bildirgec.org

celal hikmet hakkında tüm yazılar

taziye defteri

| 12 March 2009 09:49

göğün içine kaçmış solucan gibi
kıvrıldı içime hayatın dili
emdik beraber mantarını içine
ittirdiğimiz şişeden dünyayı
küstük ve
kustuk gözlüklerimizin üstüne
cennet yeterince boktandı ve
elmacık kemiklerimiz zımbalanmıştı nüfus kağıtlarımıza
kimse bilmek istemedi ne yaptığımızı
kimse ilgilenmedi dini adetlerimizle
gelip geçici bir hüzündük
gelip geçici bir dünya felaketi
bir duaydı çözümleyen bizi ve
idamımızı onadığında din adamları
gözlerini kırpmadan yaktılar üstümüzdeki derileri
oysa biz onların görmediği kadar çıplaktık
en derin halimizle
kimse bilmek istemedi dünyadan ne beklediğimizi
kimse ilgilenmedi hedeflerimizle
terk edip gittik gezegenlerini

sana iğneyle astım kendimi takvim yapraklarında

| 11 March 2009 10:03

ateşli dudakların betimsel dehlizleri… evet, bu bir deneme… bu gece sana şiir yazmayacağım… biraz saçmalık, biraz kelime oyunu… içimden akanların önünden çekilip parmaklarımı özgür bırakacağım… dudaklarımı kuru, evet… ve evet, hala hastayım… geçecek bir hastalıktan geriye ne kaldıysa onlarla boğuşuyorum… yendim seni hayat… bir kere daha çıktın karşıma ve bu defa da yenildin… bir su tankının içindeki savaş kaçaklarıyla saldırdım sana… su tankı kurşun geçirmez… su tankı seni almaz içeri, boşuna uğraşma… kendimden yana olanları ben çoktan ayırdım bir kenara ve kokmuş ellerinden uzağa koydum bütün renklerimi… dengem bozuk… dengem çocukların ulaşamayacağı bir yerde kendini iğneyle eski bir fotoğraf çerçevesine astı… ve evet, yanımda sevgilim var… tam göğsümün üstünde… başı ve kendisi… omuzları ve kendinden bana dokundurdukları… tenimi ıslatan teri… yüzümü yakan ateşi… evet, o tam da burda şimdi… senin en görmediğin yerde… çocuklarının en ulaşamayacağı yerde ve bana iğneli… yerinde olsam uzak dururdum bu gece benden… yerinde olsam, evimin bütün pencerelerini açar ve hepsinin karşısına tek tek geçip intihara özenirdim… evet, hala hastayım ve evet içimde beni huzursuz eden bir şeyler var… onlardan kurtulmanın çabasını da duyumsuyorum ve mutlaka bu çaba ona galip gelecek… kırık çay fincanlarını düşün mesala sevgilim… onların halının üstüne dağılmış hallerini… bir zaman en sevdiğin fincandı o mesala… onunla çay içmek başka bir keyifti… ama şu anda mutfaktaki halının üstünde atomları duruyor… geri dönüşü olmayan bir yok oluş… var oluşu bir daha göremeyecek bir çocuk intiharı… yenisini almak gerekecek aynısının… o zaman unuturuz onun bütün geçmişini… işte evet, hastayım ve yeniliyorum kendimi… öyle düşün… sen uzaktasın ya şimdi… sen, göğsümde başınla uzaktasın ya… öyle düşün… o kırık fincanın geçmişini unutmak gibi düşün bunu da… evet, hastayım hala ve elbet geçecek bu da… kafam dağınık… kafam seni görmeye özeniyor evin bütün pencerelerini açıp… sana gelmeye özeniyorum… sana sığınmaya… sevişmek… evet, hastayım ve evet geçecek elbet bu da… az kaldı… her şey gibi buna da az kaldı… ertelenmelerle işaretlenmiş bir takvim düşün mesala… fincan atomları ayaklarının altına batarken ona bakmaya gidiyorsun… balkon duvarında asılı… denize yakın bir yerde… işte orda bekle beni… tam o takvimin önünde… her zamanki yerde… içine girme sakın, bir ertelenmeyi daha kaldıramam… ölürüm belki… belki ayağımın altına batan fincan atomları zehirler beni… bilmiyorum… evet, hastayım hala ve geçecek bu da elbet… yüzümdeki bütün duyuları yeniden hissedeceğim… bekle beni o takvimin önünde… geleceğim… öyle ya da böyle ölmeden göreceğim seni yeniden… evet, bu bir deneme… kafam dağınık… ordan oraya bir sıçrama akıntısı gibi… damla gibi… ya da sazan balığı… bekle beni o takvimin önünde… yüzünü denize dönme… uzaklara bakma yeniden… evinin bütün pencerelerini kapat ve martıları duyma… sana geliyorum… iyileşerek… evet, hastayım ve evet erteleniyor her şey… ve son cümlesinde bu denemenin, bir boşluk vermeli…

