Sayısal dünyanın verdiği sıkıntılarım o gün bitmiş, 1 hafta önceden topladığım bavulumun son rötuşlarını yapmak üzere eve dönmüştüm. İnanamıyorum yarın tatil başlıyordu.
İşte hamak ,işte deniz. Kıymetini bilmeyen keriz.
Arkadaşlarımla gittiğim o tatilin ruhuma kazınacağını tabii ki bilemezdim.
– Hey millet, şurada görmüş olduğunuz Iceberg var ya, yüzmesine güvenen gelsin, akşam içkiler benden.
Bu ne şımarıklıktı Tanrım. Sanırım bir akıl tıkanması yaşıyordum. Kendi duygularıma çok önem veririm aslında ama o tatile hakkını vermeli ve işyerime daha enerjik dönmeliydim.
– Biraz yemek yiyelim, enerji toplayalım, Iceberg’e yarışalım. Kabiliyetsizler, denize gideriz güneşlenip geri dönersiniz. Bu ne biçim bir tatil anlayışı, her saniyesi dolu dolu yaşanmalı tatillerin, götürün hamburgerleri.
Derken 2 adedini mideme indirdiğimi fark edemedim tabi..
– Hazır mısınız? BAŞLAYIN!!!
En öndeydim, engin ve derin deniz bir anda tüm cazibesini yitirip soğuk bir okyanus halini aldı. Tekneden düşmüş, köpek balıklarından kaçan küçücük bir kızdım.. Neredeydim? Alis harikalar diyarı? Hayır değil.. Freni patlamış koca bir gaz tankerinin içi? Hayır değil… En istemediğim şekilde ölüme gidiyordum..