bildirgec.org

dalis hakkında tüm yazılar

Underwater Scooter!!! Sualtı Scooter!!!

kagit kalem silgi | 19 October 2010 09:38

Teknolojinin yeni bir harikası daha..!

Dalış becerisi gerektirmeyen, su altında seyahat edebilmenizi sağlayan bu teknolojik aletle, deniz altının uçsuz bucaksız yollarında dolaşabiliyorsunuz..

Şu an için satın alınamayan bu scooter’ı, Florida’daki Ft Lauderdale Aquadome’da saati 25 dolardan kiralayabiliyorsunuz..
Kullanabilmek için yüzme bilmenize bile gerek olmayan bu harika scooter ile, kim dolaşmak istemez ki?

En güzel olan şey de, nefes alabilmeniz için geliştirilen başlık olsa gerek.. Dagıçların kullandıkları şekli ile olmaması harika!

Senkronize Dalış Sonrası

pilli pati | 14 August 2008 16:59

getty images
getty images

Olimpiyatları izlerken belki farketmişsinizdir. Dalış ya da senkronize dalış karşılaşmalarında sporcular havuzdan çıktıktan sonra puanları hesaplanırken, direkt duşun altına gidip, neredeyse sonuçlar açıklanana kadar bütün izleyenlerin gözleri önünde, duş almaya devam ediyorlar.

Bunu yapmalarının sebebi sizce ne olabilir? Hiç düşündünüz mü?

bu bir pilli patisözüdür!

Page copy protected against web site content infringement by Copyscape

Kokan dalış/sörf elbiselerine son…

spinodal | 23 August 2007 15:40

Dalış sporu (scuba veya serbest dalış) ya da sörf ile uğraşanlar bilirler, kullanılan elbiselerin kurutulması ve saklanması ile ilgili sıkıntılar vardır. Haftasonu dalışa gidersiniz, gece gelir elbisenizi yıkar yatarsınız. Evde bir türlü kurumaz, hele de kışın. Uzun sürse de sonunda kuru ama bu sefer de koku yapar. Arada bir sabunlu suyla yıkamak lazımdır ama her sabun her kimsayal kullanılmaz bu elbiselerin yıkanmasında.

Hangair
Hangair

İşte bu sorunlar çare bir ürün: HangAir Aslında üzerinde güçlü bir fan bulunan askıdan başka birşey olmayan bu ürünün iddiası, daha kısa sürede (%70’e varan) kuruma ve kokusuz bir elbise.
50 dolar civarı bir ücretle internetten alınabilir ama Türkiye’de dağıtıcısı var mı bulamadım.

PADI DALIS EGITIMI

mistix | 08 August 2007 17:23

PADI (Professional Asssociation of Diving Instructors)
Kisaca profesyonel dalis egitmenleri birligi olup alaninda tek gibidir.Yine herzaman oldugu gibi bu noktada da yani dalsitada kurallari Amerika koymus gibidir.
PADI Açık Deniz Dalıcı kursuna başlarken en azından kendi maskeniz, palet ve şnorkeliniz olmalıdır. Bunlar kişiye göredir ve Yerel PADI Dalış Merkezi veya Rizortunuz özellikleri size en uygun olanı seçmenize yardımcı olacaktır.

Kursa başlarken ekipmanınızı almanız tavsiye ederim çünkü:Seçilen ekipmanla dalışı öğrenirken daha rahat olursun.
Kendine uygun bir ekipman her zaman rahat hissetmene yardimci olur. Kendi malzemene sahip olursan daha çok dalarsin.
Kisacasi kendi ekipmanınıza sahip olmak dalış keyfinin bir parçasıdır.
Ne tür bir ekipmana ihtiyacınız olduğu dalacağınız yerdeki koşullara bağlıdır: Tropik, Soğuk, Normal, Teknik

olympus:capture it all kampanyası

apikodora9 | 21 May 2007 07:23

olympus yeni çıkardığı 3 fotoğraf makinesini tanıtmak amacıyla “capture it all” adı altında bir kampanya başlatmış.getolympus.com sitesinde stylus 770 sw modeliyle dalışa geçebilir, evolt e-410 ile kaybolabilir veya evolt e-510 ile egzotik mekanlarda dolaşıp fotoğraf çekebilirsiniz.