yokmuş gibi

| 10 March 2009 09:42

aklıma bir boşluk düşüyor
ah
ruhum eziliyor kuru
yapraklar altında bir nehir gibi
köprücük kemiğim kırık
geçemiyorum bir renkten başka birine
etimde deprem
etimde atom bombası gibi bir uçuk
dilimde son sevişmenin jilet kesiği
dayanamıyorum bulutların üstüme işemesine
bir süpürge teline binip
çocukluğuma inmek istiyorum
nevrotikliğime
bileğime neşterle kazıyorum adını
sokak köpekleri tanımıyor beni artık
peygamberler namazlarını bozuyor
seni sevdiğimden bahsedince

ve bir yarı ölünün cebinden
aklıma bir boşluk düşüyor
ah
ruhum geziniyor kuru
toprak altında bir yalnızlık gibi

celal hikmet
9309 istanbul

çevirimiçi

admin | 04 March 2009 15:36

bir a4 ver bana
sana
kimliğimin sanalını çizeceğim
aldandıklarıma bir bir küsüp
başka bir bedende
canlı yayında
piçime kalbimi nakledeceğim

çisele
tırnaklarımı hediye ettim
tanrıya paketlediğim cesede
bir doğum iziydi kendime bağışladıklarım
ekrana vitaminsiz peygamberler çizdim
kese kağıdı ver bana
aldırdıklarıma bir bir sövüp
başka bir gezegende
savaş haberlerine fon müziği yapacağım
bakacağım geçici de olsa
beyaz camdan yansımana
ölüm beni alsa da
ve
kanasa da aklımdan geçenler sırayla
bacaklarımı kendime bağlayıp
sinyal çekeceğim profilden adamlara

mertek

admin | 03 March 2009 09:47

III

yüksek rakımlı intihar taşları
alem ne dediğini bilmez
sen söyle içinden akanları
nakış
kalemine kurşun işlemez, bilirim
bir yeminden geriye kalanlardır
senin benden emdiklerin

yemin
derdim seninle bebeğim
yüksek rakımlı mezar duvarları
annem ne doğurduğunu bilmez
bir geçiş iklimidir hayatım
cenneten sana
senden alkole gülümserim

aklım
yarım

II
ninni
gibi duyumsarım
gözümden akanları
kan
yarım kalır şarap şişemde işemelerim
tenim yavan
aklım senden sonrasına kapalı

kontak

admin | 02 March 2009 12:04

I

bağlantım koptu
artık tanrı dişi-
-me takamıyor etini
yüzümde beslediklerim
ahlakımı bozamayacak kadar çelimsiz
ki
her sabah bir ezan sesi girer koynuma
bütün suçsuzluğumla kırmızı’ya uyanırım
ve
yanımdan geçerken yüzüne tükürdüklerim
gülümserim mezarlarına

bilirim çünkü
ölüm bile alamaz onlarla beni aynı toprağa

II
bağlantım kırık
artık tanrı erk-
-en çalamıyor kapımı
ben kendime geldiğimden beri
bütün renklerin kaderi değişti
ve sen
bir iklimin en saf hali gibi
bir meyvenin en filiz zamanı gibi
bir güneşin en tatlı yeri gibi
donattın renginle bedenimi

hat

admin | 27 February 2009 11:36

tepeden bakınca
amansız bir düştür
yaşamak
altımda karıncalar
üstümde bir şarap şişesi
içimde cennet

hadi bu defa sen yemin et beni
terk etmeden ölmeyeceğine
ki ben çoktan incittim tanrıyı
çoktan değiştirdim yolumu
korkularım vardı
kendinden menkul acımasızlıklarım
yenildim defalarca
ve
yeniledim zamanı
kırmızı bir memenin ucunda

ki
tepeden akınca
benzersiz bir düştür
aşk
altımda peygamberler
üstümde parmak izin
içimde kedi

bu gece yine
bir zürafanın içinde inlemeli

celâl hikmet
27209 istanbul

beşik ölümü

admin | 26 February 2009 10:34

hiçbir şeyin anlamı kalmadı artık
sen gidince
damarlarıma kadar çekildi
düşünce
.
.
.
sen…

duyumsadığım her yerde
ağlama de bana
gülme de

ve
.
.
.
…ah
!
çocuğumuzu öldürdükten sonra
sakın beni bir daha

öpme

celâl hikmet
26209 istanbul