bildirgec.org

deniz hakkında tüm yazılar

ilanı aşk öykü arası..

morfik | 16 July 2008 14:15

...

‘düş kurmak, akıllı-uslu insanların intihar etme şeklidir’ felsefesi ile çıktım yola..

Israrla kapı çalmakta. Karen Blixen..tayfaların uydurması anonim gemici masalından başka masal bilmeyip te ölümsüz masalları yazan arkadaşım.bir kahve içimi uğrayası tutmuş.ben akşamdan kalma, kafa üç dünya..dün ne oldu acaba? ben nasıl geldim eve? amaann çok ta mühim değil. ne olur (?) ölüm olsa ucunda, sabahtan akşama kadar düş kuruyorum boyuna. öyle ise oh lala…

Biri sade biri bol şekerli yoğunluğu ağızda uzun süre kalan kahvelerimizin savrulan köpüklerini yudumlamaya başlamıştık bile. kendi çapımda ufak iyilikleri alışkanlık edindiğimden Karen-ciğimin bildiği hikaye sayısını ikileyim istedim, merhametimden…

Deniz, insan kalbi; kimi insanlar, deniz kalbi taşırmış. denizin de insanları, insanların da denizleri varmış.. ‘kabaca işlenmiş birkaç ağaç kütüğüne hayatını emanet etmiş ve dalgalara meydan okuyan bir yiğit,’ diyerek gemiciyi tanımlarken Homeros masalımız cüceler ülkesindeki dev Domper’in denizci olmaya karar vermesi ile başlamış.

Blog Yazarı Galapagos Yolcusu

Culture Orange | 15 July 2008 15:31

Bugün hazırlıklarımızı tamamlıyoruz, Galapagos adalarına gelmiş geçmiş en kapsamlı geziyi düzenliyoruz. Ekibimiz tam 20 kişi 3 dalında uzman bilim adamı,2 sağlık uzmanı,kaptan,gemi tayfası ve 10 asistan var. Asistanların neredeyse yarısından fazlası Fransız ben tek Türk’üm aralarında. İngilizce konuşuyoruz başka dil kimse konuşmuyor,kaptan Fin asıllı olmasına rağmen şakır şakır İngilizce konuşmakta. Buna gerçekten şaşırdım günlük.
Genelde onları denizci sinbad öykülerinden,karayip korsanlarından anımsardım. Kaptan denilince aklıma mutlaka sakalı olan ve kafasından şapkayı eksik etmeyen tütün sarıp içen, balık yağına bayılan adamlar düşünürdüm. Yanılmışım günlük bizim kaptan vejeteryan ne balık yiyor ne de yağını içiyor. Güvertede elinde bir salatalıkla görebilirsin onu günün her saati.
Bir o kadar da sağlıklı ayrıca,ben tabir yerindeyse öküz gibi yememe rağmen onun kadar sağlıklı değilim 2 dakika bir kumanya kasasını tuttum kollarım 2 gün ağrıdı.

Deniz oluyorsun dokunuyorum…

SEVDALIMHAYAT[pilli_silinen_hesap] | 10 July 2008 14:51

Ne güzel gidiyordu.Deniz oluyor dokunuyorum,kum oluyor topluyorum diye başlamıştım aslında.Kafamı o kadar çok karıştırmana rağmen sonuna da yaklaşmıştım.Şöyle noktaya,virgüle,soru işaretine,da ekine,soru ekine işte ne varsa bildiğim dikkat ediyordum.Suç sende değil bende idi.Ne alemi var gecenin bir vaktinde sana denizi sormamın.Türkünü mırıldanarak ne diyeceksen söyle işte.Tamam çok güzel olmuyor belki yazdıklarım unutuyorsun cümlede kuyruklu şeylerin cümlesini ama anlatıyorsun işte.Yıldızlardan şekiller çıkaracaktım balkonda oturup,onu da yapamadım sayende.Niye çıktığımı bildiğim ama neden yapamadığımı bilemediğim bir iş oluyordu.Daha önce yüzlerce kez yaptığım bu işi yapamadım.Sayende demeyeceğim bu kez bakma hemen öyle.Benden kaynaklanıyor deniz oldun deniz çizmeye çalıştım yıldızlardan.Kum oldun kum.Sonra baktım ki tamamı deniz tamamı kum.Bütün evren sen.Ben beceremedim bu işi olmadı biliyorum.Yine kızacak herkes bana ne bu diye.Ben biliyorum ama ne olduğunu.Deniz oluyorsun dokunuyorum,kum oluyorsun topluyorum.

Biri Denize Patlamış!!!

