Son zamanlarda peşpeşe çıkan emek harcanmış (iyi diyemeyeceğim) yapımlardan sonra türk filmlerine karşı yeniden bir sempati oluşmaya başlamıştır bende. Ta ki haftasonu “dün gece bir rüya gördüm” filmini izleyene kadar… bu film benim türk filmleri hakkındaki düşüncemi yine 30 yıl öncesine götürmeyi başardı. başardı diyorum çünkü böyle olmaması için filmi izlerken çok çaba gösterdim. ancak 2 saatten fazla süren filmin her dakikasında mantıksızlıklar ve sallapati yapılan işler sabır taşımı çatlatmaya yetti.efendim hangisinden başlasam, nelerden bahsetsem bilmiyorum. filme gitme isteğim tamamen konunun orjinalliğiyle ilgiliydi. daha doğrusu konuda işlenen kişinin aslında son dönemlerde sayısı hızla artan bir kitleyi, anadolu’dan gelip istanbul’da mühendis statüsünde çalışan eğitimli fakat bir o kadar da istanbul yaşantısına uzak bir kesimi işlemesiydi. bir de ana karakterin bilgisayar mühendisi olmasıydı belki ilgimi çeken. herneyse, filme bu açıdan hakkını vermek gerek. gerçekten de bahsettiğim yitik yaşamları oldukça iyi ele almış. en azından ilk defa böyle bir konuya eğilen bir film görüyoruz. madalyonun öbür yüzü olan genç kız teması ise zaten sıkça işlenmiş bir konudan ibaret. eroin bağımlısı bir genç kız, peşini bırakmayan mafya babaları vesaire.buraya kadar herşey tamam. fakat film başlar, dakika bir gol bir: müstakbel milletvekili kızı pelin batu – ki bu özelliği olmasa 100 sene geçse bir filmde başrol alabileceğine inanmıyorum – 4. levent’de bir işyerinde iş görüşmesine gider, binanın asansöründe üst baş değiştirmeye kalkar ve bina sanki ikiz kulelere rahmet okuturcasına yüksektir, güzel kızımız yukarı çıkana kadar üstünü başını değiştirir. çıkardıklarını çantasına istifler ama gelin görün ki tekrar giymeye karar verdiğinde bir tek buruşuk yoktur. sonra milli seksimiz arzu yanardağ; bu kızcağız da alnından vurulur (kurşun izinden ve kanlardan hiç bahsetmeyeceğim, bunu bir türlü halledemedik zaten) ama ön planda emre kınay pelin batuyu kucaklarken kızımız dayanamaz açık gözlerini kırpar…neyse böyle sahneler saymakla bitmez. ben asıl beni çileden çıkaran konudan bahsedeyim. filmin bir sahnesinde pelin batu film boyunca 50 kere mırıldanıp bizi çileden çıkaran “benim annem güzel annem” şarkısını sağır ve dilsiz bir kıza flütle çalmasını öğretmek ister. ama gelin görün ki pelin kızımız da bilmemektedir çalmasını. bir çoban misali kaval öttürürcesine flütü elinde dolandırır durur. ha biz de yeriz tabi bunu. ya kardeşim holywood’da adam polis rolü oynamak için aylarca kilo almak için uğraşır, rahip rolü için gider manastırda yaşar. bizim pelin kızımız zahmet edip de bu son derece basit melodiyi flütle çalmasını öğrenmez. onun yerine iki parmak oynatmayı yeğler. bu kadar da baştan savmalık olmaz… ha bir de sağır ve dilsiz kızın filmin sonunda pelin’in mezarı başında bu şarkıyı flütle çalışı vardır ki… aman aman hiç girmeyeyim.filmde tek adam gibi nokta belki de emre kınay’ın oyunculuğu diyebiliriz ki o da bir müddet filmi sırtlamakta başarılı olabiliyor.kısacası “dün gece bir rüya gördüm” tv filmi profesyonelliğinde(!) çekilmiş, 30 yıl önceki türk filmlerini aratan kurguya sahip bir yapım. 2 saatlik sinir harbi testinden geçmek için birebir.