bildirgec.org

atatürk hakkında tüm yazılar

KİM?

ufopilotu | 02 September 2008 16:47

http://www.metacafe.com/watch/464323/

Muro’yu vursunlar mı, yoksa Atatürk vatan haini miydi?

khun | 31 August 2008 17:51

Bence Yiğit Bulut yanılıyor, devletin Muro filmini engellemesi gerektiğini düşünerek.

Çocukların Muroculuk oynaması, sadece yeni sonuçlar doğuracak bir sonuçtur.
Her nasılsa başla(tıl)mış bir akım, engelemesi mümkün olan noktayı henüz geçmemiş bile olsa
engellenmemelidir. Dış desteği kesin olan hatta dışarıdan başlatıldığı belli bir hareketle
mücadele, engelleme girişimleriyle yapılabilemez. Tabii ki filmden bahsetmiyorum.
Bu ülkedeki neredeyse her evden bir şehit verilmişse artık biraz da psikoloji gibi sosyoloji
gibi çatışma dinamiği prensipleri gibi daha nitelikli yöntemleri devreye sokmak gerekmez mi?
Akımı yönlendirmek, kanalize etmek, enerjisini dağıtmak, sıradanlaştırmak, marjinalleştirmek,
genel çerçeve içindeki sıradan bir dinamik haline getirmek akılcı bir yöntem olmaz mı?

ATATÜRK DİNSİZ MİYDİ?

leaderhasan | 31 August 2008 01:19

Atatürk, hayatını samimi bir dindar olarak yaşadı. Atatürk’ün TBMM’yi dualarla açtırdığını, dua ederken ve cami hocalarıyla bir çok fotoğrafının olduğunu, dinimiz ve Peygamber Efendimiz hakkında çok kesin açıklamaları olduğunu ve hatta, Atatürk’ün Cuma hutbeleri verdiğini biliyor muydunuz? Bunun için, Emine Şeyma Usta’nın ‘’ Atatürk’ün Cuma Hutbeleri ‘’ kitabını edinebilirsiniz. Eğer, bu konuda tarafsızsanız ve gerçekleri öğrenmek istiyorsanız internette küçük bir araştırma yapmanız yeterli olacaktır.

Şimdi de, bu konuya biraz hissiyatımızla yaklaşalım. Atatürk’ün kurtuluş savaşında kalbine yakın bir yerden vurulduğu belirtilmektedir. Sizce, eğer Atatürk’ün islamiyeti yok etme amacı olsaydı, o kurşunun kalbine saplanması ve ölmesi gerekmez miydi? Bunun aksini iddaa edenler bence, Allah’ı inkar etmiş olur. Allah, bunu görebilecek ve engelleyebilecek güçte değil midir? Haşa!!!. Ömrü boyunca evlenmemiş ve bütün mirasını da bağışlamış bir adamın vatanı, milleti, ve dininden başka ne amacı olabilir ki?

