bildirgec.org

çile hakkında tüm yazılar

Türk Sineması’nın Sultanı; Türkân Şoray

queennothing | 27 December 2010 16:00

Türk Sineması’nın ‘Sultan’ı Türkan Şoray, 28 Haziran 1945 tarihinde İstanbul’da dünyaya geldi. Devlet Demir Yolları memuru olan babası Halit ile ev hanımı olan annesi Meliha’nın kızları olan Türkan, sürekli semt/ mahalle değiştirdikleri için ilköğrenimini farklı okullarda tamamladı. Rami İlköğretim Okulu’na yazılan Türkan, eğitimini Feriköy İlköğretim Okulu’nda bitirdi. Küçük yaşta annesinin sorumluluklarını paylaşan küçük kız, 9 yaşına geldiğinde; 1954 senesinde kardeşi Nazan (müzisyen) dünyaya geldi. Aynı sene, şiddetli geçimsizlik sebebiyle annesi ile babası boşanan Türkan, kardeşi Nazan ile annesinde kaldı.

BEKLERİM

bozok06 | 04 October 2010 14:02

SENSİZ GÜNLERİMİ SAYAMIYORUM,

YERİNE KİMSEYİ KOYAMIYORUM,

GÖNLÜMDEN BEN SENİ SİLEMİYORUM,

BEKLERİM SEVDİĞİM DÖNERSİN DİYE .

GEÇMİYOR GÜNLERİM BİR TÜRLÜ SENSİZ,

BİTMİYOR BU ÇİLE SEVGİLİM SENSİZ,

CENNET BİLE BANA ZİNDANDIR SENSİZ,

BEKLERİM SEVDİĞİM DÖNERSİN DİYE.

BEKLERİM SEVDİĞİM DÖNERSİN DİYE,

BELKİ BU HALİMİ GÖRÜRSÜN DİYE,

DERDİME BİR ÇARE BULURSUN DİYE,

BEKLERİM, BEKLERİM, BEKLERİM SENİ…
(bozoklu)

Sultan-üş Şuara: Necip Fazıl

powerbyfi | 04 August 2009 10:25

Şiir yönünden oldukça zengin olan Türk edebiyatında, dizelerin kahramanıydı o. Gençliğinde sürdüğü bohem ve serseri hayatın ardından, içindeki coşkun suları derin Türk tasavvufunun ışığıyla sakinleştirdi. Ölüm temasına hakim ve insanın içine işleyen şiirleriyle tanınıyordu. Necip Fazıl Kısakürek de aynı dizelerle tutunuyordu yaşamaya… 1980 yılında “Türkçenin yaşayan en büyük şairi/Sultan-üş Şuara” unvanını alması da tesadüf değildi. Dönemin gazete ve dergilerinde kaleme aldığı şiirleriyle toplumsal ve politik olaylara da göndermeler yapan Necip Fazıl, kelimeleriyle resim çiziyor ve sanatçı tavrını her durumda ortaya koymayı başarıyordu. Annesinin arzusuyla araladığı edebiyat dünyasının kapısından girip bir daha da asla geri dönmeyen Necip Fazıl Kısakürek şiir dünyasına izini, yürekte ince ve derin yara gibi bıraktı.

O kadar çok Kitap, Şiir, Deneme, Makale yazdı ki edebiyat literatürüne dava adamı nasıl olunur bir daha gösterdi.
O kadar çok kitap, şiir, deneme, makale yazdı ki edebiyat literatürüne dava adamı nasıl olunur bir daha gösterdi.

Türk şiirinin unutulmaz ustalarından olan Necip Fazıl Kısakürek, 26 Mayıs 1905’te İstanbul’da dünyaya geldi. İstanbul Çemberlitaş’ta, büyükbabasının konağında geçen çocukluk yıllarının ardından ilk ve orta öğremini Amerikan, Fransız kolejleri ve Bahriye Mektebi’nde tamamladı. Fikir ve sanat adamı olması tesadüf değildi Necip Fazıl’ın. Yahya Kemal, Ahmet Hamdi Akseki ve İbrahim Aksi gibi isimlerle eğitim alan Necip Fazıl Kısakürek, Darülfünun’un Felsefe bölümünden mezun oldu.

Dudak İzi

pilli pati | 01 May 2009 09:31

O sabah… Vaktini sevmediğim gibi, bana iyi gelmediği gibi… Hatırladıkça içimin yanması gibi, kötü, dingin, üstelik… Lanet sessiz bir sabahtı! Aşk, Antalya Havalimanı’nda kısacık öpüşlere boyun büktü. Soluğumda söz diye biriktirdiklerime çığ düştü.

Öptün! Döndün ve yürüdün!

Sanki daha o dakika bitmeden beni unuttun!

Sonra sessizce, bir suçlunun olay mahalline geri dönmesi gibi… Yaklaşıp sana, yüzüne tekrar değdirdiğim avuç içime hapsedip kokunu… Yolakoyuldum. Beni uykumdan uyandıran öpüşlerini de doldurup hafsalamın heybesine, kendi yüzümün haritasını ölçüp biçme niyetiyle o gün bugündür ortadan yokoldum.

