bildirgec.org

ayşe kulin hakkında tüm yazılar

Bu formatta kitap sitesi görmedim paylaşayım dedim.

Vformumya | 14 February 2011 17:03

Arkadaşlar kitap tutukunu iseniz şayet bu site tam size göre. Her hafta bir kitap hediye ediyorlar, bu kampanya sayesinde tanıştım.Veritabanı çok geniş değil ama az da değil, belki her kitabı bulamayacaksınız ama kitap tanıtımı üzerine harika bir site. Kitap satışı yapılmıyormuş bu yönü hoşunuza gitmeyebilir belki de. Sitenin adı ve sloganı çok çekici geldi “BirazOkuSonraAl”Sitede kitapların içeriğinden biraz verilerek kitap hakkında fikir sahibi olunması amaçlanmış. Hepimiz internet üzerinden kitap satın alıyoruz,çok fazla inceleme şansımız olmadan. Birazoku.com’da tam bu ihtiyacı karşılamak için yapılmış sanırım. Aynı zamanda kitaplara ulaşabileceğiniz sanal marketlerin bağlantıları da verilmiş.
Kitap kurtları için güzel bir seçenek olacağını düşünüyorum.

site adresi.
www.birazoku.com

Kimler bu ateşte yanmak isteyecek?

kahramancayirli | 09 September 2009 08:48

Ahmet Ümit, şu sıralar bir İstanbul romanı yazıyor. Ayşe Kulin yeni romanını bir yıl içinde yayımlıyor. İnci Aral ise Sadakat adındaki yeni romanını yazmakta şu sıralar. Mario Levi’nin yeni İstanbul kitabı şimdilik çalışma aşamasında. Daha önce de haberini verdiğim Murathan Mungan’ın yeni hikaye kitabı Eldivenler, Hikayeler iki gün sonra kitapçı raflarında olacak (Dünya Kitap – 04.09.2009)…

2009 yılının kitabı

kahramancayirli | 27 August 2009 15:57

bilkent.edu.tr adresinden alınmıştır.
bilkent.edu.tr adresinden alınmıştır.

Yazın şarkısı bir geyikse, yılın kitabı, yılın en çok satan yirmi kitabı vb seçmeler de ilgilendiğim, ilgiden gebererek okuduğum, yaptığım diğer geyiklerdir. Ama bana 2009 yılında Türk Edebiyatı’nda pek bir hareket olmadı gibi geldi. Yaz hele, edebiyat ve yeni kitaplar için bomboş bir arsa. Verimsiz.

wowturkey.com adresinden alınmıştır.
wowturkey.com adresinden alınmıştır.

Ama ağustosu lanetlediğim kadar varmış, bakın eylül nasıl geliyor.
Murathan Mungan yeni öykü kitabı “Eldivenler, Hikayeler”i ile geliyor, ne mutlu.
Çok başarılı bir edebiyat kişisi, Sema Kaygusuz’un ikinci romanı, “Yüzünde Bir Yer”in, eli kulağında..
Hakan Günday, askerlik yapan erkekleri konu aldığı yeni romanıyla eminim listelerde üst sıralarda bulunacak. Kara edebiyatseverlere güzel bir haber.
Oya Baydar’ın yeni romanı Çöplüğün Generali, kitapevlerindeki yerini aldı ama ben onu da eylül kitapları arasına almak istiyorum. Haberimiz olsun.
Ayşe Kulin ise Türkan Saylan biyografisi üzerine uğraşıyormuş, Aralık ayında Everest Yayınları’ndan çıkacakmış..

