Düşünmekten başka hiç bir şey yapamazsınız ve düşünmek en berbat iştir o halde ve durumda. Gözlerini kapa ve hatırla, detayları hissedebilirsin. Kelimelere dökmeyi umursamadığın küçük parçaları, bir zamanlar yaşadığını ve istemesen bile bu uç noktaları hissedebilirsin. Bunları bir araya getirirsin ve bir insanı hissedersin. Onu ne kadar özlediğini anlamaya yetecek kadar. Ve onları senden uzaklaştıran insandan, kendinden ne kadar nefret ettiğini anlarsın…Düşün, hayatın boyunca kaç kez bir olaya nokta koydun. Nokta koyarken neye güvendin. Aklına mı, kalbine mi, yoksa bir inat uğruna mı oldu olan biten her şey. Noktaları ileriye bakarak birleştiremezsin; onları sadece geriye baktığında birleştirebilirsin. Koyduğun noktaların gelecekte bir yerde bir şekilde birleşeceğine inanman gerekiyor. Ve bunu bir şeye güvenerek yapmalısın; cesaretine, kaderine, hayata, karmaya herhangi bir şeye. Noktaların ileride birleşeceğine inanmak, sana kalbinin sesini dinleme rahatlığı verir. Kalbinin sesi, hiç onu duydun mu? Kalbinin söylediklerine kulak verdin mi, yoksa onu aklından geldiği gibi yönetmeyi mi tercih ettin. Onu yönetmeyi tercih ettin, bu senin doğrundu. Bu gerçekten doğru olan mıydı? Gülüyorsun, gülümsüyorsun. Bu sefer aklın kalbine hükmedemiyor. Çünkü artık her şeyin farkındasın. Kendini kandıramıyorsun ve yalnızsın.
Fakat gülüyorsun, evet gerçekten gülüyorsun. Belki de noktaları birleştirmenin zamanı geldi. Bakıyorsun tek bir nokta. Nasıl birleştireceksin. Nereye ekleyeceksin. Cevabı yok. Sadece tek bir nokta. O noktanın sana verdiği acı, dün gibi aklında. Unutamıyorsun, bırakamıyorsun, düzeltemiyorsun da.

Çok mu zor altına küçük bir çizik atıp virgüle çevirebilmek. Bu kadar kolay olsa yapmaz mısın? Yine düşünüyorsun. Hâlbuki cevabını adın gibi biliyorsun. Evet, bir çizik atmak kadar kolay olsa hiç düşünmezsin ama o çiziği ancak kendine atabiliyorsun ve elinden bundan başka hiç bir şey gelmiyor…Tadı çok kötü bir ilaçtı ama sanırım hastanın da buna ihtiyacı vardı…