Çilehane

nevdalist | 28 November 2008 12:22

Hafif’e yazmak istediğim, bu amaçla yola çıktığım hiçbir konu gerçekleşmiyor. İlginç bir biçimde vazgeçip, başka bir konuya dönüyorum. Yine aynısı oldu. Yalnızlık üzerine, yalnızlığın fiziksel ve psikolojik anlamı üzerine yola çıktım. Sonra olmadı, iki paragraftan sonra her şeyi çöpe attım. Yerine birazdan okuyacağınız -yani okuyacağınızı umduğum- bu yazı çıktı.

Kendinize “bu benim Çilem” dediniz mi hiç? Ya da hayat bana hep oyunlar oynuyor diye sormadınız mı? Bir gece mesela kalkıp bileğimi kessem çok kan akar mı demediniz mi? Sahi hiç mi ister ilahi bir güç, ister hayat, ister kader çilem bu olmamalıydı diye isyan etmediniz mi?

Uzunca zamandır yazmıyorum. Yazmak gelmedi bir türlü içimden. Belki her şeyin bir zamanı olduğundan, belki artık yazıların gözden kaybolmasından. Bilmiyorum, bildiğim tek şey epeycedir çilehanelerin beni etkilediği.

Jilet Satıyor Şimdi!

usttire | 22 August 2008 15:40

Ailesi ile tartışmış, düşmüş yollara, bir daha geri dönmemiş gurur belasına. İşportacılık yapıyor bir binanın önünü iş yeri bellemiş. Gece işi bitince günlüğü 10 Ytl olan odasına dönüyor. Çayı çok severmiş ama ne çayını yapan bir eşi ne de çayını kaza ile dökebilecek bir çocuğu olmamış. Ağzında dişi de kalmamış, yaş gelmiş kırk beşe artık yeni bir sayfa da açamamış.Gururunun kırışmasına tahammülü yok. Birkaç kere ona yemek veren dükkân sahibinin bir yerde lafını ettiğini duyunca terk etmiş mıntıkasını ta ki yaptığı iyiliği dili ile yok eden o kişi oradan ayrılana kadar. O gidince geri dönmüş kendine dükkân bellediği o binanın önüne, sevinmişler geri dönüşünü gören iyiler.

Jilet satıyor şimdi, dilenmiyor, kar, güneş dinlemez sabah dokuz, akşam altıya kadar burada ayakta dikilir diyorlar. Başkaları beş adedini 1Ytl’ye satarken o 7 adedini 1Ytl’ye satacak kadar da adil.Bir zamanlar çok para kazanmış. Bir arkadaşı kolundan tutup at yarışına götürmüş, bir diğeri ise içmeye… Şimdi çok pişman o günlerine ve diyor ki kendi ağzından bu sözler;
“Ben hata yaptım bu da benim cezam ve çekeceğim”Bu kadar da kendini ve hatasını bilen biri. Arkadaşları olmuş onlarda işportacı ve hepsinde başka bir hikâye, başka bir dram…
Evime dönerken yol boyunca ne kadar işportacı varsa hepsine çok dikkatli baktım. Daha önceleri onların varlığını fark etmediğim için hayıflanarak…

PAUQYLN EVDEN KAÇIŞ

PAUQYLN | 06 July 2008 18:05

Babasının yaptığı eziyetler canına tak demişti,liseden mezun olunca hemen işe girdi tek isteği annesini zalimin elinden kurtarmaktı.Bu güne kadar çok girişleri olmuştu ancak hepsinde zalim babası saçlarından sürüyerek annesini eve tekrar getirmişti.Kendi ailesi bile zalim babadan korkuyor hiçbir şey diyemiyordu.Ölmesi için dua ediyorlardı bu adamdan başka kurtuluş yolu yoktu.İlk maaşını aldığında kaçacakları evi çoktan ayarlamıştı,annesini ve kardeşini alıp ortadan yok olacak ve bu zulüm bitecekti.Durumu annesine açtı,öyle korkuyordu ki “hepimizi bulur ve öldürür,yaşatmaz bizi” dese de kaçmayı da çok istiyordu.
Uzun ikna çalışmalarından sonra zaten dünden razı olan kadın “böyle her gün öleceğime,bizi bulduğunda öldürsün de bitsin bu işkence” dedi ve hazırlıklar başladı.Zalim babadan gizli yeni evin temizliği yapıldı,temizlik sırasında müthiş bir sevinç yaşıyorlardı.Yeni bir hayatları,yeni beyaz sayfaları olacaktı.Bunun için her şeye değerdi.O gün geldi,zalim baba işe gider gitmez yola döküldüler.Yeni evlerine gelmişlerdi,annesi dikiş makinesini da almıştı çalışıp kızlarına destek olacaktı.Giderken komşulardan görenler olmuştu ama yıllardır çekilen sıkıntılara şahit olduklarında hiç biri arayıp zalim babaya evi terk ediyorlar diye haber vermedi.Akşam oldu,kimsede uyku yok,her an “ya bizi bulursa” korkusu vardı,dualar edildi,uyumak için uğraştılar.Gece yarısını çoktan geçmişti ki “açın lan kapıyı bilmem neler hepinizi öldüreceğim,bunun hesabını vereceksiniz bana” zalimin sesi ile irkildiler.Kapıyı açmaya gerek kalmadı,kırmıştı çoktan…Anne 15 gün, PAUQYLN 1 hafta hastanede yattı…

sokak düğünleri: yandaaan!

