bildirgec.org

belirsizlik hakkında tüm yazılar

Projenin adı; MAVİ IŞIK 7

nihansage | 15 April 2011 00:42

Başbakan Tâlât Özügüzel, genç asistanlara döndü.

– Fazla vaktimiz kalmadı. Mehdi nin askerleri isimli savunma sistemimizin devre dışı bırakılması an meselesi. Şu an ki durumunuz nedir?

Gurubun lideri olan Emre, başbakana cevap verdi;

-Virüs sadece ana bilgisayarı etkilemiş. Bu konuda çok şanslıyız. Eğer tüm sisteme ve uydulara karışmış olsaydı, mehdi nin kalkanı nı çalıştırmamız asla mümkün olmazdı. Ana bilgisayarı devreden çıkardık, birazdan yenisi gelicek. Arkadaşlarımızdan Uğur ve Ahmet yeni getirilen bilgisayarı monte ederken biz de Aylin ile birlikte, Muhsin hocamızın daha önceden yazmış olduğu ve bazı eksiklerinin bulunduğuna inandığı eski yazılım üzerinde çalışıyoruz. Virüs giren yazılım, bu proğramın beşinci versiyonuydu. Bizim elimizde dördüncü üretilen yazılım proğramı var. Üzerinde çalışıp, onu geliştirmeye uğraşıyoruz. Fazla bir işimiz kalmadı. Bilgisayar monte edilir edilmez hemen yüklemeyi yapıp, mehdi nin kalkanını çalıştırabiliriz.

Projenin adı; MAVİ IŞIK 6

nihansage | 11 April 2011 20:12

Osman Eripek ve hanımı Esma, evlerine girmiş, tüm perdeleri çekmişler, televizyonun başında olanları izlemekteydiler. Tüm dünyadan kaos haberleri gelmekteydi. Terör saldırıları had safhadaydı. Kimsenin güvenliği yoktu. Askerler ve polis teşkilatı, yaşanan olaylar karşısında yeterli olamamaktaydılar. Durum çok vahimdi.

Osman bey cep telefonuyla, İstanbulda üniversite öğrenimi gören kızını arıyordu. Sonunda karşı taraf telefona cevap vermişti.

-Kızım Aslı iyimisin, durumunuz nasıl?

Aslı, ağlamaklı olarak babasıyla konuşmaya başladı;

Projenin adı; MAVİ IŞIK 5

nihansage | 08 April 2011 12:21

Emre ve arkadaşları, tılsımlı gömlekler Topkapı sarayından getirtilene kadar, TBMM nin imamının kendilerinden istediği gibi gusül abdesti almışlardı. Yanlarında bulunan imam Hüseyin onlara ne yapmaları gerektiğini söylüyordu.

-Bu gömlekler çok özeldir. Osmanlı padişahları, savaşa giderlerken ve önemli kararlar alırken bu gömlekleri giymişlerdir. Şimdi de sizleri Allahın izniyle koruyacaktır.

Gurubun elektironik dehası olan Uğur, Hüseyin hocaya merak ettiği soruyu sordu.

Projenin adı; MAVİ IŞIK 4

nihansage | 05 April 2011 06:27

Masada sessizlik hakimdi. Kimse konuşmuyordu. Herkes bir haber bekliyordu. Evinde intihar eden ve ailesini de katleden mühendis Muhsin Taş ile birlikte çalışan diğer iki mühendisten de haber sonunda gelmişti. Kırmızı odaya yüzbaşı Onuralp girmiş ve genel kurmay başkanı Işık paşanın kulağına bir şeyler söylemişti. Işık paşa hayretle yüzbaşının yüzüne bakmıştı.

-Ne diyorsun sen?

Genç yüzbaşının tedirginliği her halinden belliydi. Bir adım geri çekilerek Işık paşanın kendisine vereceği emirleri beklemeye başladı. Işık paşa, başbakana ve masada bulunan diğer kişilere dönerek yüzbaşının kendisine söylediği bilgileri aktardı.

Projenin adı; MAVİ IŞIK 3

admin | 02 April 2011 11:42

-Hadi Enver çabuk ol. Bu olayı kaçırmak istemiyorum.

Hatice koşar adımlarla, kalabalığın gittiği yöne doğru gidiyordu. Hemen peşinden de Enver geliyordu. Bu iki gazeteci sabah kahvaltılarını yapmak için bulundukları cafe nin camından, insanların bir yere doğru koşarak gittiklerini görmüşlerdi. Onlarda ne olduğunu anlamak için kalabalığın arasına karıştılar. Enver hesabı ödemek için geride kalmıştı. Hatice, yanında bulunan çantasını kaptığı gibi hemen sokağa fırlamış, kalabalıkların gittiği yöne doğru koşmaya başlamıştı. Çok geçmeden Enver ona yetişmeyi başarmıştı.

-Nereye doğru gidiyor bu insanlar.

-Bilmiyorum. Şuradan birisine sorayım.

Hatice yanında koşmakta olan orta yaşlarında bir kadını durdurdu ve ona sordu.

-Ne oluyor. Nereye koşuyorsunuz?

Kadın hayret edercesine Haticeye baktı.

