bildirgec.org

avcı hakkında tüm yazılar

Avcı (1998)

queennothing | 21 February 2011 22:00

Osman Şahin’in senaryosunu yazıp, Erden Kıral‘ın yönetmenliğini yaptığı sinema filmi “Avcı“, 1998 senesinde çekildi. Müziklerini Arto Tunçboyacıyan’ın yaptığı filmde Türk Sineması’nın başarılı aktörü Fikret Kuşkan, Jale Arıkan, Ahmet Uğurlu, Erol Demiröz, Tomris Oğuzalp ve Suavi Eren gibi isimler rol alıyor.
Film hakkında pek bilgimiz olmasa da Kıral ya da Kuşkan severler için özet geçmek faydalı olabilir. Bir mevzuya iki başka biçimde bakarak seyircisinin ufkunu genişletmeyi amaçlayan “Avcı“, ne yazık ki eleştirmenler tarafından beğenilmedi.

Güzel ve çekici bir kadın olan Zala, kocası Osman ile mutlu bir evlilik sürdürmektedir. Birlikte yürüyüşe çıkan çift, kendilerini görüp de fantezi kuran Avcı’dan habersiz, yollarına devam etmektedirler. Zala’nın güzelliğinden etkilenen Avcı ise kadına sahip olmayı kafasına koymuştur.

fışkıran tarih…Haleplibahçe

nazokiraze | 20 January 2009 12:34

Baba tarafım Şanlıurfa’lıdır. Siirt’ten Urfa’ya göç sonucu oralı sayılırız,arap asıllı babam tayfası üç kuşaktır İstanbul’dadır. Oraları bilmeyiz ancak küçüklügümden beri oraya gitmemiş olmak beni çok yaralar babamın da benim de hiç gitmemiş olmamızın verdiği merak mı? Yoksa gerçek anlamda tarihi içinde barındırdığı için mi ? bilinmez ezelden beri gitme isteğim başıma vurur.

Şanlıurfa’da kentsel dönüşüm projesi için kazı yapılırken bir şey bulundu. Bulunan şey mozaik parçalarıydı ve hemen yetkililere haber verildi, sonuç mükemmel ve şaşırtıcı iki metre aşagıda muhteşem bir buluntu çıktı memleketim olan Urfa’da Şubat ayı kış soğuklarında ortaya çıkan buluntu bir genç kız maskıydı.Milattan önce Seleukos medeniyeti tarafından kurulan antik Edessa Kenti bu maska Edessa Güzeli denilmesine sebeb oldu.Sonraları maskın devamı ortaya çıktı O dönem Roma’ya bağlı olan bu bölgenin eşi bulunmaz sanat eserleri Urfa’nın göbeginde günışıgındaydı artık.

KIZ TAVLAMANIN YOLLARI

keremx | 28 October 2008 10:06

KIZ TAVLAMANIN YOLLARI

Baştan söyleyeyim, hayatımda hiç kız tavlamadım. Hiçbir kızın da beni tavlamasına izin vermedim. Beni tavlayabilecek kız da eşim olabilir ancak. Çok mu büyük konuştum?

Latife bir yana bu “tavlama” kavramına kafayı taktım. Yazılan kitaplara bakar mısınız; “Nasıl kız tavlanır?” “Kız tavlamanın yolları.” “Sevgili tavlayın” “Kız tavlama sanatı” Hem de bunların garanti vereni bile var.

“ Tavlamak” kavramı ne kadar kaba, ne kadar nahoş geliyor bana…

Dinamitle kurbağa avı

muratim | 05 September 2008 16:37

Toros kurbağası (Rana holtzi), tüm dünyada yalnızca Bolkar Dağlarının 2 bin 400
metre yüksekliğindeki sulak ortamlarında, özellikle de Karagöl’de yaşar. Birkaç yıl önce kimi aklıevveller Karagöl’ü daha “turistlik”
yapmak amacıyla içine aynalısazan yavruları bırakmıştı. Sazanlar kısa sürede
göldeki Toros kurbağası popülasyonuna büyük zarar vermeye başladı. Ama en
“akıl bozan” gelişme, geçtiğimiz aylarda yaşandı. Bazı kişiler, sazanları avlamak için Karagöl’e dinamit attı. Yüzlerce balık ve kurbağa ölüsü su yüzüne vurdu. Bu, göldeki yıkımın görünen yüzüydü. Görünmeyen tahribatın boyutlarını ise Atlas okurları iyi tahmin eder. Atlas’ın eski sayılarında Karagöl ve çevresinin piknik alanına dönüştürüldüğünü,kurbağaların yaşadığı kıyıların araba ve traktör lastikleriyle ezildiğini bir iki kez belirtmiştik. Bu durum da hâlâ sürüyor.

