bildirgec.org

anne hakkında tüm yazılar

Anne olmayı istemek

darjeeling | 17 August 2007 10:40

Her kadının bu döneme bir şekilde giriş yapar. Kimi daha evli değildir ama ister, kimi evlenir hemen ister, kimi evlenir hayatın tadını çıkarıp bunu ister. Kimi bu mutluluğa erişir kimi erişemez. İster evli ister, bekar olsun her kadın bir çocuğu olsun ister. Erkek soyunu devam ettirmek gibi salt bir düşünceye saplanıp kalmışken kadın farklı ve çoğul duygularla bunu ister. Bir kere kadın bilir ki en yüce duyguyu tadacaktır: Anne olmak!
Ufaklığın ağzından ilk defasında ‘baba’ kelimesinin çıkması çok zordur, bunu bilir, ve belki içten içe bu hazzı yaşar.(anne demek her zaman daha kolaymış) Bilir ki ömür boyu minnet duyulacaktır kendisine çünkü hiçbirimiz bilinçsiz değiliz ki annelerimizin bizim için neler yaptığını görmeyelim. 9 ay karnında taşır bebeğini (bu dönem çoğu kadının hayatında kendince en büyük zevklerinden bile feragat etme dönemidir:içki, sigara içmek vs) Hatta aldatılmaların en çok bu dönemde yaşandığını da bilir( bkz: erkek yine başka şeylerin derdinde) Tabiki her kadın bunları yaşayacak diye bir şey yok ama bazı gerçkeleri de görmezden gelemeyiz. Ayrıca hamilelik süresince öyle hazlar yaşar ki anne sanırım bunu anlamak için gerçekten anne olmak gerek. Mesela belli bir dönemden sonra vücuttaki bebiş annenin bağırsaklarına ilk dışkılarını bırakmaya başlıyor ve anne adayı bundan tuhaf bir haz alıyor…
İşte annelik bu duygularla başlıyor. Kendi kemikli kısmını yeme pahasına, çocuğuna tavuğun saf budunu yediriyor, elleriyle yavaş yavaş ayıklayarak.. Bebeğin bezi, sütü,önlüğü,ilkokulu derken, bir bakıyor üniversiteden mezun ediyor çocuğunu. Kendi yetiştirdiği çocuğunu topluma bırakıyor. Biz de bazen ne yapıyoruz? Nankörlük!Sanırım nankörlüğümüzü de anne değilsek olduktan sonra bırakıyoruz. Belki de çoğu kadın anne olduktan sonra gerçekten kadın oluyor. Bu benim düşüncem, kimse katılmak zorunda değil ama olgunlaşmak için belkide gerçekten bu tarz süreçler yaşamak gerek.
Yukarda anlatılan tüm sebeplerdendir ki kadınlar anne olmak için can atıyorlar. Anneler zaten çoktan gerçek kadın olmuşlar. onlar şanslı, anne olmuşlar.

Ben kimlere aşık olmadım ki?

