Başbakan Tâlât Özügüzel, genç asistanlara döndü.- Fazla vaktimiz kalmadı. Mehdi nin askerleri isimli savunma sistemimizin devre dışı bırakılması an meselesi. Şu an ki durumunuz nedir?Gurubun lideri olan Emre, başbakana cevap verdi;-Virüs sadece ana bilgisayarı etkilemiş. Bu konuda çok şanslıyız. Eğer tüm sisteme ve uydulara karışmış olsaydı, mehdi nin kalkanı nı çalıştırmamız asla mümkün olmazdı. Ana bilgisayarı devreden çıkardık, birazdan yenisi gelicek. Arkadaşlarımızdan Uğur ve Ahmet yeni getirilen bilgisayarı monte ederken biz de Aylin ile birlikte, Muhsin hocamızın daha önceden yazmış olduğu ve bazı eksiklerinin bulunduğuna inandığı eski yazılım üzerinde çalışıyoruz. Virüs giren yazılım, bu proğramın beşinci versiyonuydu. Bizim elimizde dördüncü üretilen yazılım proğramı var. Üzerinde çalışıp, onu geliştirmeye uğraşıyoruz. Fazla bir işimiz kalmadı. Bilgisayar monte edilir edilmez hemen yüklemeyi yapıp, mehdi nin kalkanını çalıştırabiliriz.Konuşmaları dinleyen yüzbaşı Onuralp, Emreye, kızgınlıkla sordu;- Mehdi nin kalkanı gizli bir projedir. Onun yazılımı siz de ne arıyor?Yüzbaşı nın sorusuna Aylin cevap verdi;- Muhsin Taş hocamız uzun zamandır bu proje için çalışıyordu. Üniversiteye girdiğim ilk yılda beni yetiştirmeye başlamıştı. Her konuda onunla birlikte çalışıyorduk. Hocamızın asistanı olduğum yıllarda üçüncü yazılımı yeni çöpe atmıştı. Sonra dördüncü yazılım üzerinde birlikte çalışmaya başladık. Bu yazılımda bir türlü çözemediğimiz bir hata vardı. Bir gün yanıma gelip yeni bir yazılım üzerinde çalışacağını ve bunu da eğer istersem bitirme tezi olarak bana verebileceğini söylemişti. Proğramda ki hatayı buldum. Ama hocamız onu düzeltmemi istemedi, çünkü beşinci proğramı tamamlamış ve onu da size vermişti.
Beklenen, yeni ana bilgisayar gelmişti. Uğur ve Ahmet hemen işe girişmişlerdi. Etrafa saçılmış gibi duran bir sürü kabloyu, yap boz un parçaları gibi yerlerine yerleştiriyorlardi. İşlerine öylesine dalmışlardı ki etraflarına dikkat etmiyorlardı. Ahmet sırtında ürperti hissetmişti.-Ne oluyor? Biri camı mı açtı?- Cam mı? Ne camı oğlum, yerin altındayız.-O zaman ben niye üşüyorum? Baksana ellerim de buz gibi oldu. Tornavidayı dahi tutamıyorum.Uğur, elinde tuttuğu kabloyu birden yere fırlattı.- Elim! Elime ceyran çarptı.- Korkutma beni uğur. Ne ceyran çarpması… Daha elektiriğe bağlanmadık.- O zaman beni ne çarptı?Ahmet ve Uğur birbirlerine korkuyla baktılar.-Ne oluyor?Yanlarında bulundukları büyük bilgisayar, görünmez eller ile Uğur un olduğu tarafa doğru itilmeye başlamıştı. Odada bulunan herkes, şaşkınlık içinde bu olayı izlemekteydi. Erlerden biri bilgisayarı tutmak için hamle yapmıştı ama görünmeyen bir güç onu fırlatmıştı. Tam bu anda nereden geldiği belli olmıyan orta yaşlarında bir adam belirmişti. Bilgisayarın başında, boşluğa ellerini sıkmış bir şeyleri boğmaya uğraşıyordu. Bir süre sonra boğmaya çalıştığı şey kendini gösterdi. Ne olduğu belli olmıyan, daha önce kimsenin görmediği bir mahluk, adamın elleri arasında can çekişiyordu. Mahluk, adam tarafından öldürülünce adam etrafındakilere baktı.-O tılsımlı gömlekleri giymemiş olsaydınız sizi anında ödürürlerdi.Başbakan, az önce yaşananların şokuyla adama sordu;- Sen kimsin? Bu… Buraya nasıl girebildin? Hem o neydi öyle?-Şu anda tüm dünyada, hem insanların hem de cinler aleminde savaş başlamıştır. Elinizi çabuk tutun. O sistemi hemen faaliyete geçirin. Düşmanı yenmeniz için beyinleri ele geçirilememiş insanlara ihtiyacınız var. Ben ve müslümam olan cin kardeşim, sizleri korumak için bu bölgede bulunuyoruz. Hemen işinizi bitirin.Esrarengiz adam geldiği gibi hiç iz bırakmadan ortadan kaybolmuştu. Kendini biraz olsun toparlıyabilen Ahmet, Emreye seslenir.-Emre. İşimiz bitti. Bilgisayarı çalıştırabiliriz.-Tamam, geliyorum.Aylin ve Emre bilgisayarın başına gelirler. Sisteme bağlanan bilgisayara, hatası düzeltilmiş olan yazılımı yüklerler.- İşimiz bitti. Sadece çalıştırması kaldı.Başbakan ve genel kurmay başkanı, ana bilgisayarın başına gelirler. Genel kurmay başkanı Işık paşa şifreyi girer. Başbakan da elini tarayıcıya koyup, tarayıcının işini bitirmesini bekler. Tarayıcıdan onay alınınca, başbakan sesli olarak “Mehdinin kalkanını çalıştır” emrini verir. Ana bilgisayarın ekranında yeşil renk göze çarpar. “Sistem çalıştı” yazısı açıkça okunmaktadır. Odada bulunanlar derin bir oh çekerler. Tüm sistem çalışmaya başlamıştır. Duvara montelenmiş olan ekranda ki dünya haritasında, sistemin çalıştığı bölgeler görülmeye başlamıştır. Tüm Türkiye Cumhuriyeti toprakları, Orta asyada bulunan Türk ülkeleri ve Kıbrısın Türk kesimi, yeşil bir hat ile çerçevelenmekteydi. Başbakan memnun bir halde gençlere döndü.-Çok iyi bir iş başardınız çocuklar. Türk halkı size her zaman minnettar olacaktır.Genel kurmay başkanına, gecikmiş olan emrini verir;-Işık paşam, hazır olan ordumuzu, Diğer Türk devletleriyle birleştirme vaktimiz geldi. Düşman beklemez. Hemen topyekün savaş emrini verin.Başbakandan beklediği emri alan Işık paşa, asker selamı vererek;- Derhal başbakanım. Ordularımız düşmanın üzerine derhal saldırıya geçicektir.BİTTİ
yorumlar
Sevgili Nıhansage, iyi gidiyordu bıraktın. Ama güzel bir kurgulamaydı.Zihnine sağlık.Gerçi bende ‘o gece’ yi bitirmeyi düşünüyorum sıkıldım be.
Hikayenin gidişatında bırakmam gerekiyordu. Bundan sonra Dünya savaşı var. O ise tamamen farklı bir konu. Ben anlatmak istediklerimi anlattığıma inanıyorum. Farklı yazılarda görüşürüz…
Güzeldi teşekkürler. Araştırma için heves verdi bana bu yazıların