bildirgec.org

beyaz hakkında tüm yazılar

Beyaz.Org Sosyal imleme yani beyaz.org/im

BeyazORG | 05 February 2009 23:59

Son zamanların popüler sistemlerinden olan “Sosyal imleme” sistemlerine bir site daha katıldı. Yalnız bu site diğer sosyal imleme sitelerinden farklı. Peki nedir bu fark ?

Site 6 yıldır aktif ve kendi bünyesinde sosyal imleme bölümü açtı. Sık sık güncellenen sayfaları ve yüksek kullanıcı kitlesi olan sitenin sosyal imleme bölümüne yazdığınız yazılar neticesinde, sayfalarınız daha çabuk indexlenir ve daha çok değer kazanır. Peki nedir bu site ?

Site ismi : www.beyaz.org
Sosyal imleme bölümü ise www.beyaz.org/im

Bu bölümü ilk bildirgec okurları ile paylaşmanın mutluluğunu yaşıyorum. Herkese hayırlı olsun.

SÜRREALİZMİN DAYANILMAZ İTİCİLİĞİ…

| 21 December 2008 12:19

SÜRREALİZMİN DAYANILMAZ İTİCİLİĞİ…
Boş bir sandalı dolduran gölge, ben miyim? Etraf zifiri karanlık ve sadece mehtabın yansıması ile ağaçların gölgesinde, sakin akan bir nehirde yol alıyorum. Puslu havanın sis dalgaları üzerime gelirken, nehir hızlanıyor ve küreklerin ağırlığı ellerime çöküyor, acıyor ellerim, çok acıyor. Kabaran nehrin sularında boğuşan pençelerimi artık hissetmiyorum. Beynimde çınlayan, göğün haykırması mı yoksa şelalenin gürlemesi mi, ayırt edemedim. Hiçbir şeyi ayırt edemiyorum, nehrin ejderha gibi dalgalarıyla kayalıklara çarpan sandal, yolun sonuna geliyorum. Birden bir ışığın belirmesi ile küçücük bir çocukken yaptığım resimlerdeki güneşin içinden geçiyorum, güneşin kavurucu sıcaklığı buz gibi olan yanağımı yakıyor. O da ne okyanusun tam ortası, nasıl geldim ben buraya derken sandal su alıyor. Masmavi bir su sızıntısı doluyor ayaklarımın altına ve ben yine üşüyorum. Kurtulmak için koyu maviye bakarken dipte beliren devasa gölge, soğuk okyanus sularını yüzüme çarparak bana bakıyor. Üç kollu, dişleri öne doğru ve yedi boynuzlu kamburumsu sırtı olan yaratık. Birde ortalık siyah beyaz kesiliyor gözüme ve gözlerim tabiri caiz ise yuvalarından çıkıyor, zıplıyorum ve birden açılan gözlerimle etrafa bakınıyorum. Kaybolmuştu yaratık, sağıma baktım birde soluma, kimseler yoktu etrafta. Bir oh çeken ben! sanki karşıki dağlar beni duyacak derken arkamdan gelen gürlemeyi duymuyorum, hayır duymayacağım. Dönemiyorum arkamı, bende tık yok, “nutkun mu tutuldu” diyeceksiniz ama tutulmamış, aniden dönecekken omzuma dokunan bir el üzerime doğru eriyor. Fakat dokunan el o kadar yumuşak ki bu yaratığın eli olamaz diye düşünüyorum. Birden gerçekten fal taşı gibi açılan gözlerim kapkaranlık odanın içine bakıyor. Yine mi diyecektim ki, “susadım” diyen bir sesle irkildim…

Evet, bu bir rüya idi, ama gördüğüm değil, yazdığım bir rüya.
Siz, hiç görmeden rüya yazmayı denediniz mi?
Hayata, hiç Sürrealist yaklaşanlardan oldunuz mu?

Dansöz – 2001

kadirgunay | 09 December 2008 12:20

Dansöz Afiş
Dansöz Afiş

Derler ki Hz. İsa’ nın çarmıha gerilirken elleri ve ayaklarına çakılan çiviler çingeneler tarafından yapılmıştır. Bunun içindir ki çingeneler ömür boyu lanetlenmiş bir topluluktur. Yerleri, yurtları yoktur. Sevilmezler… Bir kez yıkandıkları suda bir daha yıkanamazlar…

Film bu şekilde değişik bir anlatım ile başlıyor. Tür olarak Drama dense de daha çok masalsı bir anlatıma sahip. Aslına bakarsanız hafif de bir günah çıkarma gibi algılanıyor.