30 Agustos Zafer Bayramımız kutlu olsun.

self respect | 30 August 2008 09:45

30 Agustos Zafer Bayramımız kutlu olsun.

GÜNÜN ANLAMI VE ÖNEMİ

Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi ve Sevr Antlaşmasıyla yurdumuz tamamen elimizden alınıyor, vatanımızda hür olarak yaşama hakkımıza son veriliyordu. Yüzyıllardır üzerinde bağımsız olarak yaşadığımız bu topraklar düşmanlara veriliyor, bizim de bunu kabul etmemiz isteniyordu.
Türk milletinin bu durumu kabul etmesi elbette mümkün değildi. 19 Mayıs 1919’da Atatürk’ün Samsun’a çıkmasıyla, lideriyle kucaklaşan Anadolu, Atatürk’ün önderliğinde Kurtuluş Savaşı’nı başlattı. Amasya Genelgesi’nin yayınlanmasının ardından Erzurum ve Sivas Kongreleri yapıldı. Daha sonra 27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelen Atatürk, 23 Nisan 1920’de TBMM’yi kurdu. Böy-lece hem memleketin yönetimi halkın iradesine verilmiş oluyordu. Hem de Kurtuluş Savaşı’nın merkezi Ankara oluyordu.
TBMM meclisi yaptığı görüşmelerde yurdun durumunu ve kurtuluş çarelerini aradı. “Misak-ı Millî sınırları içinde vatanın bir bütün olduğu ve parçalanamayacağı görüşü”nden hareketle, düşmanla mücadele kararı alındı. Oluşturulan düzenli ordularla savaşa girildi. İlk başarı, Doğu’da Ermeni çetelerine karşı kazanıldı. Daha sonra, Batı cephesinde, Yunanlılarla, I. İnönü ve II. İnönü Savaşları yapıldı. Bu savaşların kazanılmasıyla Yunanlılar’a büyük bir darbe indirilmiş oldu. Bunun üzerine Yunan ordusu yeniden saldırıya geçti. Saldırı üzerine Mustafa Kemal, or-dularına: “Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır. Bu satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz.” emrini verdi.
Türk askeri, büyük bir azim ve fedakârlıkla bu karara uydu. 23 Ağustos ve 12 Eylül 1921 tarihleri arasında yapılan Sakarya Meydan Muharebesiyle, Türk milleti 1699 Karlofça Antlaşmasından beri ilk defa toprak kazanmaya başlıyordu. Sakarya Savaşı, Türk milletinin savunma durumundan taarruz durumuna geçtiği önemli bir savaş olarak da tarihe geçti. Bu zafer sonunda, TBMM tarafından, Mustafa Kemal’e “gazi” unvanı ve “Mareşal” rütbesi verildi.
Türk tarihinin dönüm noktalarından biri olan Sakarya Savaşı’ndan sonra, büyük bir taarruzla düşmanı tamamen yok etme kararı alındı.
1922 yılı Ağustosuna kadar, hazırlıklar tamamlandı. Güneydeki Türk birlikle-ri, büyük bir gizlilik içinde Batı cephesine kaydmld”. İstanbul’daki cephane depolarından silah ve cephane kaçırıldı. İtilaf Devletleri tarafından tahrip edilerek kullanılmaz hâle getirilen toplar onarıldı. Yeni silâhlar satın alındı. Ordumuza taarruz eğitimi yaptırıldı. Bu hazırlıklardan sonra, Gazi Mustafa Kemal’in başkomutan-lığını yaptığı ordumuz, 26 Ağustos 1922’de düşmana saldırdı. Bir saat içinde düşman mevzileri ele geçirildi. 30 Ağustos’ta düşman çember içine alındı. Sağ kalanlar esir alındı. Esirler arasında Yunan Başkomutanı Trikopis’te vardı.
Bu savaş, Atatürk’ün başkomutanlığında yapıldığı için Başkomutanlık
Meydan Muharebesi olarak adlandırıldı.
Büyük Tarruzun başarıyla sonuçlanmasından sonra düşman, İzmir’e kadar takip edildi. 9 Eylül 1922’de İzmir’in kurtarılmasıyla yurdumuz düşmandan temizlenmiş oldu. Hain düşmanın, haksızca ve alçakça işgaline “dur” diyen ve kanımızın son damlasını akıtmadan yurdumuzu bırakmayacağımızı dünyaya ispatlayan bu büyük zaferi her yıl, 30 Ağustos günü, bayram yaparak kutluyoruz.

