bildirgec.org

bunalım hakkında tüm yazılar

kuvaternerde bir an

yuka | 20 December 2002 00:16

Ellerim, ellerimi daha önce hiç böyle görmemiştim. Damarlarım patlamak üzereydi sanki, mosmor olmuştu. Gitmeliydim, gitmemek için her türlü bahaneyi uydurdum kendime, cesaretsizleğe gelmeden bir engeldi önümde ki, cesaretsiz olabilmekten korkmaktı belki, ya da değildi. Yaz dedim o an yazmadım.

Gidecektim affedin beni diyerek, gitmek için en ugun an “O” andı. Ama tutuklandı. Çok küçüğüm ihmal edilecek kadar binleri birleştirsek yine ihmal edilecek kadar küçüğüm. Milyonlarca ben olsam yine ihmal ediliriz. “Neglect” anlamında ihmal, duygusallık yok, mekaniklik işlemiş terminolojimize, daha işlenen binlerce şey gibi. Çok sıkıldım insani duygulardan, insanlıktan. Biz de bir hayvanız, anlamı yok günlük yaşamın, kuralların.

Gitmek için en iyi o andı demiştim. Nefes alışımın değiştirdiğini hissettim, içimde kurduğum bahanelerin. Çıkmalıydım dört duvar arasından. İnsandım sadece insanlığımla var olabilirdim. Bir senaya ihtiyacım olmaz, biraz yemek, yeterli uyumak ve diğerleri. İçimdeki değerler, yıkılmalı hepsi, yenileri gelecektir. Sonra yenileri de yıkılmalı, yıkılınlardan kalanlardır, doğal seleksiyonu aşabilenler, yaşatılması gerekenler, evrimleşmedir. Evrimleşmeliyim, ama nereye geldiğimi göremeden gideceğim. İnsanlığın yüklediği değerler ne kadar ağırlaşmış, kimi görsen üstünde sadece değer var.

Bir hayvan gibi yaşamak için gitmeliydim o an.

Bahanemi anlatayım; kalmak için bulduğum en iyisi olanı: gitmek değildi istediğim gidebilme özgürlüğünü hiseetmekti, gittiğim anda gitmiş olabileceğimi görmekti. İnsani özgürlüğümdü istediğim özgürlük. Ne anlamı vardı sınavın ne anlamı vardı keyifle içilen bir kahvenin, ne büyük zavallılıktı mutluluk. Mutluluktan çok mutlu olduğun sanmak. Büyük oyunları bunlar bize gelmez, paranın yanında sunulan mutluluk bahanesi, kahvenin yanında ki su gibi, kim içer acı kahveyi, yumuşatacak suyu olmadıkça, yanında ki çikolatanın bıraktığı tat, kahvenin ardından gelmedikçe.

Bir adım ileri gittiğini görmek, bir adım geriye düşmek değil mi?

Aman insanlık ihmal etmesin beni çabasıyla öyle inandırmışız ki kendimizin bir bok olduğuna, insalık oyunları, saygısızca, ukalalıkla, beyni kullanabildiğini sanmanın verdiği patavatsızlıkla, geçiyor. Kim kendini ne zannediyor.

İhmal edilebilecek kadar yoksun, ihmal edilebilecek kadar varsın. Anlamsızsın. Bir geçişsin, bir parçasın, hepimiz birleşip sadece bir parça olacağız, yuvarlanmaya çalışacağız.

Pazarda vazolar görüp bununla mutlu olmayacağız mesela, gidemediğimiz her yön için üzmemiz gerekirken.

Ölüm korkusu, ben senin için sen onun için herkes biri için çok değerli, herkes kendi balonu içinde, şu clemantine balonlarından, herkes ulaşılmaz kendi içinde. Bir avuntu değil mi bu? Herkesin özel olması bir avuntu? Küçücük dünyanın prensi olmuşsun ama kendini bile tanımıyorsun. Boş boş konuşuyorsun. İnanacak ulaşılmaz bir güç bulmuşsun, ulaşamadığın için korkmuşsun, korktuğun için tapmışsın, taptığın için bitmişsin. Canın sıkılıyor bugün, neden canın sıkılıyor? Doyuramıyorsun kendini, zannediyorsun ki doyar, insani değerlerinle, inandırmaya çalışmışsın, kimi zaman insanmışsın, kanmışsın kendine, ama ne kadar kaçabilirsin kendinden, ne kadar kaçabilirsin doğandan, varlığından, varoluşundan.

