Osman Eripek ve hanımı Esma, evlerine girmiş, tüm perdeleri çekmişler, televizyonun başında olanları izlemekteydiler. Tüm dünyadan kaos haberleri gelmekteydi. Terör saldırıları had safhadaydı. Kimsenin güvenliği yoktu. Askerler ve polis teşkilatı, yaşanan olaylar karşısında yeterli olamamaktaydılar. Durum çok vahimdi.Osman bey cep telefonuyla, İstanbulda üniversite öğrenimi gören kızını arıyordu. Sonunda karşı taraf telefona cevap vermişti.-Kızım Aslı iyimisin, durumunuz nasıl?Aslı, ağlamaklı olarak babasıyla konuşmaya başladı;-Baba… ben çok kötü durumdayım. Bizi artık hiç kimse kurtaramaz.Osman bey, kızının konuşma şeklinden çok telaşlanmıştı. Esma hanım da kocasının yanına gelmiş, telefona kulağını dayamıştı.-Kızım ne oldu. Söyle bana…-Baba… Yurda saldırdılar. Önlerine kim gelirse öldürüyorlar.-Kim saldırıyor… kızım ne oluyor… Güvenlik nerede? Polis yardım etmiyor mu?-Hepsini öldürdüler. Ellerinde palalar var. Öldürdükleri kişilerin başlarını kesiyorlar. “Bu Calut un intikamı için” diye bağırıyorlar. Baba… Baba… İçeri giriyorlar. ALLAH…
Hatice ve Enver, çok tehlikeli olmasına rağmen, şehrin sokaklarında bulunuyorlardı. Heşey, insanlara doğru haber verebilmek içindi. Saklandıkları binanın tepesinden kalabalık meydanı görüyorlardı. Meydanda ki insanlar çıldırmış gibiydiler. Ellerinde uzun palar, sallayıp duruyorlardı. Hopallörlerden yüksek sesli müzik çalmaktaydı. Ellerinde, içinde ne olduğu bilinmeyen şişeleri kafalarına dikip içiyorlardı. Bu şeyi içtikçe daha da canavarlaşıyorlardı.-Enver, hepsini çekiyormusun?-Evet, merak etme. Her şeyi kaydediyorum.Enver elindeki kamerayla, tüm ayrıntıları yakalamaya çalışıyordu. Çektiği görüntüler, canlı yayın olarak televizyonlara aktarılmaktaydı. Yaptıkları şey gerçekten çok tehlikeliydi. Uydulardan farkedilmemek için de, büyük bir örtünün altına saklanmaktaydılar. Şiddetli bir gürültüyle irkildiler. Meydandaki insanların üzerlerine, gökten adeta ateş yağıyordu. Herkes bir tarafa doğru savruluyordu. Çok geçmeden, meydan ceset dolmuştu. Türk ordusu tanklarla meydana giriyordu. Sağ kalanların hepsi öldürülüyordu. Çünkü bu insanların, içtikleri sıvı yüzünden yarı zombi gibi olduklarını biliyorlardı. Onları sağ bırakamazlardı. Fırsatını buldukları anda yine öldürmeye devam edeceklerdi.
Hatice ve Enver in üstlerine görünmemek için örttükleri örtü aniden çekildi. Her ikisi de korkuyla arkalarına dödüp baktılar. Karşılarında Türk subayı ve askerleri vardı.Kırmızı odaya her geçen dakika yeni haberler gelmekteydi. Köyde yaşıyan insanlar dağlara kaçıyorlardı. Şehirdekilerin hali daha fenaydı. Kaçmaya çalışanların çoğu teroristler tarafından öldürülüyordu. Evlerinde saklananlarda, er geç dışarı çıkmak zorunda kalıyordu. Bazı evlere de, teroristler tarafından baskın yapılıyordu. Şu anda ki kayıp, on binin üzerindeydi. Ve her geçen dakika bu sayı artmaktaydı.Başbakan ve odadakiler, ellerindeki işleri bırakmışlar, televizyonda ki olaya odaklanmışlardı.Gökyüzünde ki holografik görüntüler, bir noktada birleşmeye başlamıştı. Her görüntü birbirinin içine giriyordu. İsa figürü, Muhammet figürü, musa figürü ve buda figürü bir araya gelip birbirlerinin içinde kaybolup, ortaya yeni bir yüz çıkardılar. Tek gözü olmayan bir yüz…
yorumlar
Gizemli ve ilginç bir yazı olmuş. Bu herhalde devam yazısı başlıktan anlaşılacağa göre açıkcası bundan önceki yazılara okumama rağmen genede beğendim. Ve okurken hep bir merak içinde oldum bilimkurgu yönünde hoş bir yazı olmuş.
Kaos oramına götürme! Faydalanmak isteyenler çıkabilir:)
Hikayenin gidişatı böyle gösteriyor. Halkın o anda neler yaşadığını anlatmak zorundaydım. Şu ana kadar, hikaye hep gelişiyordu. Şimdi ise sıra çözümde…