına aldığının ve popüler bir kültür haline geldiğini gösteren kanıtlar aslında bu videolar.Dünyanın çeşitli yerlerinde çekilmiş olan tam 247 adet graffiti videosunu buradan ulaşarak izleyebilirsiniz.

Belli Belirsiz Düşüyorsun İçime, Canım Çok Yanıyor O Vakitlerde

oyuncuhandan | 29 September 2008 09:48

Belli değil nereden geldiğin ve nereye gittiğin. Ben yolunda uğradığım bir duraktan ibaretim. Üstelik senin yaptığın hiçbir şey yok böyle olması için. Hepsini ben gözlerine bakarak yaptım. Canım çok yanıyor. Eski yanlamarıma benzemiyor bunlar. Daha sıcak, daha derin ve geçmeyecek gibi.

Öyle güzelsinki adam, söyleyecek sözüm yok. Seni sana, kendime, ele güne karşı anlatacak, anlatabilecek tek kelimem yok. Baktığın vakit, hele güldüğün vakit bütün bir dünya ayaklarımın altında.

Sana karşı kendime yapacağım hiçbir şey yok. O yüzden bıraktım kendimi. Şimdilik sadece inkar ediyorum içimdekileri. Bu sabah ben bile inanıyordum inkar edişime. Sonra vakit ilerledi. Gün, öğlen vakti, düştün içime. Canım nasıl yandı. İçim nasıl kan ağladı. Kör gözüm, aç karnım illede sen dedi.

Kırmızı Kazaklı Topal Piç

oyuncuhandan | 08 September 2008 19:50

Bir bacağı diğerine göre kısa kaldığı için “topal” diyorlardı ona. Oysaki onun sevdiği isim babasının üç kere kulağına dualarla söylediği “Ali” idi.

En fazla ilk okula kadar okutmuşlardı onu çok fazla birşey bilmesi, öğrenmesi gerekmez diye. Oysaki okuduğu kitapların içindeki arkadaşlarını çok seviyor ve çok şey öğreniyordu onlardan.

Annesi bırakıp gitti diye üç yaşından itibaren “piç” geldi birde “topal”ın yanına. Oysaki annesini hayal meyal hatırlıyor, bırakıp gittiyse bile ona söylenen laflara çok üzülüyordu.

En çok kırmızı kazağını giyiyor diye arkasından hareket çekiyorlar, “kırmızı kazaklı topal piç” diye dalga geçiyordu mahallenin yumurcakları onlara böyle öğretiliyor diye. Oysaki kırmızı kazağını çok seviyor, güneşin altında parlayan rengine bayılıyordu.

Duvarlarınız şenlensin!

hindirella | 27 August 2008 19:49

bozcaada
bozcaada

İstanbul merkezli Studio Nommo çok eğlenceli ve yaratıcı duvar kağıdı tasarımları yapmış. Chichi, Supersonic, Cool ve Baby olarak dört başlıkta toplanan duvar kağıtlarından birini beğenmezseniz, kendi çektiğiniz fotoğraflar ya da çizdiğiniz resimlerden de duvar kağıdı yapıyorlar.

damping
damping
naiftim ben...
naiftim ben…