GRAFTONCUN | 10 July 2008 09:36

Deniz,güneş ve kızgın kumla buluşmaya karar verdim.Şezlonguma yarı oturur şekilde uzanıp,ayaklarımı da uzattım.Yaşamak bu işte diyerek gözümün önünde sıkılmış olan nar suyumu pipetten gelişini izliyordum.Güneşin kavuruculuğuna tenimi teslim ederken nar suyu ile içimi soğuttum.Kitabımı aldım,okumaya başladım,okurken arada hülyalara daldım daldım geri çıktım.Bu güzel atmosferimi yandaki Teyzemin denizden hışımla eşinin yanına gelmesi bozdu.Teyzem çok sinirlenmiş,aslında eşine durumunu anlatıyor ama “gelinim sen anla” tripleri var.”Birisi denize sıçmış,midem bulandı,bok etrafımda dönüp duruyordu,denizden çıkmak zorunda kaldım,denize patlamış ya helası yok mu buranın ne ayıp”

diye bağırarak hepimize durumu duyurmaya çalışıyordu.”Denize patlamış” sözünden sonra ben kopmuştum ama belli etmemek için kitabımı okuyor gibi yapmak zorunda kaldım.Teyzem öyle kızmış ki bu “boka” susamıyordu.Teyzemi sakinleştirmek zorunda kalan eniştenin ise “yavvv hanım bok bu kimin yaptığını nereden bileceğiz ki,gel otur hele,deniz boku götürür o zaman girersin” dese de teyzemin sakinleşmeye gönlü yoktu.

Bu Ne vahşet!

Chat Noir 1 | 08 July 2008 23:23

Dün akşam yumurcak tv’de bir program izledim.Çocuklar için hayvanları tanıtan bir programdı.Yunusları balinaları anlatıyordu. Araştırmacı yazar olan bir kadın, açıldığı tekneyle balinaların yunusların resimlerini çekiyor,aynı zamanda turist gruplarını da yunusların bulunduğu bölgeye onlarla beraber yüzmek için götürüyordu. Bu sevimli hayvanlara olan sevginin artması ve korunmaları için çabalıyordu. Programda yunusların kendi iletişim dilleri olduğundan, bir anne yunusun yavrusuna nasıl avlanmayı öğrettiğinden bahsediliyordu. Bu arada teknelerle yarışan, kuyrukları vasıtasıyla suyun üstünde durup insanlara hoşça kal diyen yunuslar gösteriliyordu. Bir anne ve yavru yunusun birbirlerine olan sevgi gösterilerini görmeliydiniz. Bu sevimli ve akıllı memeli canlılar, biliyorsunuz engelli çocukların tedavisinede de yardımcı oluyorlar. Çok cana yakın olduklarını zaman zaman insanların hayatlarını kurtardıklarını bile duymuşsunuzdur. İzlediğim bu programı da oyuncak sevimli bir fare sunuyordu. Neyse her şey çok güzeldi, sevimli yunuslar,deniz manzarası,yunusların sıçrayışları ve sevgi gösterileri derken program bitti.Kanallar arasında gezinmeye başladım.Liberty tv fr‘yi izliyordum.Kanalda Fransızca konuşuluyordu.Anlamasam da manzaralar çok güzeldi.Zenci bir kabile kanolarla yüzüyorlardı.Zaman zaman yeşillikler gösteriliyordu. Su çok berrak ve cam göbeği mavisiydi. Yerli kabilenin denizde yarış yapar gibi bir halleri vardı. Her kano da ayrı renkte bir bayrak vardı.Ben de bakıp ne güzel doğayla baş başa huzur içinde yaşıyorlar dedim.Teknolojiden uzaklar,bizim sahip olduğumuz pek çok şeyden yoksunlar ama bak ne kadar eğleniyorlar mutlular dedim kendi kendime. Kanolarıyla karşı kıyıya yakın bir yere vardıklarında bir tanesinin kanonun ortasına oturarak suyun içinde ellerini birbirine vurduğunu gördüm. Sanırım iki elinde de tahtaya benzer bir şey vardı. Ve ses çıkarıyordu. Sonrasında dikkatli bakınca sadece onun değil hepsinin aynı hareketi yaptığını gördüm. Birden bir yunus sürüsü belirdi. Suya bir dalıp bir çıkıyorlardı. Sonra bu vahşi yerliler kanolarından inerek yunusları yakaladılar ve beşer onar kanolarına çıkardılar. Olamaz dedim, benim yarış sandığım şey aslında bir av partisine doğru yola çıkışmış. Karşı kıyıya vardıklarında kanolarına aldıkları yunusları bir bir kıyıya serdiler. Biraz dinlendiler ve sonrasında kocaman bıçaklarıyla gelerek zavallı yunusların kafalarını gövdelerinden ayırdılar.Her yer kan içindeydi.Sahil şeridi kandan kıpkırmızı olmuştu. Bazıları yunusları kocaman bıçaklarıyla parçalamaya devam ederken bazı çocuk ve büyükler kandan kıpkırmızı olmuş suyun içinde yüzüyorlardı. Gözlerime inanamadım. Sanki koskoca okyanusta yiyecek başka balık kalmadı, ki yunuslar memeli canlılar ve son derece zeki ve insancıllardır. Bu vahşet görüntülerine daha fazla dayanamadım ve kanalı değiştirdim.Benim için ilginç bir tesadüf oldu doğrusu.Öncesinde yunusların ne kadar sevimli, akıllı, cana yakın olduklarını anlatan bir program, arkasındansa koca bir yunus sürüsünün katledildiği böyle bir vahşet. İnsanların ne kadar acımasız olabileceklerine bir kez daha şahit oldum. Ülkemizde ise 1380 sayılı su ürünleri yasasına göre yunus avcılığı yasaklanmıştır. Ancak Akdeniz ve Karadenizde mersin, kalkan ve kılıç balığı avcılığında kullanılan ağlar fok balığı ve yunusların hayatlarını tehdit etmektedir.Buradan balıkçılara sesleniyorum:lütfen çoluğumuza çocuğumuza ekmek götüreceğiz diye bu masum,sevimli ve akıllı hayvanların canına kıymayın.Ne deniz ne toprak ne de gökyüzü sadece bize ait değil.Yaşarken diğer canlılarında yaşam hakkına saygı göstermeliyiz. Hayatta kalmaya çalışırken böyle nesli tükenmekte olan hayvanların hayatlarını ellerinden almayalım. Torunlarınızın yunus ve fok balıklarını sadece ansiklopedilerdeki resimlerden görerek tanımalarını istemiyorsanız vicdanınızın sesine kulak verin ve balık avlarken bu canlılara zarar vermemeye özen gösterin. Unutmayın ki doğanın dengesini bozmak bindiğin dalı kesmektir ve önce size zarar verecektir.