Engelliye alternatif var

yebuzo | 18 December 2006 00:38

Hayatımızın içindedirler ama görünmez onlar. Varlıklarını bilir ama yine de görmezden geliriz. Günlük yaşamda onların varlığını o kadar görmezden geliriz.

Engellilerden bahsediyorum. Gözleri görmeyen bir engellinin sualtında bir denizyıldızına elleriyle dokunduğunda hissetlerini hayal edebiliyor musunuz? Garip bir fantazi mi sizce?

Bunu Türkiye’de yapan bir dernek var, engellilere tatil yapma fırsatı veren, engelli olmayan insanların olağan karşıladığı aktiviteleri yapma olanağı sunan bir dernek: Alternatif Kamp.

Aletli dalış için ilk adım

hokkaz | 06 October 2006 02:21

Filmin sonunu hemen söyleyeyim: Başlamaya karar verdikten sonra 5 gün içerisinde 18 metreye dalacak seviyeye gelebilirsiniz.

Şimdi giriş-gelişme-sonuç şeklinde inceleyelim.

Öncelikle aletli dalış dediğimiz şeyi tanımakla başlamak uygun olur. Aletli dalış, adı üstünde su altında nefes almamızı ve istediğimiz gibi hareket etmemizi -veya hareketsiz kalmamızı- sağlayan bazı aletler kullanılarak yapılan dalıştır. Bu aletler içinde, nefes almayla ilgili olanına SCUBA (Self Contained Underwater Breathing Apparatus) denir. Scuba, basınçlı hava (oksijen değil) dolu bir tüp ve tüpteki havayı soluyabileceğimiz basınca düşüren bir regülatörden oluşur. Hareketle ilgili olanlar ise, yüzerliğimizi (daha basit tabirle derinliğimizi) ayarlamak için kullandığımız, basit anlamda tüpteki havayı kullanarak şişirilip indirilebilen bir can yeleği olan BCD(Bouncy Control Device) ve ağırlık kemeri ile, hareket etmek için kullandığımız paletlerdir. Tabi bir de önümüzü görmek için kullandığımız maske (gözlük değil) var. SCUBA ve BCD ile ilgili detaylar başlı başına bir yazı konusu olduğu için burada bahsetmiyorum.

SCUBA ve BCD
SCUBA ve BCD

Aletli dalış, dalışa engel olacak bir sağlık sorunu olmayan ve 14 yaşını doldurmuş herkesin kolayca yapabileceği bir spordur. Bir dalış merkezinden gerekli eğitimi aldıktan sonra (ortalama 5 gün sürer) eğitim seviyenizin izin verdiği sınırlar içerisinde istediğiniz yerde özgürce dalabilirsiniz. Eğitim seviyesi nedir dediğinizi duyar gibiyim. Scuba’yı icat eden Jacques Yves Cousteau (bildiğimiz adıyla Kaptan Kusto) ve arkadaşları, bir süre sonra dalışa olan ilginin bir hayli artması üzerine, dalıcıları bir çatı altında toplayacak ve dalışa belirli kurallar getirecek bir konfederasyon kurmuşlar. Halen dünya çapında varlığını sürdüren bu konfederasyona CMAS (Confederation Mondiale des Activites Subaquatiques) adını vermişler. CMAS dalıcılar için bazı bröveler belirlemiştir. Bir yıldız dalıcı’dan üç yıldız eğitmene kadar uzanan bu altı bröve’nin her biri ayrı eğitimler ve sınavların ardından ediniliyor. Başta bahsettiğim beş günlük eğitim bir yıldız dalıcı eğitimi için geçerli. Bir yıldız dalıcı, dalış donanımlarının hepsini uygun olarak söküp, kusanabilen, bunları sığ eğitim sularında doğru olarak kullanıp dalabilen ve yanında en az üç yıldız dalıcı veya bir dalış egitmeni ile acik deniz dalislari yapmaya hazir dalicidir. Her kademede süre ve eğitimin zorluğu artar. Eğitmen eğitimleri ve sınavları ise bizzat Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu tarafından yapılıyor. CMAS dışında, ticari kaygılar ile kurulmuş olan PADI (Professional Association of Diving Instructors veya Pay And Dive-Die Immediately) isimli bir kuruluş daha vardır fakat Türkiye’deki federasyon PADI’yi kabul etmediği için ilerde eğitmen olma niyetiniz varsa CMAS’dan şaşmamanız gerekir.

