bildirgec.org

2008 hakkında tüm yazılar

İnternet Reklamcılığı Büyüyor!

pasacocugu | 18 April 2009 17:14

Zenith Optimedia’nın açıkladığı verilere göre dünya genelinde reklama ayrılan parada düşüş yaşanırken internet reklamcılığı pastadaki payını artırdı!

Zenith Optimedia’nın raporuna göre 2008 yılında reklam pastası yüzde 1 büyürken sadece Avrupa’nın bazı bölgelerinde düşüş yaşandı, ancak dünya genelinde etkili olan ekomomik krizin sonucu olarak 2009 yılında reklam harcamalarında kemer sıkılacağı tahmini yapılıyor, ancak internet reklamcılığı 2008 yılındaki %10.4’lük pazar payını 2009’da %12.1’e çıkaracağı öngörülürken 2011’de %16’ya kadar çıkarması bekleniyor. Televizyon reklamları ise %40 civarında kalırken, gazete reklamlarının pazardaki payının düşeceği tahmin ediliyor!

Donkey Punch

cheerleader | 18 April 2009 09:02

Donkey Punch
Donkey Punch

2008 İngiliz yapımı film, güzel bir İspanya sabahında başlıyor. 3 kafadar genç kız tatillerini geçirmek üzere geldikleri İspanya’da 3 denizci genç ile tanışıyorlar. Eğlenceli geçen günün ardından, gençlerin çalıştıkları gemiye kızları davet etmeleriyle başlayan gerilim son dakikaya kadar kendini hissettiriyor.

Filmin ilk yarım saati bir gençlik draması izleyeceğinizi sanarken birden kendinizi erotizm yüklü sahnelerin içinde buluyorsunuz. Aslında bunu tahmin etmek çok da zor değil, zira film adını bir seks fantezisinden alıyor. Eğlenirken gayet sıradan ve sevimli görünen insanların iş kendi çıkarlarına gelince nasıl katile dönüşebildiklerini gözler önüne seren film ilerledikçe e yeter artık dediğiniz anda bir kez daha ters köşeye yatıyor ve yönetmen Olly Blackburn‘un düşürmediği tempoyla, gerilim yüklü olaylara kendinizi kaptırıyorsunuz.

Donkey Punch
Donkey Punch

Her ne kadar çerezlik film kategorisinde olsa da, Donkey Punch senaryosu ve oyuncu performanslarıyla sınıfının bir adım önüne geçmeyi başarıyor. Siz siz olun filmi ailenizle izlemeyin ve güneşli başlayan bir günün nasıl biteceğini, asla bilemeyeceğinizi unutmayın…

Untraceable (2008)

otn | 13 April 2009 16:16

Gregory Hoblit‘in yönettiği Untraceable, internetin günümüzde insanlar üzerindeki etkisini sorgulayan bir film.

Colin Hanks , Diane Lane
Colin Hanks , Diane Lane

Filimde internet suçlarını önlemekle görevli iki FBI ajanı Jennifer Marsh ( Diane Lane) ve Griffin Dowd ( Colin Hanks ) bugüne kadar karşılaşmadıkları cinsten bir siteyle karşılaşırlar. Killwithme.com adlı sitede bazı insanların canlı olarak ölümleri izlenebilmektedir. İlk olarak bir kedinin fare kapanında kısılı kalarak ölümüyle başlayan site, ilerleyen günlerde tuzağa düşürülen insanların ölüm süreçlerinin siteye bağlanan izleyici sayısıyla belirlenmesiyle ilginç bir boyut kazanmaktadır.

