bildirgec.org

deniz hakkında tüm yazılar

Yüzen Anahtarlık

erdenk | 26 May 2009 16:03

Bu yüzen anahtarlıksayesinde denizde, havuzda anahtar kaybetme derdi son buluyor. 2 anahtar taşıyabilen bu yüzen anahtarlık anahtarları suyun üstünde tutmakla kalmıyor, üzerindeki ledler yardımı ile anahtarınızı gece vakti bulmanızı da sağlıyor. Anahtarlığın üzerinde bulunan LED’ler su ile temas halinde otomatik olarak yanıyor. Suda olmadığınız zamanda ise anahtarlığınızı üzerindeki tuşa basarak el feneri oalrak da kullanabiliyorsunuz. Anahtarlığın fiyatı ise Sadece 4.90 $

MAİ

il mare | 10 April 2009 10:27

Her tarafımızın kızgın sınır çizgileriyle çevrelendiği,yaşamak zorunda olduğumuz birşeylerin kırılma noktasıdır MAVİ!MAVİ nin anası DENİZ,DENİZ in anası ÖZGÜRLÜK.Hangisinin hangisini barındırdığının belli olamadığı en katlanılası kargaşa…

En gerçek sandıklarımızın en yalan olduklarını idrak edebilme sürecini oluşturan birsürü minik su damlacığı,neticede kocaman bi MAVİ,o kadar herkesin olduğunu bilip de bi o kadar en çok sahiplendiğin…Kocaman bir GÖKYÜZÜ!Defalarca uğranılan hayalkırıklıklarına en şahitlik eden taşımak zorunda olduğum kafatasımın en uğrak yeri her gün…Kocaman bir GÖKYÜZÜ,kocaman bir MAVİ,üzerlerinde beni islediklerine inandığım kocaman gözbebekleri onların we kocaman MAWİler gene…

MAVİ TÜRKÜ

sevde837 | 08 April 2009 09:50

MAVİ TÜRKÜ
MAVİ TÜRKÜ

Bir adım at mavi olsun.
Suya dair bir kımıldanış olsun.
Ay ile dansında suyun yakamoz olsun.
Biraz yanlış anlaşılma biraz bilmece olsa ne çıkar?
Bir MAVİ TÜRKÜ olsun.

Bir Gideğeni ağırlasın yatağında.
Yelken olmuş bir martı kanadında,
Biraz İstanbul olsun.
Gök kubbede Gök Tanrı inancın olsun ki
Bir MAVİ TÜRKÜ olsun.

Sahiplenilecekse böyle
Mavilikler!
Nazar olsun nazarımda.
Bir at nalı olsun çıkınında.
Bir MAVİ TÜRKÜ olsun.

Bu da, sana bana dair birkaç şey olsun!

08/04/2009

KALEMLER HEP YAZMASIN,BİRAZCIK DA YAZILSIN

il mare | 03 April 2009 09:08

Hafızam hiç iyi değil, hele ki son 1-2 sene içinde… En yokluğunu hissettiğim zamanlar da deniz kenarında sonsuz mavinin önünde olduğum zaman ya da bir otobüste gözlerimle taradığım yüzlerce hayatın arasında olduklarım. Anlık yaşadığım gibi gözlerim de an ile sınırlı kalıyor ve belki de üzerinde milyonlarca güzel çağrışımın yürüyebileceği düşünce matruşkaları aracı gözüm ile beynim arasındaki köprüler kalemsizlikten kırılıyor,yerle bir oluyor.Her seferinde bir kağıt ile kalem bulunduracağıma dair kendime hatırlatma yapıyorum, fakat bunu hatırladığım zamanlar ise gene ya bir otobüse ya da denizin önüne denk geliyor…Ve her seferinde kendimi tekrarlıyorum,biraz daha sert vurarak kafama.Gözlerin beyne kayıt yapabileceğine dair bir haber de okumuştum fakat kendimi biliyorum ki(!) bu çok daha fazla acı verecektir bana, derdime devanın teknoloji ile bütünleştiği zamanlar ne kadar işimi halletmiş olmanın mutluluğunu hissetsem de,içimi nedenini işte yeni anladığım bir burukluk kemirmiştir hep,aklıma tükürmüştür sonra da. Ve köpüklü sular altında kafamın daha da ağırlaşması bundandır,anladım…

