bildirgec.org

1992 hakkında tüm yazılar

Alien³ (1992)

queennothing | 14 April 2010 09:58

Sinema Tarihi’nin en başarılı bilim-kurgu yapımları arasında yer alan Alien efsanesi, ilk olarak 1979 senesinde başladı. 1986 senesinde “Aliens” olarak devam eden serinin üçüncü filmi, 1992 senesinde geldi; “Alien³“. Sinemaseverler tarafından pek tutulmayan bu yapım, diğerlerine oranla daha fazla diyaloğu içinde bulundururken, filmdeki tek bilim insanının yine Ripley olması da beğenilmeyen bir başka nokta. Devam filmleri genelde caydırıcıdır ama bu üçüncü filme kadar söyleyebilirim ki, bu film gerçekten övgüyü hak ediyor. David Fincher‘in yönettiği filmde ‘kadın karakterler’in Tanrıçası Sigourney Weaver yer alıyor.

İkinci filmden hatırladığımız gibi Ripley, küçük kızı da yanına alarak gemiye binmiş ve rotasını dünyaya çevirmiştir. En az 6 ay sürecek olan bu yolculuk, belirlenemeyen bir nedenden dolayı aksar; bu sebep, Ripley harici tüm mürettebatı öldürür. Dünyayla bağlarını kesmiş, uzay boşluğuna kurulan özel bir alanda yaşayan bir grup mahkumun bulduğu Ripley, ayılır ve gemisinin nasıl düştüğünü öğrenmeye çalışır.

Wuthering Heights (1992)

queennothing | 07 January 2010 09:41

Emily Jane Brontë‘nin tek ve ölümsüz romanından uyarlananWuthering Heights” (Uğultulu Tepeler), İngiliz sinemacı Peter Kosminsky tarafından yönetildi. Oscar Ödüllü Fransız aktris Juliette Binoche ve iki defa Oscar’a aday gösterilen İngliz aktör Ralph Fiennes‘in başrollerini paylaştıkları 1992 çıkışlı yapımda İngiliz aktis Janet McTeer, Sophie Ward, Jonathan Firth, Jeremy Northam ve Simon Ward rol alıyor.

Cathy ve Hindley Earnshaw, ailesiyle birlikte mutlu mesut yaşayan iki küçük kardeştir. Wuthering Heights adlı malikanede yaşayan aileden baba Earnshaw, ‘Heathcliff’ adını vereceği bir çingene çocuğunu eve getirip, Cathy ve Hindley’den kardeşlik yapmalarını ister. Heathcliff’in eve gelmesiyle Earnshaw Ailesi’nin alışık oldukları düzen tamamen değişecektir. Küçük Cathy’nin sevgiyle kabullendiği Heathcliff, Hindley’in kıskançlık krizlerine sebep olacaktır.
Aradan geçen seneler boyunca Heathcliff, her ne kadar Cathy kabul etmese de hizmetçi gibi yaşamış ve evin tüm ağır işleriyle ilgilenmiştir. Öte yandan genç çocuk, Cathy ile mükemmel bir arkadaşlık kurmuş, ikili aşkın en saf hailini yaşayarak, ilk adımları birbirlerine doğru atmışlardır. Evlilik çağına gelen ikili, Cathy’nin ağzından kaçan bir cümleyle ayrı düşeceklerdir.

Kadın Kokusu (Scent Of A Woman)

berguven | 04 January 2010 13:07

Emekli Albay Frank Slade görme özürlü olduğu için kendisine bir yardımcı tutar. Yardımcısı Charlie Simms eğitimine devam edebilmek ve tatilde ailesinin yanına gidebilmek için para biriktirmeye çalışan bir gençtir. Slade hafta sonu için özel bir plan yapar ve Charlie’yi de bu plana dahil eder. Güzel yemeklerin, güzel kadınların, şoförlü bir limuzinin ve New York’un en lüks otellerinden birisinde muhteşem bir suitin de dahil olduğu bu hafta sonu tatili ikili için zaman zaman histerik bir maceraya dönüşür. Ama maalesef bu plana bir de 45’lik dahildir. Bu tecrübe iki adamın hayatlarını sonsuza dek değiştirecektir.