Etkili 19 kamuflaj fotoğrafı

pisho | 31 August 2008 15:26

kamufle etmek
kendini kamufle etmek

wikipedia‘da kamuflaj için şöyle bir tarif var ;

Gözden gizlenmek, saklanmak anlamına gelen kamuflaj, savaşta ve doğal hayatta düşmandan saklanmak, düşmanı şaşırtmak için kullanılan bir stratejidir. Kelimenini kökeni Fransızca’dır.

tam 19 resim var listede ve ben 2 tanesi hariç diğer tümünde, gizlenen elamanı buldum.. bakalım sizler görebilecek misiniz?

birkaç örnek;

tüm listeyi görmek için lütfen şuraya tıklayın.

Süpermarketler -2

kapuska | 25 July 2008 14:21

Geçen yazıda kısa bir giriş yapmış, paranın ve matematiğin alışveriş olgusundaki yerine değinmiştim. Yine o yazıda söylediğim gibi başlarda belirli periyotlarda –ki bu hafta kavramının da ortaya çıkış sebeplerinden bir tanesiydi, insanlar ürettiklerini (veya avladıklarını) pazar yerine getirirler burada takas ederler ya da satarlardı. Fakat paranın tatlı kokusundan (sanırım güzel bir oksimoron oldu..) olsa gerek bir süre sonra insanlar pazar yerini hergün kurmanın menfaatlerine daha bir uygun olduğunu düşünmeye başladılar.

-bugünlerde de herkes uzmanlaşıyor-
-bugünlerde de herkes uzmanlaşıyor-

Ne var ki, asırlar sonra kuantum mekaniğinin babalarından Heisenberg’in de ortaya koyacağı belirsizlik ilkesi gereği, insanlar aynı anda iki yerde birden bulunamazlardı. Dolayısıyla hem tarlada veya avlakta hem de tezgahın başında olamayacakları için insanlık yeni bir kavramla tanışmak durumunda kaldı: uzmanlaşma! Filozof katili bu terim sayesinde insanlar başlarda masumane iş bölümleriyle (kocanın avlayıp eşinin satması gibi..), biraz daha ileride ise yaptıkları işlerin erbabları olarak bugünkü uzun çarşılarımızın ilk tıfıl örneklerini oluşturmaya başlamışlardı.

Chicago’da Büyük Pazar, 1865
Chicago’da Büyük Pazar, 1865

Özellikle konar-göçerlik zamanlarında bireyin (veya iyimser bir ifadeyle kabilesinin) şahsi zorunluluğu olan zanaat bilme durumu, hayatta kalabilmek için başlıca yükümlülüktü. Nitekim avladıkları hayvanlardan matara yapamasaydılar yeniden avlanmak için su kaynağından uzaklaşamazlar, kili işleyemeseler yiyeceklerini kötü zamanlar için stoklayamazlar, çemberi tamamlamak için ekleyelim, madeni kullanamasalar avlanamazlardı. Şüphesiz bütün bu malzemeleri takas ederek de bulabilirlerdi. Fakat Ademoğlu, kendi cinsini yoktan yere öldürebilen yegane varlık olduğundan mı bilinmez, takas için yüzyüze gelmektense kendi üretmeyi yeğliyordu. Her nasılsa, zaman içinde ve bir noktaya kadar bu güdüsünü törpülemiş, ve toplum içinde yaşamanın avantajları baskın geldiğinde olmazsa olmaz bu edinimleri unutmaya başlamıştı (bugüne bir not, bkz. ampül takamayan elektrik mühendisi). Aynı şekilde ziraat ve ava istidadı olmayan zanaatkarların da kendi tezgahlarını açmasıyla bugüne kadar süregelen pazar ve çarşı uygulaması başlamış oldu.