Ne diyordum… Kalemin, en çok da kendimi,ana dair hissettiklerimi anlamada bana en çok yardımcı olan 2. dostumun,en ihtiyacım olduğu zamanlarda, olmadığını görmek kendimi daha da işeyaramaz hissettiriyor.Kızarım çok,sağa sola bakınırım çünkü,o olmadan arabaların önlerine konulan,kafaları saniyede 1200 kez öne arkaya sallanabilen süs köpeklerine benzerim sahillerde,hatta çok daha işlevsiz. Gözlerim bayram eder sade, tanıdık bir yüz görmenin sevinci ile;beynime gidemez hiçbirşey,çapı 100 cm. olan kocaman delikli elekler hükmediverir beynime,hiçbirşey ayırt edemem.Bakarım…Uzağı da çok seçemem ama,en farketmediği zamanlardır zaten.Ve denizin uzağı hep bulanıktır zaten… Otobüslerde ya da cadde üzerindeki boş banklarda oturur vaziyetteyken tabi,çok daha lanet edesim gelir az ışıkta inatla okumaya çalıştığım kitaplara. Daha yakından incelemek istediğim,yorgun bedenlerin ait oldukları simalara bakış süremin iki insan arasındaki normal bakış süresini fazlasıyla aştığım; her ne kadar ,çok göremesem de karşı taraftan yanıp sönen bir soru işareti aldığımı sezdiğim an da kızarım, falan…

Dalgalı ..

pillibebekkuyuda | 27 March 2009 09:32

Bugün,dalga giyindim üzerime
Kararsızım, yakıştığına, durmuyor yerinde
Bugün, düş rengim, dalga
Hayırlı düşlerim var, çiçekçiiiiii

Bir şarkı söylüyorum,
Ses tonum, dalga.
Çekilin oradan, oynayacağım,
Ray nini, ray nini de..

Bir Aşk var, dalgadan.
Sebepsiz şampanyam var elimde
Sana köpüren benim, yine.
Etrafımda dönüyorum, eteklerim dalga.

Sana koşuyorum, dalgalar eşliğinde.
Dalgaya yenildim, ulaşamadan, şerefe
Saçlarım var dalgalı, ”çek kurtar” diyorum,
”Kıyamam” diyorsun, gözyaşlarım, dalga,
Gömülüyorum, oyun bilmez dalga..

Ben Ne için(lere)…

| 11 February 2009 19:59

Kapı aralığında kalmış istekler, denize ulaşamamış hedefler, ertelenen duygular ve aman boş verler… Ne için? Her şey ne için?
Güneşin her güne yeniden misafir oluşu, mehtap ve deniz; bu güzellikler ne için? Yaşadığını sanmak mı? Yoksa yaşamak mı?
Ne için arkadaş? Sorular senin için mi? Yoksa benim için mi? Söyle aradığın aşkı buldun mu? Ne için buldun? Seviştin mi dorukta, ne için? Bulabildin mi tüm sorularının cevabını, ne için?
Böyle soruları eminim arkadaş çevreniz de veya başka çevreler de sormuş veya duymuşsunuzdur…
Sabahın dördü ve bu saate kadar dayanılmaz sorularla; dört arkadaş, inanılmaz bir çıkmazın içine sokuyoruz birbirimizi. Yaş 25’ti o gece ve yığınla sorularla uğraşıyorduk.
Birden aklıma gelmedi, geçmişteki o gece. Yine, o arkadaşlarla bir aradayız bu akşam. İnanılmaz bir şekilde aynı sorular dönüyor ağızlarda ve hiç bıkmadan cevaplanıyor, aynı repliklerle. Kaderden tutun da ölüm, aşk ve neler…