Saklı Vadi

Chat Noir 1 | 08 July 2008 22:43

Saklı Vadi, Avustralya’nın güneş enerjisiyle çalışan plajının ismi.Plajın işletim hakkını 1986 yılında devralan bugünkü sahipleri ilk olarak kumsala gelenlerin enerji ihtiyaçları için güneş panelleri kurdular.Tüm ampulleri enerji tasarrufu sağlayanlar ile değiştirdiler.geceleri elektrikli aletleri prizden çekiyorlar ve artan yiyecekleri kompostlama yöntemiyle doğada yok ediyorlar.Tesisteki alüminyum tenekeler ve kağıtlar geri dönüştürülüyor. Gelen turistlere ise korunması gereken türler,çevre dostu olmak,yenilenebilir enerji kaynakları gibi konularda bilgi veriliyor.yapımında yerel kütük kullanılan,çelik konstrüksiyona yer verilmeyen Saklı Vadi tesisleri, böylece karbon emisyonunu sıfıra indirerek 2007’de hem En iyi Otel hem de Turizmde gelişmeler” ödülünü aldı.

Denizden Babam Çıksa Yerim !

tenedian | 06 July 2008 09:58

Deniz kenarında yaşayanlar bilirler: Beş kuruş harcamadan deniz size en lezzetli yiyecekleri sunar. Hem toplaması, hem hazırlaması ve hem de lezzeti bir olaydır.
Mesela pitalides:

Pitalides
Pitalides

Pitalidese deniz şemsiyesi diyenler de vardır. Şemsiye formunda kayalara sımsıkı yapışmış bir
midyedir. Adamı uyandırmadan bir bıçak darbesiyle kayadan ayırdınız ayırdınız, başaramadıysanız onu
unutun artık, kayaya iyice yapışır, inat ederseniz o da inat eder ve kırılır. Hemen kıyıda da yaşadığından elde etmek kolay ve zahmetsizdir. Ve hemen kıyıda tüketilebilir: Bunun için biraz çalı çırpı ve atılmış bir teneke ve bir şişe şarap yeterlidir. Yakılan ateşin üzerine teneke ve onun üzerine de pitalidesler
yerleştirilir. Pişenler şarap eşliğinde sahilde mideye indirilir. Yok, “ben bunları evde halledeceğim”
derseniz pitalidesleri güneşte kurutmadan eve ulaştırmanız gerekir. Kıyıdaki tenekenin işlevini bir
tavaya, biraz ısınmış şarabınkini de buz gibi bir beyaz şaraba yükleyebilirsiniz. Ama belki siz
avcı-toplayıcı bir ruhta değil de incelmiş zevklerin insanısınızdır, o zaman da kıyıdan toplanılan
pitalidesler hizmetinizdedir: Haşlar, ayıklar, zeytinyağında soğan, domates, baharat ile kavurur ve yapacağınız deniz ürünlü pilavın içine eklersiniz. Kimi yerlerde sıcak olarak tüketilen bu pilav soğutulup yenilirse bence parmaklarınıza dikkat etmeniz gerekir.