zamandan çalıyorum. dostlarımsa benden… ne kadar kolaymış meğer yarı yolda terk edip gitmek ve ne kadar kolaymış insanları dost bilmek de yanılmak.
şimdi bir kadehten bakıyorsam dünyaya, şimdi o kadehin arkasına saklanıp seyrediyorsam ışık oyunlarını, yansımaları, anlıyorum ki yanılsamalarımdanmış… gözyaşlarım öylesine süzülüp yanağımdan, kalbimden akıyor her yerime. ve içimde külçelerce bir ağırlık
değer ne ki değersizliği bilip uzak durayım
doğru neredeki yanlışı görünce uzaklaşayım
hadi gel sen de geç üstümden, geç içimden, yak, yık, sök, çiz, yırt, parçala
duyumsamak? algılamak?
yok öyle bir dünya artık buralarda, yok, kalmadı
çektiğim acılara değmiyor bile
teğetim dünyaya çünkü ben
teğetim
geçip gidiyorum işte
her gün biraz daha,
birazları biriktirip eski ve büzgülü bir kesede oldukçalara, onca mesaiden sonra oldukçalardan çoklara terfi edip,
çoklardan da hiçlere sapıp aniden, refleks ustalığı ile direksiyonu kırıp, hemen az ilerden? yoksa oldukça mı? çok mu ilerden?
boş veriyorum artık:
ileri bile yok
………………..