-Bilmiyormusunuz? İSA aleyhisselam geri döndü. Bizlere anlatıldığı gibi gökyüzünden geri geldi.

_Zaman_

yelkenlitren | 06 October 2008 12:13

Herşeyin bir başlangıcı ve bir sonu var. Baki olmayan varlığımız her geçen gün zamanla birlikte bir nebze daha ilerliyor yokoluşa. Nerede ve ne zaman sona ereceği belli olmayan , gerçekliğinden bi haber , yarışmaya çalıştığımız ama hiçbir zaman yetişemeyeceğimiz , hızına kapılmış ilerliyoruz sonu belli olan yola. Durdurulması imkansız , yinelenmesi ise hayallerle mümkün olan ”Zaman”

Değeri her bir insanın yaşantısıyla bağlantılı olarak farklı , ama çoğunun farkında olmadığı kadar değerli.

Süpermarketler -2

kapuska | 25 July 2008 14:21

Geçen yazıda kısa bir giriş yapmış, paranın ve matematiğin alışveriş olgusundaki yerine değinmiştim. Yine o yazıda söylediğim gibi başlarda belirli periyotlarda –ki bu hafta kavramının da ortaya çıkış sebeplerinden bir tanesiydi, insanlar ürettiklerini (veya avladıklarını) pazar yerine getirirler burada takas ederler ya da satarlardı. Fakat paranın tatlı kokusundan (sanırım güzel bir oksimoron oldu..) olsa gerek bir süre sonra insanlar pazar yerini hergün kurmanın menfaatlerine daha bir uygun olduğunu düşünmeye başladılar.

-bugünlerde de herkes uzmanlaşıyor-
-bugünlerde de herkes uzmanlaşıyor-

Ne var ki, asırlar sonra kuantum mekaniğinin babalarından Heisenberg’in de ortaya koyacağı belirsizlik ilkesi gereği, insanlar aynı anda iki yerde birden bulunamazlardı. Dolayısıyla hem tarlada veya avlakta hem de tezgahın başında olamayacakları için insanlık yeni bir kavramla tanışmak durumunda kaldı: uzmanlaşma! Filozof katili bu terim sayesinde insanlar başlarda masumane iş bölümleriyle (kocanın avlayıp eşinin satması gibi..), biraz daha ileride ise yaptıkları işlerin erbabları olarak bugünkü uzun çarşılarımızın ilk tıfıl örneklerini oluşturmaya başlamışlardı.

Chicago’da Büyük Pazar, 1865
Chicago’da Büyük Pazar, 1865

Özellikle konar-göçerlik zamanlarında bireyin (veya iyimser bir ifadeyle kabilesinin) şahsi zorunluluğu olan zanaat bilme durumu, hayatta kalabilmek için başlıca yükümlülüktü. Nitekim avladıkları hayvanlardan matara yapamasaydılar yeniden avlanmak için su kaynağından uzaklaşamazlar, kili işleyemeseler yiyeceklerini kötü zamanlar için stoklayamazlar, çemberi tamamlamak için ekleyelim, madeni kullanamasalar avlanamazlardı. Şüphesiz bütün bu malzemeleri takas ederek de bulabilirlerdi. Fakat Ademoğlu, kendi cinsini yoktan yere öldürebilen yegane varlık olduğundan mı bilinmez, takas için yüzyüze gelmektense kendi üretmeyi yeğliyordu. Her nasılsa, zaman içinde ve bir noktaya kadar bu güdüsünü törpülemiş, ve toplum içinde yaşamanın avantajları baskın geldiğinde olmazsa olmaz bu edinimleri unutmaya başlamıştı (bugüne bir not, bkz. ampül takamayan elektrik mühendisi). Aynı şekilde ziraat ve ava istidadı olmayan zanaatkarların da kendi tezgahlarını açmasıyla bugüne kadar süregelen pazar ve çarşı uygulaması başlamış oldu.

kime?

pilibitenbebek | 23 July 2008 10:39

içimde varsın
ama canım yanmıyor
acıtman gerekirken,
bu yüzümdeki gülümseme kime?
yoksa o gülümseme mumun yansıyan ışığımı?
söndür mumu.
gel içimde yak ateşi.
yeniden, yeniden, yeniden…

21.07.2008 – 03.21

beklemek

asymptot | 26 January 2007 12:16

zamanın geçmesinin değişiklikler getirceğini varsaymaktır. binlerce yıldır zaman geçiyor, ne değişiyor?

beklemek kendi başına bir fiil bu yüzden de beklerken başka işler yapılamazmış gibi, beklemem bitsin işlere öyle başlarım gibi de düşünülüyor. özellikle bekleme süresi belirsizse bu çok olası.

öte yandan beklemenin süresi belirli mi kesin bilemiyoruz. diyelim yarın sabaha kadar bekleyeceğiz, yarın sabah bizim için yoksa? olmayacaksa, uyandığımız bu sabah son sabahımız idiyse.

zamanla ilgili düşünceler, ister istemez “belirsilik”lerle kesişiyor. netlik, iyi ya da kötü bir sonuca ulaşmış belirsizlik insana kendisini rahat hissettiriyor. en azından ne yapacağına karar vermiş hale geliyor.