bildirgec.org

arzu yanardağ hakkında tüm yazılar

Dün Gece Bir Rüya Gördüm – 2006

kadirgunay | 01 June 2009 16:27

Dün Gece Bir Rüya Gördüm
Dün Gece Bir Rüya Gördüm

2006 senesinde çekilmiş fakat çok fazla duyulmamış bir türk sineması örneği. Filmde Emre Kınay, Arzu Yanardağ, Fikret Hakanve Pelin Batu başrolleri paylaşmakta.

Filmin afişindeki spot beni izlemeye itti bu filmi;

“Sevdiğin İnsan İçin Neleri Göze Alırdın?”

Film genel olarak çok sarsıcı değil, özellikle duygu yüklü senaryolar beni çok baymıştır fakat bu filmde ne olacak diye özellikle bekledim ki bekletiyor da.

Deniz (Emre Kınay) bir yazılım firmasında yazılımcı olarak çalışmaktadır. Uzun süredir Lale’ye (Pelin Batu) aşıktır. Fakat aşkını ona açamamaktadır. İçine kapanık sadece işi ile ilgilenen ve yalnız yaşayan Deniz bir gün Lale’nin babası (Fikret Hakan) ile tanışır. Babasının getirdiği çiçeği Lale’ye götürmek için gittiği sırada hastalığından dolayı kriz geçirir.

Kobra Destanı

kopanisti | 13 September 2007 09:58

AŞAĞIDAKİ HİKAYE MALABADİ ÜNİVERSİTESİ BAL ÇANAĞI HALK DANSLARI KÜTÜPANESİNDEKİ KUKU ADLI 8 CİLTLİK ESERDEN ALINTIDIR.
ANA SPONSOR : EUQON
CO-SPONSOR : ARROGANTE HOMBRE
DESTEK VEREN : ADININ AÇIKLANMASINI İSTEMEDİ
SPEŞIL TENKS TO : ARZU YANARDAĞ

Tirbüşon lakaplı Tilki Süleyman, kör şeytana uyup lambasının cinini lolipop gibi sallar halde kahveye doğru aval aval yürürken kafasının üstünden geçen teyyareyi görememişti. Kahvenin önünde karşılaştığı hacı yatmaz, ham meyvayı dalından koparmış kokoriç sarar halde ibibik ile kırmızı horoz misali maymun olmuş bir halde süper orgazmatör lisansıyla okkalı nat king kol böreği diplomasını elinde tutuyordu.
‘’A be engerek nedir o elindeki dinamit lokumu?’’ dedi.
‘’Yok be tayyar, macar salamıdır bu, yat borusu çalınca, yavru kuş yıldırım çarpmışa döner, be de bu yüz gramlık fazlalık ile babişkoyu ballı lokma tatlısına çeviririm, o nedenle bu dolmayı elimde tutarım’’ dedi.
O esnada maskot gibi sırf lop etten mamulat alabula kuşu, alt iğnecikten kurtulup tepelerinden uçarken, babasının mirası sandığı çikitayı patlangaç gibi orta bacağından kaydırıp yamyam turşusu misali üzerlerine salmıştı bile.
Panik olan iki arap, anında terso dönerek devrik kral hesabı elma şekeri ellerinden alınmış liliputlar gibi kahvenin içine zor attılar kendilerini.
‘’Hey hancı, getir bakalım bize bilibili den iki tane lokum da dışarıdaki çavuş cüce ateş balığını çıtçıt halde kafamıza bırakmadan, fıskiyeden sivilce zangırdatmayalım’’ dedi.
Ortalık bir anda şehvet kası gibi okkalı halde tapa olmuştu. Adsız parmak, banana mamadan aldığı huzur ile gevşek malzeme haline dönen et parçasını kırmızı maymunun jambonuyla besleyip, hanım çivisiyle pistonlar ve damlalıkla dıngırdatırken, düka piposunu yakmıştı bile.
Tayyarın emanet amipi anında bir tabak dolusu şeftali bıraktı masanın orta yerine.
‘’O da ne’‘ dedi adsız parmak, tabaktakini görünce, başı soğan ortası yılan gibi, etrafında badem garnitürler olan karanfil kokulu midyeli enginar pek zizi gözüküyordu. Oturup bir güzel bu yemişi yanında şalgam ve türkiş lokum beraberinde afiyetle yediler. İstasyon şefi ara sıcak olarak kobra ve paça et de getirmişti. Yemekten sonra üstüne lokma istediler. Ağırtop bu sefer lokma ile birlikte nargile de ikram ederek onlara sürpriz yaptı. Marpuşu ağızlarına alarak keyifle tüttürdüler. Kefalleri iyice kelle olmuştu. Akılları fikirleri fıstık, incir ve badem yeme derdindeydi.
‘’Büşük düşün’’ dedi ağır top, ‘’yedik, içtik, çektik dumanı, maymuncuk olduk artık bal kutusu ister bu gönül, hadi uzayalım buradan da kukurikuya bir uğrayalım’’ dedi
Anında fazlalıkları bırakarak, jetpipi ile sostankereloz oldular kahveden. Memiçkof onları kapıda karşıladı. ‘’Emektarınız, toramanınızdır beyim’’ dedi. ‘’Soytarı ponponu size refakat edecek’’ dedi. İniş takımlarının durumunu son bir kez kontol edip, mazgaldan atlayarak, daldılar çatlağın içine, lakin pantalon balığı pek bi kargıydı, kuku ise bu duruma endişeliydi. Kereste gibi olmuş tirbişon da lüle etmişti kavanozlarını. Her işte bir hayır vardık diyerek çavuşun çeşmesinden körüklediler havuçları içeri.
Babafingo memnun, kuku memnun fırçaladılar birbirlerini. Emektar hacı baba vakitlerinin dolduğunu bildirince, Zekeriya kontrol kalemini, ön takımdan ayırdı, zurna orta baçağını fırından çıkardı. Hokkalar çeşmeden akan bülübülü ile dolmuştu bile. Bir süre çarıklara bamya bakışlarla baktılar. Birer sigara yaktılar.
HİKAYENİN BUNDAN SONRASI KOBRA DESTANI ADI ALTINDA KALEME ALINMIŞTIR.
YAZAN : ANONİM
OKUYAN : NURİ ALÇO

