bildirgec.org

anne hakkında tüm yazılar

O BİR KADIN

serasu | 08 April 2009 10:46

o benim annem
o benim annem

Bir kadın
Daha çok küçükken Yugoslavyadan İstanbul yolculuğuna atılmışlar ailece. Savaşlar onları rahat bırakmamış ülkelerinde.

Sırplar ve müslümanlar kardeşliği kalmamış uzunca bir süre.

Çare İstanbul olmuş o sevimli aile için. Bir anne bir baba ve 8 çocuk ölenleri saymıyorum hiç. Arnavutlar için çok çocuk çok bereket gibi birşey… Ama adetlerinde yokmuş okutmak mali güçmü dayanır. Gel zaman git zaman çocukları fabrikalara dağıtmışlar çalışmaları için. Okutabildikleri kadar okutulmuşlar. Ailenin ortancı kızını zengin birine vermek istemişler fakat kız daha ondördünde. Platin gelinlik dikilivermiş birdenbire ismini vermek istemidiğim ünlü bir zatın çocuğu otuzlarında ve göbekli. Sırf zengin diye aile yakıştırmış kızı 16 yaş büyük birine. O ay içersinde bir adam demişki; kız seni kaçıracağım diye. Kadermi acaba yazgı mı bilinmez ama fabrikanın çıkışında kaçırılmış sözüm ona. Kimdir? Necidir? İnmidir cinmidir? Muhabbet yok icraat sınırsız. Arabaya attığı gibi gözlerini açmışlar şehrin dışında. 18 yaşında sandığı kadın çıkmış 14 yaşında kimliksiz işsiz atılmışlar bir somun ekmekle hayata.

kadınlar falan.

nazokiraze | 15 March 2009 09:28

Kaç yaşında olursa olsun, hasta, çirkin,evli,bekar ne durumdayda önemli değildir kadın için, her zaman güzel, bakımlı olmaya çalışır. Kapalı, açık, zengin, fakir hiç farketmez. Kadınların ortak özellikleri dışında ,ülkelerine göre de büyük farkları var.

Fransız kadınları Avrupanın en bakımlı ve zayıf kadınları olarak gösterilir, bu ugurda Fransız Kadınlar Niçin Kilo Almaz adlı kitap bile yazılmıştır. Kitapta şarap ve ekmek düşkünü oldukları halde Fransız kadınlarının nasıl zayıf kalabildikleri irdeleniyor. Fransa Kraliçesi Marie-Antoinette zamanında puf adı verilen saç modeliyle çok dikkat çekmiş olan Fransa kadınlarının tarih boyu zerafetine ne kadar düşkün oldugunu göstermiştir.Kraliçeden sonra puf modeli, soylu kadınlar arasında bir hayli moda olmuştur. Ayrıca bildigimiz yayvan, şampanya kadehleri yapılırken, o zamanlar prenses olan Maria Antoinette’nin gögüsleri, Sevres seramik fabrikasında ölçü alınarak yapılmıştır.Böylece Maria Antoinette’nin gögüsleri ölümsüzleşerek, günümüze kadeh olarak gelmiştir.

bugün banyo yaptım

taha3045 | 14 March 2009 17:10

Kendimi dinledim bugün, sabah kalktım çok sıcak suyla banyo yaptım, evet bu kez banyo yaptım, duş almadım. Sevmediği kadının koynundan, biten şevhetin pis pis kokusu sinmiş, spermleri bazen oraya buraya yapışıp kurumuş, saçı başı dagınık her erkeğin , bulunduğu ortamı bir kaç saat evvel saray gibi gördükten sonra, sabah fare deliği olarak düşündüğü ve oradan kaçmadan önce , suyun sıcaklıgına, banyonun temizligine, şampuanın markasına, havlunun rengine bakmadan acele acele aldığı duşlardan değil.,tamamen kendimi uzun uzun dinlenerek yıkadıgım, köpüklendiğim bir banyo yaptım, yıkanırken ıslık çaldım,şarkı söyledim , kese bile yaptım.

Mükemmellik Sendromu

admin | 02 March 2009 12:35

Mükkemmelik Sendromu dediğim şey; genelde kadınlarda görülüyor. Başlangıcının kadınların yoğun olarak iş hayatına girmesiyle olduğunu düşünüyorum. Kadınlardan beklentiler arttı. Artık kadın dediğin sadece evine, eşine, çocuklarına bakan değildi, artık evin giderlerine ortak olduğu kadar, gelirlerine de ortak olandı.