doxa | 23 May 2008 09:01

yandan amcam yandaaan!
yandan amcam yandaaan!

-bize de bir gün kader güler, güler işaaaallah!
alemin keyfi yerinde yine maşallaaaah!

evet evet, alemin keyfi bu akşam hayli yerinde. özellikle bizim mahallenin.. şuan evimin tam önünde düğün yapılıyor. bütün mahallenin keyfi yerinde. yok, yok kıskandığımı sanmayın. yalnızca yazmam gereken yazılar var ve ben “oh oh, yandan anam” şeklindeki naralarla yazamıyorum, ilginç. yani iki seçeneğiniz var. ya gidip, aralarına katılıp “allaaaah ben geldim, çekilin ortadan cemileeem” diyerek düğün bitene kadar ‘cemilem’ türküsünde oynayacağım.((niyeyse üçüncüye çalıyorlar. bakalım kaç kere çalacak gece sonuna kadar? gelinin adı cemile mi acaba?)) ya da bitmesini bekleyip, hafif’e bu yazıyı yazacağım. bilemiyorum sizce hangisini yapmalıyım?
bu sokak düğünleri için belediyeden izin alma gibi bir durum var dimi! acaba oynayanlar arasında belediyeden elemanlar da var mı? yani yasak değil mi bu sokak düğünü olayı yaa! yasak da belediyemiz aşırı derecede düğün seven insanlardan mı oluşuyor yoksa? yasak değil mi ya da? anlaşılan denizli de değil.
veyahutta belediyemiz aslında ‘düğünsevenlerderneği’ olarak görev yapıyor.
-yasssahhhk ama belediyenin bütün elemanlarını da çağırırsanız ve bir kere de bizim için ‘cemilem’ türküsünü çalarsanız olur bak o zaman.
-devlet ayrıcalığını düğünler için kullanabiliyoruz biz

anne seni çok seviyorum ama…

beyrek | 29 April 2008 13:48

pikniktube anne seni çok seviyorum, ama...
pikniktube anne seni çok seviyorum, ama…

bir video paylaşım sitesi olan pikniktube anneler günü dolayısıyla bir yarışma düzenliyor. yarışmanın adı ‘anne seni çok seviyorum, ama…’.
yarışmanın konusu ise, annenizi çok sevdiğiniz halde, annenizin sizi çileden çıkaran ve bunaltan hallerini, size garip gelen özelliklerini anlatan bir video. yani pikniktube ‘anne seni çok seviyorum, ama…’ yarışmasıyla sizden, ‘ama’ dan sonrasını bir videoyla anlatmanızı istiyor.
katılım için son gün 10 mayıs 2008.
yarışmaya katılım koşulları burda.

Kitapyurdu.com’dan kitap almak mı almamak mı?

huaryu | 30 November 2007 11:23

ayın 23 ü olan cuma günü kitapyurdu.com adlı siteden biraz kitap siparişi verdim. 5 gün geçmesine rağmen bazı ürünler hala temin edilemiyor modunda. ilginç olan bu 5 günde temin edilemeyen ürünlerin açıklama kısımlarında temin süresi 3 gün olarak yazması. bunun açık bir kandırmaca olduğunu bu şekilde idrak etmem üzücü oldu. zaten kitabın el yaktığı günümüzde 3 kuruş ucuz diye tercih ettiğimiz internet ortamı da bize böyle bir nanik atmış oldu.
5. gününde “E ne bekliyorsunuz” yollu bir mesaj yolladım. lakin editör bey/hanım çeşitli sıkıntılar olduğundan tutun da amerika ve amazon mu neyse işte oradan örneklerle sarsak başımı iyice bulandırdı.
hasılı bugün siparişimin 8. günü. cep tele mesaj geldi. “mail’e cevap verin” yollu. mailde de; “hazır ürünleri gönderebiliriz” diyor. günaydın demek lazım bence.
şimdi ben gönderin desem, yarın kargo çıkacak yola. kargocuların pazar günü tatil yaptığı bir ülkede yaşadığımı göz önüne alırsak. kitaplarım elime pazartesi geçecek. sayıyorum: cuma, cumartesi, pazar, pazartesi, salı, çarşamba, perşembe, cuma, cumartesi, pazar, pazartesi. kapalı aralık hesabına(günler dahil) göre 11 gün eder.
müddet sizce de uzun değil mi?