Fikret Kuşkan

queennothing | 04 June 2008 10:20

Halıcıoğlu’nda yaşayan 6 kişilik Kuşkan ailesinin 7. üyesi olarak 22 Nisan 1965 yılında dünyaya gelen Mehmet Fikret Kuşkan, 1 yaşına geldiğinde dört ablasıyla birlikte İstinye’ye taşındı.
Fikret 4 yaşına geldiğinde, babası felç geçirdi ve artık hayatına ‘yatakta’ devam etmek zorunda kaldı.
‘Evin tek erkeği’ olan Fikret, ortaokul yıllarında bunu babasının ölümüyle fark eder ve okulu bırakıp çalışmaya başlar. 13 yaşında marangozculuk yaparak iş hayatına atılan Fikret, ‘diğer babası’ olarak gördüğü tarih öğretmeninin daveti üzerine Tokat’a gitmeye karar verdi. Henüz 13 yaşındayken kendi hayatıyla birlikte ailesinin de sorumluluğunu almaya çalışan Fikret, okumak için gittiği Tokat’ta ‘şehirli’ muamelesi gördü. İstanbul’dan sonra Tokat – Almus’a ayak uydurmak Fikret’i zorladı; nihayet başaran Fikret, 3 yılın sonunda tekrar İstanbul’a, ailesinin yanına döndü.
Kuşkan ailesi, maddi durumları gereği İstinye’den tekrar Halıcıoğlu’na taşınmak zorunda kalır. Dört ablası ve annesiyle yaşayan Fikret, Hasköy Lisesi’ne yazılır. Okulun yanı sıra ailesine destek amaçlı çeşitli işlerde çalışan Fikret, sokak kültürüyle büyüdü. Sokak insanları, sokak kedileri ve yılarca hayatın içinden manzaraları izlemek yerine bizzat yaşayan Fikret, bunun olumlu ve olumsuz getirilerini yıllar sonra tek başına yaşadığı çatı katında görecekti.
Fikret, 16 yaşındaydı hayatında bir kez bile tiyatroya gitmemişti. Lise edebiyat öğretmeni bir gün Fikret’i tiyatroya davet etti ve Fikret’in ‘oyunculuk aşkı’ gittiği tiyatro sayesinde başlamış oldu.
Liseyi bitiren Fikret, okul arkadaşlarıyla birlikte Sirkeci’de bir fotoğraf stüdyosu açmaya karar verir.
Fikret liseyi bitirmiştir ama aslında başarılı bir öğrenci değildi. Okul ve dersler ona hep uzak gelmişti.

liderler, gerçekten lider mi?

| 10 October 2007 19:23

İnsanlığın avcı toplayıcı döneminde, az sayıda bireylerden oluşan grupların liderlerini fiziksel güç ve avlanma yetenekleri belirlerdi. Gruptaki en güçlü ve yetenekli bireyin lider olması kaçınılmazdı. Görev bölümü de çok açık ve netti. Erkekler avcı,toplayıcı, savunucu. Kadınlar toplayıcı, anne. Düşünmek, akıl yürütmek ve grubu yönlendirmek sadece lidere ait bir özellikti.

Tarım toplumu ve yerleşik düzene geçişle birlikte, birey sayısında önemli artışlar ve pek çok uzmanlık alanı meydana geldi. İnsanlar günümüzde olduğu gibi birbirinden değişik işler yapmaya başladılar. Bu yeni dönemle birlikte düşünme ve akıl yürütme tüm bireylerin özelliği haline geldi. Liderler önemli sorunlarla karşılaşmaya başladılar. Artık fiziksel güç ve zeka liderlik için yeterli değildi. Burada tamamen ayrı bir kurum haline gelmiş olan ordu devreye girdi. Arkasında ordu desteği olmadan otorite sağlamak mümkün değildi. Zamanla bu da yetmemeye başladı. Bu kez de tanrısal güçler devreye girdi. Eski Mısır’da firavun tanrıdan aldığı talimatları topluma iletirdi. Yönetimde artık üç kurum vardı lider, ordu ve rahipler.