Departures/Gidişler

sakroda | 13 April 2009 10:08

Tür: Dram
Yönetmen: Yojiro Takita
Senaryo: Kundo Koyama
Görüntü Yönetmeni: Takeshi Hamada
Müzik: Joe Hisaishi
Yapım: 2008, Japonya , 130 dk.
OyuncularÇello çalan Daigo Kobayashi, orkestrasının dağılmasından sonra işsiz kalmıştır. Başka da bir işte deneyimi olmadığı için doğduğu kasabasına dönüş yapar..Biraz iş aradıktan sonra deneyim istemeyen, “Gidişler” ismindeki seyahat acentesine başvurur..Aslında yapacağı için japonya kültüründe önemli bir yere olduğunu sonradan öğrenir..
Daigo’nun görevi ölüleri usulüne göre tabutlara yerleşimini ayarlamaktır..Bu iş, eşi ve diğerleri için küçümsenecek olsa da Daigo, bu işi yaparken belirli bir gurur duymaktadır ve Nokanshi adı verilen bu sanat,kendisini hayat ve ölüm arasında bir bekçi olarak nitelendirmektedir..

Splinter

queennothing | 04 April 2009 13:31

İngiliz sinemacı Toby Wilkins‘in yönetmenliğini yaptığı 2008 yapımı gerilim filmi “Splinter“, Stephen King‘in “The Mist“ine olan benzerliğiyle dikkatleri üzerine çekmeyi başarıyor.

Polly ve Seth, yıldönümlerini kutlamak için şehirden uzak bir kasabaya, kampa gelirler. Biyolog olan Seth, kendisinden daha cesur görünen cesur ve maceraperest sevgilisi Polly‘nin kamp yapma ısrarını kırmayı başararak, planladığı romantik akşamlarını geçirebilecekleri bir motel odasına doğru yol alırlar.

(Role Models): Ya Hapse Girecektir Ya Da…

azadeath | 16 March 2009 09:54

Amerika’da iyi bir izleyici ($67,294,270) rakamına ulaşmış gülmekten kırılacağınız bir yapım. Role Models. Konusuna gelince, satış temsilciliği yapan iki kafadardan sevimli olanın (Paul Rudd) girdiği bir buhran sonucu çalıştıkları enerji içeceği firmasının kamyonunu okulun bahçesindeki heykele geçirmesiyle başlıyor. Tutuklanmalarının ardından yeni ayrıldığı avukat kız arkadaşının yardımı ile mahkeme onlara iki seçenek sunar. Hapis ya da eğitim programında 150 saat geçirmek.
Ailelerinin ilgilenemediği iki çocuk. Sorunlu ve ulaşılması zor. Acaba hapise gitmek daha mı kolay?
Filmin aynı zamanda yazar kadrosunda da yer alan Paul Rudd ve Seann William Scott iyi bir ikili olmuşlar. Komik, mükemmel diyaloglar, ilginç karakterler ve iyi bir son.

Eagle Eye (2008)

queennothing | 13 March 2009 10:05

Jerry Shaw, tek başına yaşayan, kendi halinde, sıradan bir gençtir. Kira parasını denkleştirmekte zorlanan Jerry, ailesiyle uzun süredir görüşmemektedir.
Beklemediği bir an, annesinden gelen telefon, hayatında bir eksiklik hissetmesine neden olacak; O’na tıpatıp benzeyen erkek kardeşi, geride bıraktıklarıyla Jerry‘nin hayatını değiştirecektir.
Hayatını değiştiren olaylar silsilesi, tam o anda gelen bir telefonla başlar.

Rachel Holloman, 8 yaşındaki oğlu Sam‘i Washington‘a; Başkan için verilecek özel konser için ustası olduğu enstrümanı, saksafon çalması için gönderir.
Eşinden ayrı yaşayan Rachel, arkadaşlarıyla bir barda eğlenirken telefonu çalar.

Defiance (2008)

queennothing | 10 March 2009 09:48

İkinci Dünya Savaşı‘nda, Naziler’in Yahudiler’e olan tutumunu konu alan “Defiance“, “The Last Samurai“, “Legends of the Fall“, “Blood Diamond” gibi başarılı filmlerden tanıdığımız Chicagolu yönetmen Edward Zwick imzalı, 2008 yapımı bir drama.