İlk başta kadınlar biraz zorlandı. Zaten yorucu olan ev çocuk eş üçgeni artık genişlemişti. Şimdi bir de iş köşesi vardı ki üçgen, üçgen olmaktan çıkmıştı. Elimizde bir köşeden diğerine sürekli koşturabileceğimiz bir dörtgen vardı.

Başka Bedende

admin | 27 February 2009 16:32

270 gün kendini yok sayıp o olmak,
Ve sonrasında onun sen oluşuna bakmak.
Koca bir hayatı,bir avuca sığdırmak,
Çocuk olmak değil midir?
Tekrar ve tekrar.
Anne olmak, baba olmak.
VE tekrar
Çocuk olmak.

en son ne zaman çocuktuk

admin | 26 February 2009 02:34

En son ne zaman küçüktük, ne ara büyüdük diye kendi kendine soran var mı? içimizde. Yahu ulan hayat ben kendimi çok hızlı yaşadım, çok genç anne oldum, pek çok şeyi içiçe yaşadım derken, bakıyorum etrafımdaki kimseler de hatırlamıyor, en son ne zaman çocuk olduklarını.Kızların babalarına, erkeklerin annelerine aşık oldukları çağlar ne ara bitti, gitti.(Babalar ve kızları )

Ortaokul bitince o okulun sıralarında mı kaldı çocuklugumuz , öyle ya liseye başlamak demek koca adamlar, genç kızlar olmak demekti.Bazılarımız ilkokul beşten sonra anladık kendimizi, ortaokul demek poster demekti, posteri olan gençti çocuk değil, ortaokul demek ince çorap giyebilmekti,anket defteri hazırlayabilmekti, birbirine mastürbasyonla ilgili sayısal şakalar yapabilmekti, okul kırıp sigara deneyebilmekti, birbirine tuvaletlerde ergenlikle ilgili çok gizli sorular sorup kıkırdamaktı.(Çocukluğun Son Günü)

Playskool Anneleri

simetra | 21 February 2009 17:15

Oyuncak dünyasının en gözde markalarından Intertoy Hasbro Türkiye anneler için deneyimlerini paylaşabilecekleri bir site açmış. playskoolanneleri.com sitesinden bilgi alışverişi yapılabiliyor, ayrıca ara ara yapılan yarışmalara katılan herkes, Playskool ürünlerinden kazanma şansı yakalıyor.

oğlumun laptopu.

nazokiraze | 20 February 2009 16:30

Az önce eve girdim, çok şükür sağ salim kavuştum evime, oğlumla her dışarı çıkışımız benim eve gelince şükretmemle sonuçlanır. Çünkü tavukçudan, nalbura kadar cama yapışma eylemlerine girişir benim oğlum. Arabasındayken kendini yerlere atma imkanı olmadığından bugün her zamankinden daha rahattık, ama yine de imanım gevredi.

Bugünki hedef laptoptu,evet küçük çocuklar için üretilmiş ufak, laptop kılıklı tuşlarından zil sesi çıkan oyuncaktan bahsediyorum. Oğluma haftada muhakkak 4 yada 5 tane oyuncak alınır, bu ya benimleyken üç-beş liralık arabalardan yada babasıyla çıktıgı zaman babasının fiyat limiti olmadan aldıgı işe yaramaz pahalı oyuncaklardan ibaret olur.Eşim ben ne aldıysam gidip aynısının büyügünü ve iyisini alır, bana nispet yapar. Oysa haftada alınan oyuncakların yarısından çogunu hemen kırdıgı için ben almak istemiyorum en pahalısını oyuncakların.

analarımızın yemekleri

nazokiraze | 18 February 2009 17:24

Erkek kısmının pek söylediği bir laftır, analarımın pilavına benzememiş, annem bu böreği şöyle yapar, böyle pişirir,öyle taşırır. Herhalde herkesin anasının yemekleri kendine güzel diye düşünüyorum. Daha benim annemin yemekleri harikadır demeyen insan çeşidine rastlamadım.

Ben her dakika anne yemeği yiyebilen şanslı kişilerden değilim, küçükken anam sık sık yurtdışına gittiği için hep onu özlemekle geçen çocuklugum, çareyi 100 kilonun üzerinde olmasına ragmen bogazından asla taviz vermeyen teyzemin harika yemeklerine tutunarak geçti. Ama yine de herkes gibi bende iddia ederim kimse benim anam gibi köfte yapamaz, bir kere annem köfteye herkesinkinden daha az, çok az ekmek koyar, ekmek köftesi mi, et köftesi mi ne yiyoruz belli olsun diye. Ve köfteler kocaman olur, normal köftenin iki katından fazla bir büyüklüğe eşittir. O dev köfteler inanılmaz lezzetlidir.