80’lerde çocuk olmak

ex choice | 02 December 2008 08:03

nostalji rüzgarının en şiddetli estiği dönem onların çocukluklarıydı.şimdilerde o dönemleri onların çocukluklarını anlamak bile farklı olsa gerek.onların çocukluklarında ya da gençleklerinde msn,internet gibi şeyler yoktu.peki neler vardı.işte onlar.

Siyah Beyaz düşlerim..

basche | 14 November 2008 14:17

Düşünmekten başka hiç bir şey yapamazsınız ve düşünmek en berbat iştir o halde ve durumda. Gözlerini kapa ve hatırla, detayları hissedebilirsin. Kelimelere dökmeyi umursamadığın küçük parçaları, bir zamanlar yaşadığını ve istemesen bile bu uç noktaları hissedebilirsin. Bunları bir araya getirirsin ve bir insanı hissedersin. Onu ne kadar özlediğini anlamaya yetecek kadar. Ve onları senden uzaklaştıran insandan, kendinden ne kadar nefret ettiğini anlarsın…

Düşün, hayatın boyunca kaç kez bir olaya nokta koydun. Nokta koyarken neye güvendin. Aklına mı, kalbine mi, yoksa bir inat uğruna mı oldu olan biten her şey. Noktaları ileriye bakarak birleştiremezsin; onları sadece geriye baktığında birleştirebilirsin. Koyduğun noktaların gelecekte bir yerde bir şekilde birleşeceğine inanman gerekiyor. Ve bunu bir şeye güvenerek yapmalısın; cesaretine, kaderine, hayata, karmaya herhangi bir şeye. Noktaların ileride birleşeceğine inanmak, sana kalbinin sesini dinleme rahatlığı verir. Kalbinin sesi, hiç onu duydun mu? Kalbinin söylediklerine kulak verdin mi, yoksa onu aklından geldiği gibi yönetmeyi mi tercih ettin. Onu yönetmeyi tercih ettin, bu senin doğrundu. Bu gerçekten doğru olan mıydı? Gülüyorsun, gülümsüyorsun. Bu sefer aklın kalbine hükmedemiyor. Çünkü artık her şeyin farkındasın. Kendini kandıramıyorsun ve yalnızsın.

eski nesile boyun borcu

nazokiraze | 04 November 2008 16:45

Çok şükür teknolojinin her imkanından faydalanabiliyoruz. Çalışanlar şöyle dursun ev hanımları bile yeri geliyor yakınırlar, iş bitmiyor, çok yorulduk, yemek yetişmedi, temizlik yarına sarktı vs.

Bazen düşünüyorum ninelerimizin, analarımızın ne kadar hakkı yenmiş. Çünkü çay yapmak için kettle kullanan, soba yakmak nedir bilmeyen günümüz kadınları yine de yorulabiliyoruz.

Düşünüyorum da şu an bizim için göze görünmeyen ufak şeyler bile aslında bize sunulmuş çok büyük nimetlerden biri olabiliyor. Örnegin ıslak mendil bebegi olanların vazgeçilmezi hatta bebegi olmayanların da elinin altından, çantasından eksik etmedigi bildigimiz ıslak mendil. Büyüklerimiz bebelerin kıçlarını gülsuyu döktükleri pamuklarla yada her alt pisletişte yıkadıkları yumuşak havlularla temizlerlerdi. Hazır bebek bezi konusuna girmiyorum bile…
Eee kakalı bez yıka kaynat, çamaşırı elinde yıka, yerleri çalı süpürgesiyle süpür, soba yak, bulaşıgı elde yıka, nevresim yok yorgan kapla, paspas yok yer sil ses çıkarma.

USB den güç alarak neler yapamayabiliriz ki?

basche | 04 November 2008 15:01

evet, güç kaynağımızı usb den laptopunuzdan yada masaüstü bilgisayarınızdan alarak, basit ama bir o kadarda faydalı makinalar yapabiliriz. öncelikle usb den elektrik nasıl çekilir onu anlatacağım.
mp3 playerımızın, dijital fotoğraf makinamızın, cep telefonumuzun vs. bilgisayar usb kablosu kablosu vardır. evet aklınıza gelen o kablo. bir ucunu bilgisayarımıza diğerini elektronik eşyamıza bağladığımız kablo. onu bir kesici ile ile kesiyoruz.

kestiğimiz usb kablo
kestiğimiz usb kablo

daha sonra kablonun içinde 4 farklı renkte tel geçtiğini göreceksiniz. kırmızı, siyah, yeşil ve beyaz. yeşil ve beyaz bizi ilgilendirmiyor. kırmızı ve siyah olan (+) ve (-) kutup noktalarımız.

