bildirgec.org

cemaat hakkında tüm yazılar

FETHULLAH GÜLEN’E TÜRKİYE KAPILARI AÇILDI

karakalpak | 26 June 2008 12:36

3 ağustos 2000 yılında dgm cumhuriyet başsavcısı nuh mete yüksel tarafından açılan soruşturmada fethullah gülen’in tutuklanması talep edilmişti.ankara 11. ceza mahkemesi tarafından beraat kararı çıktı ve yargıtay 9. ceza mahkemesi tarafından onandı.yargıtay başsavcısı bu karara itiraz etmiş idi.son olarak genel kurul başsavcılığın 16’ya, 7 oyla reddederek beraat kararı onandı.sonuç olarak fethullah gülen’e türkiye kapıları açıldı.ayrıntalar için tıklayın

Tarikatların Oluşumu

redstar | 11 July 2007 11:03

Tarikatların oluşumu İbn Arabi döneminde başlamıştır. İbn arabi gibi insanlar (el Cili hocası) Hint ve Yunan felsefelerinden etkilenerek yaşadığı topluma kendi inançlarını yaymaya çalışmışlardır. bınu da İslam ile bağdaştırmaya çalışarak islam dışı tasavvuf ve tarikatların oluşımuna zemin hazırlamışlardır. maaalesef bunuda islam dinin bir gereği, inanışı gibi göstererek topluma yaymaya çalışmışlardır. Özellikle kendilerini keramet sahibi insanlar gibi göstererek (gaybı bilme,aynı anda iki yerde bulunma, insanın kalbini okuma vb.) tamamen İslam’a ters düşen hatta küfre kadar götüren söz ve eylem içinde olmuşlardır. özellikle Vahdedi Vücud anlayışı yani herşeyin Tanrı oluşu gibi felsefi düşünceleri tamamen küfür içermektedir. bu anlayışla neye ibadet ederseniz edin tanrıya ibadet etmiş sayılacağından Firavun’un dahi mümin (inanan) olduğu gibi Kuran’a zıt bir düşünceye sahip olmuşlardır.Bu nedenle bütün dinler onlar için aynıdır.tanrıya ibadet ederler ve cehennemde azap görmüyeceklerdir.Bunların uzantısı olarak bazı şehler peygamberliğini ilan etmişler bazılarıda daha da aşırıya giderek gaybi bilgileri direk Allah’tan aldıklarını, gece rüyalarında peygamberle görüştüklerini, namaz kılarken aynı anda iki yerde olduklarını söylemişlerdi. hatta daha da ileri giderek peygamberlerden daha üstün olduklarını söyleyip gaybi bilgileri Allah’tan aracızız olarak aldıklarını peygamberler ise Cebrail (as) aracılığıyla aldıklarını söylemişlerdir.

Günümüzün şeh ve şıhlarıda Allah’u alem pek farklı değillerdir. İslam adına hareket ettiklerini söyleyenler İslam’a en büyük haksızlığı yapanlardır.bu nedenle oluşumlarına ve eylemlerine pek bazı güçlerce dokunulmaz. onlara göre zaten pasifleştirlmiş ve yönlendirilmişlerdir. Şeh veya Şıhhı kontrol altına almak demek ona bağlı olan birçok insanı kontrol etmek demektir. (wikipedia’dan alıntıdır) İster Nurcusu olsun, ister Nakşisi, dertleri ortaktır.. Şeriat.. şeriat ne demek derseniz ; anayasa yerine Kuran’ın “rehber” olarak bellenmesi, bilimin verileri ve hukukun ilkeleri yerine dinsel kuralların geçerli olması, din ve devlet işlerinin ayrı değil bir olması, yani her yerde dinsel kuralların geçerli olması, aklın ve bilimin öncülüğünde sınırsız araştırma ve eleştirme özgürlüğü yerine, İslami öğretiler gereği sorgulamadan-araştırmadan kayıtsız koşulsuz iman etme, farklı görüşleri yok sayma, özgür bireyler yerine “kul” olma, yani Arap ülkelerinde olduğu gibi, bilimsel hiçbir keşfin olmadığı bir ortamda yaşamaya mahkum olma, herkesin ve özellikle de kadınların katı baskılar altında tutulması demektir, yani bilimsel karanlık, kültürel karanlık demektir..

Günümüzde pek çok vakıf aracılığı ile gizliden bu yolda neferler yetiştirmek üzere insanlar etki altına alınıyor.. devlet üniversitelerinin içine kadar işlemişler..Ticari operasyonları olduğu için ürünleri bile satılmaktadır

“camide ayakkabı nasıl çalınır?”

linnux | 01 September 2006 16:29

Gazetedeki haberi okuduğumda önce şiddetli bir öfke hissine kapıldım.
Sonra zararla oturmamak için sakince bir yazı yazmaya karar verdim.
Biraz düşünürken,eski günlerdeki kendi düşüncelerim aklıma geldi ve
haberle ilgili yorum yazmak yerine kendimi eleştirmeye karar verdim.

Haber kısaca şu şekilde:
bir büyüğümüz namaz kılmak için camiye gidiyor,camiden çıkışta
(pahalı) ayakkabılarının çalındığını farkediyor ve oldukça şaşırıyor.
Bunun için özel bir özel sözcükler kullanılmasa da haber başlığı ve metni bize bazı mesajlar veriyor.
Türk filmlerinde de izlediğimiz bu sahnenin bende uyandırdığı izlenim şuydu:
camiye sadece namaz kılan insanlar gidiyor,ve bunların bir kısmı hırsızlık gibi bir suç işliyordu.
Elbette ki “adamın köpeği ısırması” gibi bu da haber niteliği taşıyordu ama
haber yapanın (ve habere konu olanın) cami ortamına “fransız” olması , malum
şaşkınlığın (ve tabii haberin üretilmesinin) asıl sebebiydi.