bildirgec.org

deniz hakkında tüm yazılar

”Gavur İzmir”

kopanisti | 14 May 2007 09:08

Kopanisti İzmir mitinginden bildiriyor.

Sabah 10 da teknemizi hazırlayıp yelken basarak, hava esince de balonumuzu açarak Güzelyalı sahili boyunca , Konak Meydanı ve Konak Pier önünden Cumhuriyet Meydanı ve Gündoğdu Meydanı önüne ulaştık, Yol boyunca tüm Güzelyalı sahili, Konak ve Kordonboyu, tüm balkonlar ve evler kırmızı beyaz bayrak ve insan doluydu.

Yüzünü Ege’ye dönmüş, bir kolu Konak’ta Pasaport Meydanı’na, diğer kolu Alsancak’ta limana uzanmış kırmızı-beyaz bir devdi dün İzmir…
Dalları ay-yıldızdan bir ormana dalar gibi içine daldığınızda al-sancak kımıldıyor, inançla gürlüyordu.
Tandoğan’a, Çağlayan’a Ege’nin rengini eklemişti.
Anaçtı, canlıydı, gençti; hem görüntü, hem söylem olarak…
Çatık kaşlı, öfkeli, hınçlı değildi; güler yüzlü, umutlu, coşkulu, sivildi. Onlar “gâvur”sa, gâvur olasınız gelirdi.
Yine bir “kadın ihtilali”ydi. Laik yaşam biçimlerinin tehdit edildiğine ve en ağır bedeli kendilerinin ödeyeceğine inanan kadınlar, kızlar, anneler, önceki gün patlayan bombanın saldığı korkuya aldırmayıp çocuklarını, kardeşlerini alıp gelmişler, mitingde başı çekmişlerdi. CAN DÜNDAR

Denizden görebildiğim pankartlar
-Anamızı da aldık geldik (Zübeyde Hanım’ın fotoğrafı ile)
-Son kullanma tarihi 22 Temmuz

çok gizli

kopanisti | 10 May 2007 18:24

Kahvede oturmuşlar sohbet ediyorlardı, kahve dediysem şehrin en güzel yerinde deniz kenarında cadde üzerine yeni tirend bir mekan. Arkadaşına başından geçen olayları anlatırken bir yandan da piposundan derin nefesler çekip dumanları tatlı tatlı esen melteme savuruyordu. ”Zamanında istihbarat teşkilatında çok işler başardım ben, sen bile bilmezsin bunu, evdeki karım bile bilmez.” Arkadaşı yüzü şallak mallak olmuş vaziyette anıları dinlerken arada bir lafa girip ”hadi yaa!” ”yapma be!” gibisinden hayret nidaları savuruyordu. O ara, oradan geçen bir ayakkabı boyacısı roman çocuk, sandalyesinde ayak ayak üstüne atan pipo içen adamın tozlu ayakkabılarını gördü ve , ”mitçi abi boyıyımmı ayakaplarını?” dedi.

Defakto

kopanisti | 04 May 2007 10:24

Uzun yıllar önce, ben diyeyim 10 siz deyin 20, türks end kaikos adalarına giderken san salvadorda mola vermiştim, orada bartalomeo isminde ezgin bir sansalvadorlu ile tanışmıştım. bartalomeo benim limana bağlanmama yardım etmiş sonrada akşam beraber enzo morellinin barında rom içerek sarmısaklı yoğurtlu patates kızartması yemiştik. sohbet esnasında burada ne kadar kalacaksın diye sorduğunda, hava çok sıcak, serinleyene kadar kalırım dediğimde vay sen bana ne hakla ördek dersin diye bağarıp çağarmıştı, ne ördeği baba ben hava kapalı dedim ne alakası var dediğimde de bartalomeonun çok kıllatan bir şahsiyet olduğunu anlamış ardından bir şişe rom daha içmiştik, meğerse ben hava kapalı dediğimde o hava ısınınca ne olur? buharlaşma artar, buharlaşma bulut yapar bulutlar tokuşur yağmur olur, yağmur yağınca etrafta su birikintileri oluşur bu sularda da ördekler yüzer, sen bana ördek dedin demişti, gel zaman git zaman aramızdaki samimiyet artınca bartalomeonun aslında uzun yıllar önce sevilladan gelen türk asıllı ördek lakaplı mehmet olduğunu öğrenmiştim, dostluğumuz pekişmişti ama o günü hala unutamam, sırf lakabı yüzünden buralara kadar gelmiş ama bu seferde karşısına ben çıkmıştım, kötü kader denilen olgu işte böyle bir şey demek olsa gerek

Dırdır

kopanisti | 25 April 2007 15:56

Matilda, kocası genç yaşta kahrından ölünce fazla bekar kalamadı ve sevillanın en yakışıklı karayağız delikanlısı Kristobal ile evlendi. Kristobal denizciydi ve ilerde baharat ve altın diyarı Çipango’ya gidebilmek için kendi teknesini yapıyordu. Birgün yine tekne inşasından yorgun argın eve döndü, kilere inip aletlerini bıraktı ve keserini de duvardaki çiviye astı.

Don Kıristobalın sevgili eşi Matilda
Don Kıristobalın sevgili eşi Matilda

Yorgunluktan oracıkta yere kıvrıldı uykuya daldı, kaç saat geçtiğini hatırlamıyordu ki karısı matildanın ağlamalarıyla uyandı, uyku sersemi fırladı yerden ve Matildanın duvardaki kesere bakarak ağladığını gördü. Ne oldu matilda neden ağlıyorsun dedi. Sen benim çocuğumu öldürdün dedi Matilda. Ama senin çocuğun yok ki nasıl ölsün dedi. Ya olursa dedi Matilda. Ama olursa ne güzel işte neden öldüreyim ki onu dedi.
-Çocuğum büyümiyecek mi?
-Büyüyecek.
-Oyun oynamayacak mı?
-Oynayacak tabi.
-Peki ya bigün kilere de inerse,
-insin ne var bunda
-Burada da ıyun oynarsa?
-oynasın ne var bunda.
-Ya bu keserin altından geçerse
-geçsin ne olacak ki?
-ya keserin çivisi koparsa,
-kopsun nolcakki
-Ya o anda cocuğumun kafasına düşer de çocuğum ölürse..
Kristobal güzel karısının alnına bir öpücük kondurdu, ben çöpleri döküp geliyorum beraber yemek yeriz üzülme dedi ve evden dışarı çıktı, Kristobal’ı o günden sonra sevilla’da hiç kimse görmedi.