on yedi pazar öğleden sonrası

kahramancayirli | 07 June 2009 23:57

1.Sertab Erener Beyaz Showda yeni şarkısını söylüyor. Nerede bu kadının eski şarkıları? Lal, Sertab Gibi nerede?..Kenan Doğulu’nun yeni şarkıları…Patron..Bu yaz deli gibi çalınır her yerde vs ama ne kadar da kötü şarkılar..Her yerde bunlar çalındığı için insanların çoğu sanıyor ki bu şarkılar güzel. Maalesef..Alternatif müzik yapanlar kenara köşeye sıkışıyor.
2.Yeryüzünde çok çok az da olsa iyi niyetli emlakçılar da varmış. Birine ben denk geldim.
3.Genel olarak tüm kitaplar, özellikle de şiir kitaplarının çok pahalı olduğunu düşünüyorum. 60 sayfalık şiir kitabına 8 tl – 10 tl etiketi yapıştırırsanız, tabii yıllarca raflarda bekler. Nasıl bir çözüm bulunabilir bu duruma…
4.Her lafı edebiyata getiriyorum. Şu sıralar tanıştığım yeni bir arkadaşımla, malum ekonomik krizin etkilerinden söz ederken konuyu kitaplara çektim. Ne okudun en son dedim 26 yaşındaki yüksek lisans öğrencisi arkadaşıma. “Bu yaşımızda Ayşe Kulin okuyacak değiliz ya.” dedi. Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları isimli kitabı okuyormuş. Ben tabii takıldım kaldım “Bu yaşımızda Ayşe Kulin okuyacak değiliz ya” kısmına..Çok satanlar listelerindeki kitaplar, Üstün Dökmen vb. yazarların kitapları okunmasın istiyorum. Mesela Metis’ten çıkan şiir kitapları ya da Ayrıntı Yayınlarından Yer altı Edebiyatı serisini önerelim bir kez daha.
5.Bir de hiç şiir kitabı okumayıp, hiçbir şair bilmeyip, şiir yazdım ben diye ortalığa düşenler oluyor. Upuzun, bambaşka bir yazı konusu.
6.Pazar günü, Radikal İki günü. Bu hafta sadece Cenk Özbay’ın Seyyal Taner yazısını sevdim, bir de Serkan Zihli’nin yazdıklarını. Sıcakta insan gazeteyi bile zor okuyor.
7.İnsanın her şeyden sıkıldığı anlar oluyor. Küçücük kağıt parçaları nasıl değiştiriveriyor herkesi. Ne fena. Küçücük kağıt parçalarınız var diye, normalde yüzünüze bakmayacak biri sizinle evleniyor, hürmet ediyor, sevgi gösterilerinde bulunuyor. 2001 krizinde işsiz kalan bankacıları önce karıları terk etti.
8.Hunger’ı izledim. Bir de Kırık Bir Aşk Hikayesi’ni. Selim İleri ve Ömer Kavur iyi bir iş çıkarmışlar. Hümeyra’nın oyunculuğunu da sevdim. Tipik Türk filmi. Pazar öğleden sonrama yakıştı.
9.Pazar öğleden sonralarında rahatsız edici bir şeyler var. Yeni bir haftanın eşiği. İşin eşiği.
10.Ömer Kavur’un Karşılaşma’sı da güzeldir epey. Hele ki İsmail Hacıoğlu’nun oyun kesişi, nefistir. O da başka bir pazara artık.
11.Hayatımızın en güzel günü hangisi? Yaşadık mı, geçti mi yoksa önümüzde mi? Bu pazar günü olmadığı kesin. Hayatımızın en güzel gününde ne yapıyorduk, ne yapıyor olacağız?
12.Her evden bir sürü göz, sokağı izliyor. Perdenin ardında ya da önünde. Tüm hayatları, sokak.
13.Pazar gününü betimleyecek bir renk? Özellikle de pazar öğleden sonralarını.
14.Sezen Aksu, Düş Bahçeleri-2 ile geliyor. 30 şarkıyla. Diğer popçulara verdiği şarkıları bu kez kendisi seslendiriyor, üç tane de yeni şarkı. Bakalım nasıl olacak.
15.Cumayı cumaertesini ne kadar seviyorsam pazarı o kadar sevmiyorum.
16.İnsan dönüp dolaşıp yine çocukluğuna geliyor.
17.Kör pazar.

