bildirgec.org

che hakkında tüm yazılar

FİLM TANITIMI

astral | 10 October 2006 21:02

Walter Salles ve Motosiklet Günlüğü Yönetmenin Merkez İstasyonu filmini de seyretmiştim. İki filmin de ortak yanları olduğunu gördüm. Toplumsallık, profesyonel olmayan oyunculuk, gerçek mekan kullanımı, klasik anlatı, ikisi de yol filmi…
Filmin konusu Che’nin günlüğünden yararlanılarak edinilmiş. Che’nin insani sıcaklığını, yardımseverliğini sunması bir bakıma sözlü tarih gibi bir unsur yaratıyor.
Filmde doğa güzelliklerinin yanı sıra sıradan halkın güzelliğini de görüyoruz.
Yol filmlerinin ortak özelliği yolculuğu yapanın iç yolculuğunu da gerçekleştirmesiyse, Che yolculuğun sonunda toplumsal sorunlara duyarsız kalamayacağı ve bunun için mücadele etmesi gerektiği sonucuna vararak iç yolculuğunu tamamlıyor. Maden işçileri, hastalar, özentisiz insanın masum yüzü; Kapitalizmin çaldığı mutluluğu geri almak umuduyla mücadele çanları çalmaya başlıyor Che’nin ruhunda. Bu durumun gelişim aşamalarını görmemiz açısından film oldukça anlamlı.
Hayatta var olan sistemin güçlü olmasının altında, bu gücün nelere dayandığı ve ne bedellere mal olduğunu görüyoruz filmde. İnsan olmaktan uzaklaşan insanları görüyoruz. Burada insan olmaktan uzaklaşan çaresizlikle karşı karşıya kalan yoksul insanlar mı yoksa bu insancıkları yaşamda soluklarını verirken gözlerindeki hüznü görmemize mahkum edenler mi, soru işareti, soru işareti, …

tek imajlık sergi

spinodal | 08 July 2006 17:40

ünlü imaj
ünlü imaj

Korda‘yı (gerçek adı Alberto Diaz Gutierrez) belkide birçoğumuz ismen tanımıyoruz ama aslında öyle bir fotoğrafın sahibi ki o fotoğrafı da bilmeyeniniz yoktur. Che‘nin heryerde gördüğümüz o ünlü pozunu yakalayan kişi Korda. Elinde bu fotoğrafı çektiği makinesi ve negatifler olmasına rağmen kimseden telif hakkı alamadı. Maryland Sanat Enstitüsü bu fotoğrafı “dünyanın en ünlü fotoğrafı ve 20.yy’ın sembolü” olarak nitelemiş. UCR/California Fotoğraf Müzesi, Londra’da, fotoğraf tarihinde en çok kopyalanmış bu imajın binbir çeşit kullanımını barındıran ve 28 Ağustosa kadar sürecek olan bir sergidüzenliyor. Kalkıp sergi için Londra’ya gidemeyenler için bu sitebir nebze işe yarar.

“Küba” değil, “Kuba”

jungle | 25 April 2006 14:27

Sorular üzerine, bir parça daha Küba izlenimi…

Bizim Küba’ya gidiş kararını vermemiz biraz yumurta-kapı şeklinde oldu. Birkaç gün kala biletlerimizi alıp iki gün kala iptal edip, yeni bilet kestirerek kararlılıkla (!) yola koyulduk. Dört kişilik bir gruptuk ve naçizane tecrübem bu tip gezilerde ideal sayının 4 kişi olduğu yönündedir. Hem sıkılmayacak kadar kalabalıksınızdır, hem de tek taksiye sığabilecek kadar az.

Küba’ya gitmek için vize almanız gerekiyor, ancak bu bir laf olsun vizesi. Turizm acentası tarafından doldurulan bir kağıttan ibaret. Giriş mührü de pasaportunuza değil, bu kağıda basılıyor. Küba’dan çıkışta bu kağıt sizden alınıyor. Dolayısıyla siz boş bulunup söylemedikçe Küba’ya gitmişliğinizin kaydı kuydu yok. Bir daha ABD’yi rüyalarınızda görmeyesiniz diye.

Dr.Che

esatergun | 24 September 2005 22:00

(permanent link)Arabayı kullanan amca çok sinirliydi.Tıp fakültesinde okuduğumu,gelecekte benim de doktor olacağımı öğrendiğinde karşısında bir muhattap bulmanın verdiği heyecanla anlatmaya,sıklıkla bağırmaya başladı.Direksiyonu çoğunlukla unutup,bana dönerek derdini anlatmaya çalışıyordu.

Devlet memuruydu.Üniversite hastanesinde çocuğunu tedavi ettirememiş,özel kliniğe davet edilmişti.

Kendisi gibi devletin bir çalışanı olan doktorun bu davranışına çok içerlemişti.Devletin ona, o hastane içerisinde görev yapması için maaş ödediğini düşünüyor,yapılan davranışı yerip duruyordu.