4 farklı renk tel
4 farklı renk tel

eğer usb yi bilgisayar bağlarsanız ve multimetrenizde varsa kablolardan yaklasık 5 voltluk güç olduğunu göreceksiniz. bunu basit bir şekilde kabloları dilinize deydirerekde anlayabilirsiniz:)
şimdi ne yapmak istiyorsunuz. buna karar vermelisiniz. sıcak havalar için küçük bi vantilatör, gece çalışmak için led ışık yada masanız için süs amaçlı yaptığınız led küpü. buradan sonrası sizin hayalgücünüze kalıyor. benden çok çabuk biten pillere alternatif güç kaynağınız, gerisi sizden..

DEKORASYONDA BEYAZ İPUCU

| 17 October 2008 19:15

Dekorasyonla ilgili iseniz,bulunduğunuz iç mekanların tarzına eminim dikkat ediyorsunuzdur.
İster klasik olsun ister modern,beyaz rengin asil görünümünü fark edersiniz.Beyaz rengin diğer renklerle kolayca uyum sağlaması bir çok tasarımcının ve kullanıcının tercih ettiği renklerin başında gelir.Yaşadığınız mekanları beyaz ile aydınlatın.örneklere linkten ulaşabilirsiniz

Amerikanın Güneydoğu Stratejisi

Ertugrul1986 | 08 October 2008 15:59

Öncelikle belirtmek isterim ki istinalar kaideyi bozmaz.İş adamları ile ilgili kısmı genelleme olarak söylüyorumMilyar Dolarlar, büyük projeler vs. vs…Kim mi? Bizim iş adamlarımız…Sorsanız hepsi bu vatanın evladı. Oturduğu lüks villalar, tasarımını ve ürtetimini yaptıkları teknolojik ürünler, gıda malları, medya yayın organları, giyim sektörü yine vs. vs…Görünürde hepsi bu vatana hizmet ediyor….Belki edenleri vardır…Ama bizim konumuz etmeyenler…Askerlerimiz doğuda parasızlıktan şehid düşüyor…Daha doğrusu doğuya gereken yatırım yapılmıyor…Varsa yoksa İstanbul, İzmir, Ankara. Ya doğu? Bir Karadenizli olarak soruyorum; Biz doğuyu sahiplenmezsek kim sahiplenecek? Tabii ki teröristler. Milyar dolarlar akıyor ama bu milyar dolarlardan doğuya düşen pay neredeyse hiç. Amerikan özentisi iş adamlarımız binlerce site projesinde bulunuyor. Ama Güneydoğu’ya yok! Ey ahali kimse farkında değil ama doğu git gide bizden kopuyor. Yapılanan endüstri doğuda yapılansa şimdiye terör faktörü yarıya kadar inmişti. Yine gereken yatırım yapılsa turizmde %25 – % 30 yükselmişti. Peki bu niye yapılmıyor hemen söyleyeyim. Bizim iş adamlarımız bizim pazarımızı kullanarak Amerika’ya hizmet ediyor. Bu şekilde doğu yapılanamıyor ve Amerika K.Irak ve Tüm Ortadoğu’da cirit atıyor. İşte günümüzde Büyük Ortadoğu Projesi böyle gelişiyor. Aynı silahı hem bize hem terörist hainlere satan Emperyalist ülkesi Amerika her halukarda karlı çıkıyor. Bizi terör ile meşgul ederek oyununu rahatça oynuyor. Yine olan bu vatanı evladlarına oluyor. Bildiğiniz gibi en son Aktütün Karakolunda 16 Askerimizi şehid verdik. Bugün kardeşi kardeşe kırılıyor yarını daha beter. Kendi yaşadığı sorunların bizzat aynısını bizim üzerimize yıkıyor. Amerikada zenci – beyaz kavgası vardı şimdi aynen bizde uygulanıyor; Türk – Kürt kavgası.

Beyaz puzzle

mentira | 03 October 2008 09:29

puzzle yaparken bitirip oluşan resmi görmek isteriz ve bu resime göre puzzle parçalarını yerlerine yerleştiririz peki ortada bir resim yoksa puzzle olmazmı ?
tabiki olur. bakalım beyaz puzzleyi çözebilecekmisiniz

White Jigsaw