BİR GÜN

Education | 25 April 2009 09:25

BİR GÜN…Ayşe Kulin’e ait bir kitap… Adı gibi bir günde okunup bitecek; ama etkisi uzun süre devam edecek bir kitap. Yine cahillik, yine töre yine kavga ve yine doğudaki kadınların dramı…Türk- Kürt çatışmasını farklı bir pencereden anlatıyor. Siz biz kavgası, önyargılar, bu güzelim ülkede kardeşçe yaşayamamanın sebepleri iki kadın kahramanın birkaç saatlik görüşmesi arasına sıkıştırılmış. Nevra, babasının görevi dolayısıyla doğuda geçirdiği çocukluğu vesilesiyle bir Kürt aşiretine mensup Zelha ile kan kardeş olur. Zelha, Nevra’nın babası sayesinde okula gider. Nevraların tayini çıkınca okul hayatı yarıda kalır ve küçük yaşta evlenmeye zorlanır. Karşı gelir ve başka bir erkekle evden kaçar. Aradan birkaç yıl geçer hatasını anlar evine döner ve töre gereği öldürülecektir. Dedesi buna engel olur ve Zelha başka biriyle evlendirilir. Çocukları ve yeni eşi yüzünden bölücü örgüte katılır, milletvekili olur ve son olarak hapse atılır. Nevra gazetecidir ve kan kardeşi ile röportaj yapmak için hapishaneye onu ziyaret gider. O gün için görüş izni alır ve bu görüşmede konuşulanlar romanın içeriğini oluşturur.Cahil insanların çok çabuk kandırılabileceği, Kürt halkının nasıl kandırıldığı, bu yöredeki halkın dramı insanın içini acıtıyor. İki karakter romanın başından itibaren Türk-Kürt, siz –biz kavgası veriyor; ama romanın sonunda her şey bir anda çözülüyor. Sonuç olarak Doğu’daki insanlar, özellikle kızlar eğitilirse sorunların biteceği söyleniyor. Gerçi romanın bitişi beni hayal kırıklığına uğrattı. Mutlaka eğitim gerekir, özellikle kızların eğitimi; ama bu meselenin başka çözümleri de olabilirdi. Romanın sonunda cahilliğe karşı savaş açma düşüncesi hakim. Bu mesajı daha farklı verebilirdi diye düşündüm. Fakat iki farklı görüşteki insanın, böylesine karmaşık bir meseleyi sade, akıcı bir dille anlatması kitabı ilgi çekici kılıyor. Bu tür kitapları her kesimden insanın okumasını, kavgaların, cinayetlerin son bulmasını ve şu güzelim yurdumda kardeş ve barış içerisinde yaşamayı temenni ediyorum…

2008 biterken. yılın en iyi kitabı?

kahramancayirli | 30 December 2008 10:58

bu yılın da en çok tartışılan edebiyatçısı: orhan pamuk
bu yılın da en çok tartışılan edebiyatçısı: orhan pamuk

Yeni yıla girmemize tam bir hafta kalmışken geçen yılı değerlendirelim isterim. Geçtiğimiz yıl içinde en çok severek okuduğunuz kitap hangisi oldu?

esaslı okurlarının pek beğenmediği siyah süt ile: elif şafak
esaslı okurlarının pek beğenmediği siyah süt ile: elif şafak

Bu yıl en çok satan kitapları biraz sayarsak değerlendirmemiz daha kolay olacak muhtemelen: Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi epeydir beklenen bir romandı ve elbette çok sattı. Murathan Mungan’ın Kadından Kentler’i de uzun haftalar boyunca listelerin üst sıralarında yer aldı.

bir nebze edebiyat

kahramancayirli | 13 February 2008 20:37

ayşe kulinin vedası üçüncü baskısını yapmış. sevindim. demek ki tirajı 110 bini aşmış. ama yeni baskıda mavi mürekkep kullanılmamış. zaten korsancılar mavi mürekkebin de üstesinden gelmişlerdi maalesef..

ayşe kulin
ayşe kulin

öyküye gereken önemi ne zaman vereceğiz. usta öykücülerimiz var. nefis öyküler yazıyorlar. hangimiz öykü okuyoruz. üzücü.
beklediğim üç kitap var. cem adrian kitap yayımlayacaktı. bir senedir merakla bekliyorum. sonra yaşar kemal. ada hikayesi serisinin dördüncüsü için ne kadar daha bekleyeceğiz. ve malum, murathan mungan hastalığım. kadından kentler geliyor.

foto sabah resimleri – ayşe kulin

kahramancayirli | 29 January 2008 21:01

foto sabah resimleri, ayşe kulin ‘in iki önemli öykü ödülünü birden aldığı, çok iyi öykü kitabıdır. yazar, özellikle “taş duvardır benim sevdam”da teknik açıdan doruğa ulaşır. okumaya başlarsanız imkanı yok bırakamazsınız. çok iyi öykülerdir velhasıl. sakın yazarın “bir varmış bir yokmuş”unu okuyup ayşe kulin öykücülüğü adına önyargılara kapılmayın. ne yapıp edip “foto sabah resimleri”ni sindirin bir..öykücülüğümüzün son yirmi yılı açısından bir başka çok iyi örnek de şebnem işigüzel’in “hanene ay doğacak” adlı kitabıdır..

