bildirgec.org

beden hakkında tüm yazılar

ruh, çağrılmasa da gelir

neceff | 26 December 2008 18:02

Eski Türk filmlerinin meşur repliğidir; bedenime sahip olabilirsin ama ruhuma asla! Buradaki temel felsefe -her ne kadar içkisine ilaç katılıp yatağa atılan çıtırlar bu repliği felsefeden habersiz, bilinçsizce tekrarlasalar da- bedenin geçici, ruhun kalıcı olduğu inancıdır. Evet, beden çürür ölünce, çürür çürümesine de, ruh da uçar. Çünkü ruh uçucudur, varsa eğer! Yer edinmez yeryüzünde. Hacmi de ağırlığı da yoktur ruhun. 21 gram, sadece bir film öyküsüdür.

Ruh, diğer bir deyişle tin, sahip olabilme umudu taşıdığımız son noktadır benliğimizde. O yüzden önemlidir. O yüzden, gerçekten var olup olmadığı umurumuzda değildir. Bedenimizi, bedenimizin tüm gücünü (iş gücünü), yaratıcılığımızı ( düşünme gücümüzü), zamanımızı, sağlığımızı, kısaca her şeyimizi satın alan bir sistemin içinde, ruhumuza sahip çıkma ihtimali, tek umut gibi görünüyor.

neceff | 07 December 2008 12:14

Kanı çekilmiş bir kadının karnını yarıyor soğuk bir darbeyle; soldan sağa ya da yukardan aşağı doğru. “Hadi doğur beni yeniden, denizinde sakla erkeğini” diye yineliyor cümlesini. Sahne sonsuz bir duygudan, zifiri bir karanlığa bırakıyor kendini..

Uzun süredir baygın yatıyor olmalıyım. Karnımdaki dikiş izlerinin üzerinde mor renkli dudaklar uçuşuyor. İçte ve dışta yaşıyorum aynı bedeni. İyiden ve kötüden seçilmiş karakterlerin kazanma yarışı yerine herkesi kendi haline; her aşkı kendi rengine bırakıyorum; umursamadan başka tonlarını.

Başlıksız

| 21 November 2008 10:19

bu y/amaca erince.
b/ak yüreğine,
dinle/n biraz,
soluklan.
d/al içine.
etraf s/ağır
bir ben, bir sen.

pornografik düşler

neceff | 01 November 2008 16:19

Deliriyor olmalıyım…Saçlarının çıplaklığıma değdiği gün başladı ölüm. Apar topar sevişmeliyim bu gece, her şeyi ağırdan alalım; hayatı, sevgiyi, ölümü, aşkı da…Yatağın üzerinde çarmıha ger bedenini, avuçlarında bir kadının bekareti boşalsın, korkmadan, usanmadan yaratalım bedenlerimizi…

Bir et parçasını çöpe atacak kadar acımasız, bir erkeği yaracak kadar kahraman olmalıyım…Ölüm bedenimden doğdu; İsa’ nın acısı kadar derin, kitaplara sığmayacak kadar kutsal. Sandalyenin üzerinde öylece oturmuş, beni izliyordun. Seni en çok sandalyede seviyorum. En çok tahta bir beşikte açılıyor bacaklarım ve içime akanlar damlıyor bacaklarımdan. İçime en az aktığında, en çok kadın hissediyorum kendimi. Sen beşiğinde uykuya dal bana aldırmadan; sessizce, sinsice işlesin ninniler karmaşana…

AŞK; TEN VE BEDENDEN İBARET DEĞİLDİR

keremx | 20 October 2008 09:48

AŞK; TEN VE BEDENDEN İBARET DEĞİLDİR

Diyelim ki çok seviyorsunuz. Âşıksınız. Nişanlandınız. Sıra geldi düğüne…Evleneceksiniz. Derken eş adayınız bir kaza geçirdi. Felç oldu. Veya sakat kaldı. Elini ayağını kaybetti. Burnu kulağı koptu mesela.

Tabiî ki Allah korusun. Hiç kimse için böyle bir şey istemeyiz. Ancak böyle bir durumun olduğunu var sayalım. Ne yaparsınız? Ben onun her şeyini seviyorum deyip, onu olduğu gibi kabul edip, yine de evlenir misiniz onunla?

Siz cevabınızı düşünün bakın ben sizle yaşanmış bir olayı paylaşacağım: İngiliz asker Martyn Compton iki yıl önce bir saldırıda ağır yaralanmış. Gövdesinin yüzde 70’i saldırı sırasında yanmış. Üç ay komada yatmış. Komadan uyandığında acı gerçeği öğrenmiş. Güzel yüzü ve gövdesi yüzde 70 oranında yanık. Göz kapakları da yanık ve içeriye doğru çökük… Kulakları, burnu ve saçları yok.