Son ‘James BondDaniel Craig‘in başrolde yer aldığı “Defiance“, Liev Schreibe, Alexa Davalos ve Jamie Bell gibi isimleri de bünyesinde barındırıyor.

Tuvia, Zus ve Asael Bielski isimli üç Yahudi kardeş, 2. Dünya Savaşı‘nda Nazi askerlerinin evlerini istila etmesine karşı küçük çapta bir direniş başlatır.

Appaloosa

queennothing | 03 March 2009 17:46

Appaloosa“, Amerikalı aktör Ed Harris, Viggo Mortensen ve Teksaslı Renée Zellweger ile kendini izletmeyi başaran yeni nesil bir western filmi.

2006 yapımı “Copying Beethoven” filminde ünlü besteci Beethoven‘ı canlandıran Ed Harris, “Appaloosa“nın sadece başrolünü değil, yönetmenliğini de üstleniyor.

Lord of The Rings“serisinin ‘Aragorn‘u Viggo Mortensen ise filmde ‘yardımcı erkek oyuncu‘ olarak yer alıyor.

Cesareti, özgüveni ve baskın tavırlarıyla sadık arkadaşı Everett Hitch tarafından ‘patron saygısı’ görse de Virgil Cole, aslında kararsız ve duygusal bir adamdır.

Everett ise Virgil’in deneyimlerine hayranlık besleyen, sadık, akılcı, cesur ve güvenilir bir kovboydur.

Benjamin Button Hakkında Bir Yorum

Max27 | 02 March 2009 11:40

Filmin teknik (oyuncular, yönetmen, yapım vss) konuları hakkında bilgiyi burdan alabilirsiniz.

İki gün önce The Curious Case of Benjamin Button isimli filme gittim. Filmin senaryosu ilginç ve fazla abartılmamıştı. Bunlar filme gitmeme neden olan önemli sebeblerden bazılarıydı.

http://www.oguza.com/wp-content/uploads/bejamincaps.jpg
http://www.oguza.com/wp-content/uploads/bejamincaps.jpg

Benjami yani filmimizin kahramanı dünyaya yaşlı bir bebek olarak geliyor. Doğduğu an vücudu kemikleşmiş, derisi buruşmuş ve birçok hastalıkla normal bir yaşlı insan gibi doğuyor. Bunu gören babası şaşırıyor ve Benjamin’i terk ediyor. Benjamin’i bulan aile’nin çocuğu olmadığı için Benjamin’i evlerine alıp kendi çocukları gibi bakıyorlar. Gittiği bu ev yaşlılar evi gibi bir evdir. Onu evlatlık edinen aile yaşlılarla ilgilenmektedir. Bebeğin fazla yaşamayacağını düşünüyorlar ama bebek büyüdükçe daha sağlıklı olmaya ve gençleşmeye başlıyor. Yani normal insanlara göre testen bir hayat sürüyor. Benjamin diğer çocuklar gibi dışarıda oynamak ve gezmek isiyor ama bu bulunduğu durum yüzünden mümkün olmaması ve ailesininde başına bişey gelmesinden kortuğundan bunu yapamamaktadır. Evdeki bazı yaşlıların yardımıyla hayatı yaşamayı ve eğlenmeyi öğrenir. Ve yine evdeki bir yaşlı kadının hafta sonları yanına gelen küçük torunu ile arkadaş olmaya başlıyor. Bu kız Benjamin’in ilk aşkı oluyor. Yıllar geçtikçe çevresindekiler yaşlanıp ölüyor ama Benjamin daha da gençleşiyor. Benjamin daha sonra bir gemide iş bulup çalışmaya böylece dünyayı gezmeye başlıyor. Yıllar geçtikçe Benjamin’in bedeni gençleşiyor ama ruhu yaşlanmaya başlıyor.