Aletli dalışın ne olduğunu öğrendiğimize göre, sıra bu işi nasıl yapacağımıza geldi. Öncelikle, söz konusu aletlerden hiç birini satın almak zorunda olmadığınızı belirteyim. İlle de alıcam derseniz, tüm set için en az 2500$’ı gözden çıkarmanız gerekir. Genellikle dalıcılar, giysi, palet ve maskelerini satın alıp, kalan ekipmanı dalış merkezlerinden kiralarlar. Dalış merkezleri, dalış için gerekli ekipmanı ve dalış sırasında size liderlik edecek eğitmeni temin eden, tekneleriyle sizi dalış noktasına götürüp getiren kuruluşlardır. Hemen hepsi, dalış eğitimi de verirler. Her dalış, liderlik edecek bir eğitmenin rehberliğinde yapılır. Tek başına dalmak kesinlikle söz konusu olamaz. Ne kadar iyi bir dalıcı olursanız olun, her zaman bir eğitmen eşliğinde dalmak zorundasınız. Siz kendiniz bir eğitmen bile olsanız, yanınızda başka bir dalıcı (buddy) olmadan dalamazsınız. Dalış kuralları ile ilgili ayrıntılı bilgiyi şurada bulabilirsiniz.

Splashdiving (Su sıçratarak dalış)

buddhala | 01 October 2006 15:14

Splashdiving bir su sporu. Zamanında İstanpool olarak topraklarımızda konuk olan olimpik su sporundan farkı, atlarken olabildiğince dalga oluşturup su sıçratmak ve snowboard’da olduğu gibi gösterişli hareketler ve atlayış teknikleri üretmek.

10 üzerinden 8.5
10 üzerinden 8.5

Şu anda atlayış olarak 12 stilin mevcut olduğu Splashdiving, Arena sponsorluğunda 2006 Dünya Şampiyonasını gerçekleştirmiş. Şampiyonayı tabii ki bu sporun mucidi olan Alman takımı kazanmış. Bizim ülkenin gençlerinden bu konuda pek iddialı isim çıkacağını düşünmüyorum.

adam okyanusu yuttu…

vt | 06 May 2002 03:26

Adam Okyanusu Yuttu

Derinlik Sarhosluğu’nu seyredip etkilenmemiş birisi var mıdır? Elbette vardır ama ben kesinlikle onlardan değilim. Filmden çıktığımda deniz suyunun ısıran serinliğini, tuzunun yakıcılığını, en müthişi de derinliğin sarhoşluğunu üstümde hissediyordum.