Neyse kalktılar
Hancı yolcu birbirlerine baktılar
Malafa zangır zangır
Baston patlıcan
Tuttu şef tek göz evin yolunu
Ön takım avadanlık aldı zuzuku
Anahtar oturmadı deliğe
Kobra titredi ziziye
Evde istiridye dedi
Bu ne hal
Süper sap, olmuş bir ufaklık
Bre tepegöz ne olcak senin bu vitesin
Beklemekle mi geçecek ömrüm, sihirli değnek
Allah cezasını versin senin gibi malafanın
Kırmızı kör yılan alsın midyemi
Açsın ortagözün musluğunu
Senden hayır yok kayısıma
Elalem versin parmak kuklasını
Bal çanağıma,
Ortada sıçan var
Davul çalma
Kuş dala kondu
Ama sanma
Kalacak takım ruloda
Balık olunca balta
Elbet boru tıpa olacak
Dipsiz kuyuna
Sendeki kukuriku,
Bendeki çakı
Hatta şaftın üçün biri
Lezik lobur gibi
Dalacak ukuku bölgene
Gömecek malakı
Döşeyecek boruyu
Tokmaklayacak
Dıncığını
Hele sabreyle
Kobra ele gelmekte

Alafortanfonik hikaye

kopanisti | 12 September 2007 13:35

Aşağıda okuyacağınız alafortanfonik hikaye, ostrogotlar ve vizigotlar çağındaki kısa bir zaman dilimdeki küçük bir köy hayatını anlatmaktadır. Olayda verilen yer ve kişi adları tesadüften ibaret olup bugünkü yer ve kişilerle uzaktan yakından bir alakası yoktur.
Bermuda şeytan üçgeni mevkiinde, lip lip arazisininin derin ormanlarında sıvasız duvarlı bir evde yaşayan şakire dudu yatılı okulun mahseninde ikiyüzelli gramlık şahane bir tarantula beslerdi
Hatce ise bahçesindeki dipsiz kuyudan dudu için mütemadiyen istiridye toplar, onları kadifelere sarar sonra kutusuna koyar ve kurt ininden geçerek çatlak yoldan ilerlerleyerek yoluna devam ederdi.
Kayısı kutusunu kuruması için ağzı aşağı gelecek şekilde fare kapanının yanına koyan mamiş’in mukadderatında ise beliren obur kuş, yosunlu böcek deliğindeki üçgen çiçeği oyuktan çıkarırken kara delikte gördüğü lahanayı paketleyip mobilyanın önündeki elmas kutusuna pıtıklamayı da ihmal etmezdi.
Bu esnada olaydan habersiz olan gubarcık da derin bacakarasından kukulampiyi süzerdi. Kuku ise, cici hazinesini hüp deliğinden atlatıp, aman ortada kuyu var yandan geç hesabı pamuklar gibi olan çilikini faraşıyla süpürüp gömüsüne katardı.
Artık ambardaki saatli pırla ile ilgilenmenin zamanı gelmişti. Küçük kurnanın başında bekleyen kukuriku, mamuşunun yaprak gibi dıncığıyla vızzık yönünde ilerlerken, miş yerinin ukuku bölgesindeki gömü de gözünden kaçmamıştı.
Kukaraça ise bu esnada yumuğun yünlüsüyle ilgilenmekte ve onu derli toplu hale getirmekteydi. Vicey’in ise bu duruma amin demekten başka şansı yoktu.
Aman Şeytan kulağına kurşun.

Bari flütü çalsaydın

hikikomori | 20 February 2006 14:02

Son zamanlarda peşpeşe çıkan emek harcanmış (iyi diyemeyeceğim) yapımlardan sonra türk filmlerine karşı yeniden bir sempati oluşmaya başlamıştır bende. Ta ki haftasonu “dün gece bir rüya gördüm” filmini izleyene kadar… bu film benim türk filmleri hakkındaki düşüncemi yine 30 yıl öncesine götürmeyi başardı. başardı diyorum çünkü böyle olmaması için filmi izlerken çok çaba gösterdim. ancak 2 saatten fazla süren filmin her dakikasında mantıksızlıklar ve sallapati yapılan işler sabır taşımı çatlatmaya yetti.

efendim hangisinden başlasam, nelerden bahsetsem bilmiyorum. filme gitme isteğim tamamen konunun orjinalliğiyle ilgiliydi. daha doğrusu konuda işlenen kişinin aslında son dönemlerde sayısı hızla artan bir kitleyi, anadolu’dan gelip istanbul’da mühendis statüsünde çalışan eğitimli fakat bir o kadar da istanbul yaşantısına uzak bir kesimi işlemesiydi. bir de ana karakterin bilgisayar mühendisi olmasıydı belki ilgimi çeken. herneyse, filme bu açıdan hakkını vermek gerek. gerçekten de bahsettiğim yitik yaşamları oldukça iyi ele almış. en azından ilk defa böyle bir konuya eğilen bir film görüyoruz. madalyonun öbür yüzü olan genç kız teması ise zaten sıkça işlenmiş bir konudan ibaret. eroin bağımlısı bir genç kız, peşini bırakmayan mafya babaları vesaire.