Herkesi dinledim herkese hak verdim bunca zaman, şimdi düşünüyorum da herkesin kendini inandırdığı bahaneleriymiş savundukları, hak verdiklerim. Kızmıyorum, alınmıyorum, kırgın umutsuz değilim ama ilgilenmiyorum, ne kadar küçük olduklarını biliyorum, görüyorum. Kendimi değersiz buldum hep, haklıymışım. Yanıldığım yer ise, herkesin değerli olduğunu sanmam olmuş. Var olmak için kendilerine verdikleri değerlerin, kafalarındaki beyinin şımarıklıymış. Kendi için var olamamanın, insalığını kabul edememenin, sistemin bu olduğunu zannedip elenmekten korkmanın zavallılıkları bunlar. İnsanın oluşturduğu sistem nedir ki? Avukatlıktan farklı mı? Kendin koy kendin oyna. Ne kadar sıkıcı… yap boz yap boz. Sonra neden yaptığını neden bozduğunu unut öyle devam et.

Taklit, gözlemde önemli ama sadece taklitle geçmiyor yaşam, yaratıcılık birşeyler eklemek gerekiyor. En büyükler, en çok koyup en azı olduğunu bilenler.

kalabalıkta yalnızım

WeaponX-hafif | 23 September 2002 11:12

Geçen hafta çok bunlaımlı geçti benim için. İç muhasebeler bitmiyor ki bir türlü. Evden pek çıkmadım. Bir şey yapmadım. sonra denk geldi faaliyetlerim tavana vurdu ama mutluluk yok. Sinema, arkadaşlar hiç biri yaramadı ki…

Haftaiçi boyunca yavuklum işim var diye ekti durdu. Sinirlendim biraz.

Tesadüfen “Femme Fatale” filmine davetiye geldi. Gitmem gerekiyordu. Senelerdir MaxiM olsun, Victoria’s secret katalogları olsun ağzımın sularını akıtan aşık olunacak kadın Rebecca Romijn’in filmiydi bu.

Aslında gitmeyecektim Antonio Banderas’ın oynadığı filme para kazandırmamalıydım. Ama davetiye olunca reddedemedim.

Tek başıma gitmek istemediğimden eski dalgamotorlardan birini aradım. Garip oldu biraz. Çehresi değişmiş. Saçlar gitmiş falan. Neyse 2 büklü şekilde balkona oturdum. Zaten takım elbiseyle rahatsızım işten gelmişim bir de üstüne daracık koltuklar. Mihmandar hanım çıktı sahneye, “Bildiğiniz gibi bu bir Antonio Banderas filmi” dedi. Köpürdüm. Ne alâkası var? “Bilmemkimin filmi” tabiri yönetmen için kullanılır. Bir de sinema işinde olacak, hıh!

Neyse işte Amerikan usûlü bir film-noir yapmış Brian de Palma. De Palma filmi olarak haliyle ağır aksak gelişiyor. Sıkıcı derdim ama, Romijn’in vücudunu sergilemesi bir yana, sadece gözlerine bakmak bile yetiyor. O ne göz yahu, içinde okyanus derinliklerinde kaybolmuş gibi oluyorum. Derin, derin, daha derin. O kadar güzel ki; yani iç çamaşırlarıyla ekranda cirit atarken bile aklıma seks gelmiyor. Böyel bir estetik güzellik herhalde Ingrid Bergman’lı, Sophia Loren’li dönemlerde kaldı. İçim eriyor bakınca. Evlene evlene de gidip Jon Stamos’la evlendi yahu. Hani vardı ya, “Full House” dizisindeki Jessie Dayı. Romijn bir dönem “Just Shoot Me”de Finch’in karısı rolündeydi, ki bu dönemde Finch’e karşı geçici bir kine sahiptim.

Değişik bir film diyemem. Aslında film zayıf. Ama biraz beyin cimnastiği yaptırıyor insana.