ayşe kulin-veda “esir şehirde bir konak”

kahramancayirli | 17 October 2007 08:13

Ayşe Kulinle ilk kez ne zaman tanıştım? Ortaokulda olmalıyım. Sular seller gibi okunan biyografik romanı “Adı Aylin” ile. Derken “Geniş Zamanlar”. Sonra “Sevdalinka”. İçinde “Taş Duvardır Benim Sevdam” adlı kusursuz öyküsünü barındıran “Foto Sabah Resimleri”. Ki yazdığım çoğu öykü kitabı eleştirisinde, “Foto Sabah Resimleri”nde yer alan öyküleri örnek gösteririm. Türk öykücülüğünün en önemli iki ödülünü, 1995 yılında Haldun Taner Öykü Ödülü’nü, 1996 yılında ise Sait Faik Öykü Ödülü’nü kazanmış bir başyapıttır, “Foto Sabah Resimleri”!

Şimdi gelelim Kulin’in yeni kitabı “Veda / Esir Şehirde Bir Konak”a. Son Osmanlı Meclisi’nin Maliye Nazırı Ahmet Reşat Paşa’nın konağındayız bu kez. Her kitabında olduğu gibi, yazarın dili çok akıcı, anlatımı ustaca. Ve bütün çok satan kitaplar gibi çok fazla diyalog var.

Öykü cephesinde yeni bir şey yok!

kahramancayirli | 16 March 2007 23:52

Edebiyat yolculuğuna “Güneşe Dön Yüzünü” adlı öykü kitabıyla çıkan Ayşe Kulin yeniden kürkçü dükkanında. Onu, kendine özgü bir okur kitlesine kavuşturan biyografik romanları olsa da öyküyle soluklanıyor besbelli.
“Bir Varmış Bir Yokmuş”, yedi gerçek, altı kurgu öyküden oluşuyor. Ama bütün öyküler birbirleriyle paslaştığı için hayalle gerçek arasındaki çizgi yer yer kayboluyor. Örneğin “Hayal” öyküsündeki Güllü, “Annabella’nın Öyküsü”ndeki Annabella’dan çok daha gerçekçi duruyor.
Kulin’in gerçek öyküler tarafındaki anlatımına biyografik romanlarındaki üslubu hakim. Yani akıcı, oturmuş bir dil. Öykülerin başında sayıca çok fazla karakter var, fakat öyküyü boğan bu karakter karmaşası sayfalar ilerledikçe yok oluyor, taşlar yerine oturuyor.
Ayrıca bütün öyküleri okuduğunuzda karakterlerin kimi ortak özellikleri dikkat çekiyor: Birçok dil konuşabiliyorlar, özgürlüklerine düşkünler, seyahat etmek istiyorlar. Erkek karakterler hep uzun boylu. Kulin’in uzun boylu öykü karakterleri hep yakışıklı. Gerçek öykülerde karakterler dönüp dolaşıp İstanbul’a geliyorlar.
Gerçek öykülerin sonuncusu olan “Ölümün Şerefine Sıkılan Kurşun”, Mehmet Faraç’ın Töre Kıskacında Kadın (Günizi Yayınları, 2004) isimli kitabından kısaltılarak alınmış. Burada bir problem yok ama kurgu öykülerden “Kurban”daki Seher’in sonunun kitabın öbür yüzündeki Rabia’nın sonuyla aynı olması hoş değil. Öyküler arasında küçük göndermeler olduğunu yazar da belirtiyor fakat Seher’e farklı, daha çarpıcı bir son da yazılabilirdi.
Kurgu öyküler farklı farklı kaleme alınsalar da genel olarak bir roman bütünlüğündeler. “Hayal”de tanıştırıldığımız Gül, Güllü ve Musta’nın öyküsü farklı ağızlardan tam 184 sayfa sürüyor. Bazen Gül Hanım’ın kedisinin (Kedi), bazen de Halil’in ağzından (Soytarı). Yunus Ufo’nun sırrını öğrenebilmemiz için “Ada’ya Mektuplar”ı beklememiz gerekiyor.