Yıllar sonra denizin dibini keşfettiğim zaman hissettiğim sarhoşluktan pek farklı değildi bu. Dipte, belli bir derinlikte insanın çiçek toplayası, dans edesi, melankolik şarkılar söyleyesi geliyor. Balıkların neden sersem sersem dolaştıklarını anlayabiliyorum. Dip o garip büyüsünün içine alıveriyor tüm canlıları. Dipte vurgun yemiş ve hayatları karada yatağa bağlı geçen felçli insanların suda tekrar hayat bulduklarını ilk öğrendiğimde dehşete düşmüştüm. Deniz, onlardan aldığı canı onlara geri veriyordu. Sanki böylece sadece Ona ait olduklarını,Onun esiri olduklarını gösteriyordu. Ve o insanlar tekrar dibe kavuşacakları günü sabırsızlıkla bekliyorlardı, çünkü hayat onlar için sadece dipte vardı. Alan ve geri verenin kaynağının aynı olması nasıl da etkiliyor insanı…Denizin gücünü hissetmek, dalgalarından kaçmamak, dibinde boğulmamak, denizden korkmak ama yine de içine atlamak hayatin ta kendisi gibi. Son derece basit Freud’cu bir kişilik testi vardır: bir kelime söylenir ve ne çağrıştırdığı sorulur. Basit olmasına rağmen son derece isabetli sonuçlar çıkar. Bu test de deniz hayatı simgeler, yani deniz için söylenen her şey aslında kişinin hayatı anlatmasıdır. Cam cinselliği, duvar olumu simgeler… Düşünüyorum da hayatı simgeleyecek denizden başka bir şey bulamıyorum. İşin garibi aslında hayata bağlı olduğumu, onu hem ürkütücü hem de inanılmaz çekici bulduğumu da deniz sayesinde anlayabildim. Galiba en çekici tarafı da bu: hem korkutmak hem haz vermek.”İhtiyar Adam ve Deniz” bu ikili mücadelenin, insan ihtirasının ve yaşamla verdiği emsalsiz kavganın belki de en sade ama aynı zamanda en vurucu anlatımı olduğu için etkiler okuyanı. Bir rüya dinledim. Anlatan hala etkisindeydi, gözleri fal taşı gibi açık anlatıyordu : Kocaman ağzının içinde denizi taşıyan bir adam vardı, dalgaların sesini bile işitebiliyordum, ağzında dalgaları görebiliyordum, arkadan bir ses ise söyle diyordu ‘Adam okyanusu yuttu’.” Bu rüyanın ne anlama gelebileceğini çok düşündüm. O kadar fazla şey ifade ediyordu ki anlamda boğulmaktansa sihrinde kaybolmayı tercih ettim. Ama dinlediğim başka bir deniz rüyasında simge çok daha canlıydı. Rüya bir gece vakti güzel kumsalda geçiyordu. Anlatan hiçbir zaman olmadığı kadar sık bir şekilde deniz kenarında verilen bir davete katılmıştır. İnsanlar keyifli bir gece geçirmektedirler. Derken denize girme fikri ortaya çıkar. Durgun denize doğru mutlulukla yürüyen kadın elini suya sokar, eğer sıcaksa mutlaka girecektir. Elini sığ suya soktuğu anda aslında bunun ne zannedildiği gibi sığ ne de göründüğü kadar masum ve zararsız olmadığını fark eder. O, karanlık ve derinliğinde insanı yutmaya hazır beklemektedir. Denizin bilinci vardır ve bu açıkça anlaşılmaktadır. Tıpkı hayatlarımızda olduğu gibi, dibinde kaybolabileceğimizi bile bile kendimizi içine bıraktığımız derinlik… Denizi hic görmemiş bir insanın o ilk karşılaşmada hissettiği heyecanı yaşamadım çünkü ben neredeyse denizde doğdum. Ama okyanusun kenarinda durmanin ve açıklara doğru dalıp gitmenin verdiği heyacanı tattım. Ve birçok insan gibi sıkıntımı deniz kenarında iyot kokusuyla attım. Hayatta anlamlı bir şey aradığım zaman ilk gördüğüm oldu deniz. Balıkçıları seyretmeyi sevdim. Filmlerde ihtiyar deniz adamlarının sade bilgelikleriyle hayatın ince felsefesini yaparken kelimelerindeki olgun duyarlılığı sevdim. Gemileri yutan, kentleri sular altinda bırakan mitolojik deniz canavarlarını bile sevdim ben çünkü onlar denize aitti. Tıpkı benim gibi.Ben içine girebildiğim, dibine inebildiğim, korktuğum ama vazgeçemediğim,tutkuyla bağlanabildiğim şeyi, Denizi seviyorum. Ben denizde hayat buluyorum,başka hiçbir yerde bulamadığım bir yudum hayatı…