Hayattayken (ölmeden önce ) gidin mutlaka-4:Mardin

kalamara | 24 August 2008 12:00

Evet Safranbolu’dan sonra Unesco tarafından Dünya miras listesine alınan şehirlerimizden biridir Mardin…

1999 – 2002 yılları arasında görev yaptığım bu şehir ( ilk memuriyet yıllarım ) kalıcı izler bıraktı hafızamda..
Merkeze kilometrelerce uzak olsamda mutlaka 2-3 ayda bir görüyordum Mardin şehir merkezini…
Atatürk içinde Mardin’in ayrı bir önemi vardı. Çünkü General olduğunu bu şehirdeyken öğrenmişti.
Mardinde yapılan kazılarda MÖ 4500’lü yıllardan başlayarak Subari, Sümer, Akad, Hitit, Asur,Roma, Bizans, Arap, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait birçok eseri içinde barındıran bir açıkhava müzesi olduğu ortaya çıkmıştır.
Gezilecekyerleri tabiki mevcuttur.Ancak yazları çok sıcak, kışları soğuk ve çok kar yağışlı olduğundan her zaman gezmek elverişli olmayabilir.

Mardin’e geldiğinizde Hasankeyf’i görmeden sakın gitmeyin derim. Diyeceksinizki Mardin nerede Hasankeyf nerede…Oraya kadar gelip Hasankeyfi es geçmek olmaz.Dünyanın ilk ve tek açılır ve kapanır taş köprüsü buradadır. Bizanslılara ait kayalara oyulmuş mezarları da görme imkanı vardır. Konaklamak için de çeşitli alternatifler mevcuttur. Oteller, çeşitli konaklar, öğretmenevi vb..
Geriye bu açıkhava müzesini gezmek kalıyor.
Ölmeden önce tabi.Haydi kolay gelsin.

Atatürk Gelse Onu da mı Almayacaksınız?

juki | 16 August 2008 09:26

Atatürk, eşiyle birlikte.
Atatürk, eşiyle birlikte.
Atatürk'ün annesi de başörtüsü takardı.
Atatürk’ün annesi de başörtüsü takardı.

Türkiye’de birçok anlamsızca yasak varlığını hala daha sürdürmekte. Bunlardan en saçma, en kendiyle çelişen, en bağnazcası şüphesiz ki başörtüsü yasağıdır. Bu yasağı başlatan ve destekleyenlerin Atatürkçü ve laik olduklarını söylemeleri ise çok gülünç bir durum. Bu kimseler acaba başörtüsü yasağına destek vererek o yüce kumandanın yolundan gittiklerini mi sanıyorlar?

Atatürk’ten kaçamadı

uykusuz kutup ayisi | 15 August 2008 09:29

http://www.milliyet.com.tr/Siyaset/SonDakika.aspx?aType=SonDakika&Kategori=siyaset&ArticleID=978566&Date=14.08.2008&b=Atatürk’ten kaçamadı&ver=27

Beni övmeyi bırakınız gelecek için neler yapacağız onları söyleyiniz…

juki | 13 August 2008 09:35

Atatürk zamanında uyarmıştı.
Atatürk zamanında uyarmıştı.

Geçen gün televizyonda bir PVC pencere reklamı bana Atatürk’ün şu vecizesini hatırlattı : ”Beni övmeyi bırakınız gelecek için neler yapacağız onları söyleyiniz…” İşte bu, dedim. Atatürk’ün günümüz insanına hitap eden çok anlamlı bir sözü. Mustafa Kemal bu vecizesiyle öngörüşlü bir insan olduğunu kanıtlamış.

Günümüz Türkiye’sine baktığımızda Atatürk’ü sevdiğini söyleyen fakat tembellik ve zararlı işlerde düşmandan daha düşman bir kesim var. Bu insanların profiline baktığımızda işe yaramayan, takoz görevi gören, yenilikçilikten bihaber, bağnaz kişiler olduğunu görüyoruz. Ben onların yaptığı kötülüleri onların cahilliklerine veriyorum. Atatürk’ü sevme konusunda söylenen yalanlara ise çok üzülüyorum. Madem sevmiyorsun neden dilin yalan söylüyor ve neden her olumsuz davranışının ardından o yüce kumandanın ruhunun arkasında kendine bir sığınak arıyorsun? Bırakın bu işleri.