darjeeling | 26 July 2007 14:19

Bundan 26 yıl önce nisan çiçeklerinin açtığı günlerden birinde doğarım. Bahar havası ciğerlere iyi geliyor, evet güzeldir, ama sorun bakalım güzelmidir beklenenden önce doğduğum için annemin elindeki çay bardağını fırlatışı ve doğumhaneye yetiştirilişi.. Hala yüzüme ‘o günkü çay da ne güzeldi, bitirememiştim’ der.. Şakayla karışık bu lafların bünyeme hiç bir negatif etki etmemesinin sebebi ise her gün neredeyse 2 paket sigara içen annemin hamileliği süresince sigarayı tamamen bırakmış olması olabilir, bunun sonucunda belkide anneme aşık oldum. Ben daha annemin karnındayken annemi sevmeye başlamışım yani.
Neyse gün geçer ay geçer büyürüm ben. Kıvırcık saçlı, belli bir yaşa kadar hiç barbi bebeği olmayan bir kız çocuğu olurum. Babam farklıdır. Yapboz oynarız birlikte. Dama oynarız. Kuş alır bana,balık alır,tavşan alır, hayvanları sevmem gerektiği için. Sevdirirde.. .beni yıllar sonra borç harçla özel okullarda okutacak babama daha bilmeden o yaşlarda aşık olmuşumdur.
Kardeş doğar 5 yıl sonra. Bir kıskanırım bir kıskanırım sormayın. Geçerken suratına lanet lanet baktığımı hatırlarım. Sonra ben bir de kardeşime aşık olurum. Sevmeden, ona dokunmadan yatağının yanından geçmediğim olmaz.Ellerimle ufacık bebeğe çekirdek soyar,yediririrm. Hatta bir gün neredeyse sevgimden onu öldürür bulurum kendimi. Kurtulur tabi:) Halı kenarlarını tutuştururuz hep. Oklavayla evde kırılmadık cam bırakmayız. Biri odaya kendini kilitleyip kurtulduğunu düşündüğü anda anahtar deliğinden sinek ilacı sıkarız odanın içine..
Sonra ben biraz daha büyürüm. Dedemi keşfederim evde. Aslında o hep vardır da onu tanımaya başlarım. Tam bir İstanbul beyefendisi, evde bile gömlek ve pantolonuyla gezen, sağları hergün parlak ve taranmış, okumuş etmiş bir insandır. Cebindeki son kuruşuna kadar çocuk kitapları alır bana ve kardeşime. Kırtasiyedeki tüm serileri tamamlarız neredeyse ve ben bugün bile o kitapları saklarım. Çünkü dedem bana okumayı sevdirmiştir ve ben dedeme de aşık olmuşumdur.
Aradan yıllar yıllar geçer ben bu sefer farklı bir aşka düşerim. Bu da karşı cinsin aşkıdır. Severim çocuğu. Hani herkesten bir şeyler öğrenirsin ya bu çocuktan ilk öğrendiğim ise hayvanların ayırt edilmeden sevilebileceğidir. Varın siz düşünün daha neler öğrendiğimi.. Bu yüzdendir ki, onun için yapmadığım şey kalmaz neredeyse. Bana aşkı öğreten adama aşık olmuşumdur şimdi de. Onunla bir gelecek hayal eder, bu hayalin varlığıyla her gün daha çok moral bulurum. Bilirim ki aşk bu sefer birazcık farklıdır. Diğer aşklarımın beni hiç terk etmeyeceklerini bilirim ama ‘ya bu?’ diye derde düşerim.
İsterim ki bu, hayatımda yaşadığım son aşk olsun. 5 kişinin aşkıyla yanıp tutuşayım ben. Gerçekten başka aşk istemiyorum.

anne-kız diyalogları

guldunya | 23 July 2007 16:09

K- şu dolabın üzerinde neler var?
A- seni ilgilendirmez.
K-yaa, niye gizem yaratıyosun ki, dur bi bakayım.
…..
K- anne bu ne?
A- ne ne?
K- şu elimdeki gecelik ile tül arası tam olarak niteleyemediğim aparat?
A- senin çeyizinden
K- anne buna para mı verdin?
A- ne varmış, herkes kullanıyor.
K- ya anne anlatamadım. Bu gecelik süsü verilmiş kıyafeti elinle şöyle bir tuttuğunda karşı taraf görünüyor?
A- niye beğenmediğini anlamadım. Ne var ki bunda?
K- annecim sorun da bu zaten, bunun bir şeyi yok ki?

Kim Ne Arıyor?

zynpnas | 28 June 2007 09:17

Son zamanlarda çevremden sürekli aynı yakınmayı işitiyorum. Kadın erkek farketmiyor, aynı cümleler dökülüyor dillerden; adam-kadın gibi adam-kadın yok piyasada, düzgün bir ilişki kuracak kimse kalmadı memlekette, bu erkeklerin çivisi çıkmış, kadınlar erkeklerden beter olmuş, kadının sevgilisi var, adam evli, çok kapalı hiç anlamıyorum maksadını, İNANACAK kimse kalmadı, GÜVENECEK kimse kalmadı.

Yalnızım dostlarım, yalnızım, yalnız…

Herkese göre herşey aşırı hızlı, inanılmaz laubali bir hal almış ve hiç kimse beş para etmiyor diğerine göre. Aynı ihtiyaçtan muzdarip kadınlar ve erkekler birbirini suçluyor , birbirini değersiz görüyor.