Düşler yaşandıkça, yaşam aydınlanır

srkncntrk | 09 September 2008 10:17

Saman alevi gibiydi, düşlerim.
Biri yanar, biri sönerdi.
Gecemi gündüz.
Gündüzümü gece yapardı.
Kimi zaman umutlu
Kimi zaman umutsuz bakardı hayata
Kah güzeldi, kah hüzünlü
Ama her zaman tazeydi, yeniydi.
Hiçbir zaman birbirini tekrarlamadı
Hep yenilendi, aynı olmadı hiçbir zaman
Gelecek bu ya aydınlık, ya karanlık
Seçmek elimizde, yada değil
Bu bir muamma hayatta
Kimi zaman boşvermişiz
Kimi zaman peşinden gitmişiz.
Varacağımız yeri bilmeden
Belkide sonsuzluk özlemi
Bize düş kurduran,
Yenilenme arzusunu yaşatan
Bedenimiz bile hergün yenilenmekte
Ama sonsuz değil,
Hayatta hergün değişmekte,
Ama baki değil
Baki olan bir allah
Bir de ruhlarımız.
Ama onunda sonu belli değil
Belki acı cekecek, belki sevinecek
Ama birgün mutlaka hesap verecek.
Düşler sona erdiğinde herşey ona yüklenecek.
Aydınlık veya Karanlık birini seçecek.

Oruç, sadece aç kalmak mıdır?

srkncntrk | 29 August 2008 15:59

  • Oruç tutmak,
    bilindiği üzere sağlıklı olan her müslümana farzdır.
    Sabah vaktinden, akşam ezanına kadar yemeden,
    içmeden, cinsi münasebetten, kötü davranış ve
    sözlerden sakınmaktır. Gecenin o karanlığında uykudan uyanmak, birşeyler yemeye çalışmak, bardak bardak üstüne su içmek bayağı zor gelir her insana. Sahur bu ibadet’in en zor kısmı. Ama akşam ezanı okunduğunda duyulan huzur, iftar’da içilen su ve yenilen her lokmanın zevki bambaşka.
  • Açlık, enteresan bir duygu, enerjin azalıyor, bağımlıysan, sinir yapıyor v.s. Oruç sadece açlık çekmek değil oysa, ruhu olgunlaştırıyor, sabrı öğretiyor, zamanın önemini kavratıyor, bir o kadar da insan hayatına disiplin katıyor. Bu disiplin hem manevi hem de bedeni. Bir kere sözlerimize ve davranışlarımıza dikkat ediyoruz. Bu orucun manevi yanı. Miğdemiz ve buna bağlı diğer organlar, Bir Sene’nin yorgunluğunu atıyor, yemek aynı saatte yenildiği için miğde bir disiplin kazanıyor. Bedensel faaliyetler yavaşlıyor ve vücut dinleniyor.
  • Demek ki oruç tutmak sadece aç kalmak değil, ruh ve beden sağlığımız için gerekli olan bir ibadet. Boşuna Ramazan ayına 11 ayın sultanı dememişler.
    * Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur.

Söylemeye çekinme ne olur.

srkncntrk | 26 August 2008 09:41

S öyledim farzet sevgimi
Ö lüm kadar gerçekmi
Y aşattım diyelim sevgiyi
L afta öyle ama özde gerçekmi
E n güzel duygu sevmekse
M ümkünmü söylememek gerçeği
E bediye taşımak için sevgiyi
Y ormak lazım gelir kalbi
E lveda demek kadar basitmi
Ç ekinme söyle diyorsun
E minmisin diye sormuyorsun
K albin derinliklerine inmeden
İ rdeleyemezsin sevgiyi
N e kadar yüce olursa olsun sevgi
M utluluğu yakalayamazsa
E saret kaplar ruhun heryerini
N asıl olsa birgün öğrenilir elbet
E n güzeli en iyiyi öğrenmekse amaç
O kadar değil inan söylemek
L akin zaman çok önemli
U zun gecelerin acısı sarmadan bedeni
R uhun derinliklerin işlermi sevgi

Foton Kuşağı Geliyor.

alwaysfree | 31 July 2008 07:27

Nedir bu foton kuşağı?
Foton Kuşağı güçlü elektromanyetik radyasyona sahiplik eden yoğun bir uzay boşluğu ve bazı x-ışınlarını da içermekte. Galaksi içerisine akan manyetik bir ışık olarak ta tanımlayabiliriz.
Altı gün içinde Dünya’nın tamamen değişeceği iddia ediliyor. Foton Kuşağı etkisine ilk kez Atlantis devrinde girildiği sanılıyor.

konu islam düşüncesine aykırı bir düşünce gibi dursada Prof. Dr. Ahmet Maranki Konuya farklı bir açıdan yaklaşıyor buradan izleyebilirsiniz.

Foton Kuşağı, Dünya ile çarpışmak üzere olan yoğun bir foton(ışık parçacıkları) enerji bandı olarak rapor ediliyor.
Ulaştığında 5 günlük bir karanlık, elektriksizlik, insanlık için psişik yeteneklerin ortaya çıkması, insan bedeninde oluşan değişimler (transformasyonlar) ve daha pek çok değişim beklenmekte.

Şu anda karanlık dönemin sonunda olduğumuz ve bu dönemin 2012’de son bularak 2000 yıllık “ışık” devrine geçiş yapılacağı söyleniyor.