En İyi Film, En İyi Yönetmen ve En İyi Senaryo dallarında Oscar’a aday gösterilen film, Al Pacino‘ya ilk Oscar’ını kazandırdı.

Konusu:
Charlie Simms (Chris O’Donnell) özel bir hazırlık okulu öğrencisidir, ama bu okulda çok az öğrenci bulunmaktadır. Charlie ise bu okulda burs sayesinde okumaktadır. Şükran günü tatili için bir iş bulmuştur işi ise bakıcılıktır. Bakacağı kişi bir Albay’dır (Al Pacino), kördür ve takıntıları vardır.

C’est Arrive Pres de Chez Vous

uuuucar | 18 December 2009 18:19

c'est arrive pres de chez vous
c’est arrive pres de chez vous

C’est Arrive Pres de Chez Vous” anlam olarak “Mahallenizde oldu” diye Türkçe’de karşılığını buluyor. Fakat filmin içeriğine en uygun çeviriyi İngilizce’ye çevrilirken buldu;”Man Bites Dog” yani;”Köpeği Isıran Adam” anlamı taşıyor. Burada, medyanın “köpeğin adamı ısırması” haber olmaz fakat “adamın köpeği ısırması” haber olur mantığıyla uyuşmaktadır.

Film tüm zamanların en gerçekçi televizyon eleştirisini gerçekleştiren, çok fazla insanın ilgisini çeken hatta Fransız Studio dergisinin tüm zamanların 50 kült film listesine 15. sıradan girebilmiş küçük bütçeli öğrenci filmi.

Unforgiven (1992)

queennothing | 18 September 2009 12:31

Senaryosu David Webb Peoples tarafından yazılan “Unforgiven“, usta yönetmen / aktör Clint Eastwood tarafından çekildi. Eastwood‘un başrolünü de üstlendiği filmde Morgan Freeman, Gene Hackman, Richard Harris, Frances Fisher, Saul Rubinek, Jaimz Woolvett, Anna Levine gibi isimler yer aldı. Film, ‘En İyi Yönetmen’, ‘En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu’, ‘En İyi Düzenleme’ ve ‘En İyi Görüntü’ dalında Oscar Ödülü kazanırken, ‘En İyi Erkek Oyuncu’, ‘En İyi Dekorasyon’, ‘En İyi Sanat Yönetmeni’, ‘En İyi Ses’ ve ‘En İyi Senaryo’ dalında Oscar adayı oldu.

Yıl 1880. Big Whiskey Kasabası’nda bir hayat kadının yüzü, serseri bir müşterisi tarafından kullanılamayacak hale gelene kadar kesilir. Kasabanın kanun bekçisi Bill, genç adama ve yanındaki arkadaşına para cezası keser. Ancak yüzü kesilen Delilah’nın kendisi gibi hayat kadını olan arkadaşları, genç kadına yapılanın bedelini ödetmek için aralarında bir karar verirler. Delilah’nın yüzünü kesen, Çizik T Çiftliği’ndeki bu iki kovboyu öldürene 1000 Dolar değerinde para ödülü verilecektir.

El Mariachi (1992)

queennothing | 10 August 2009 17:17

1968 doğumlu başarılı yönetmen Robert Rodriguez‘in bir kısa film denemesinden sonra, yazıp, yönettiği ilk yapım olan “El Mariachi“, 1992 yılında vizyona girdi. 7000 dolar gibi düşük bir bütçeyle tamamlanan film, kurgu ve senaryo yönünden pek tatmin edici bulunmasa da, Rodriguez’in sinemaya olan tutkusunun en güzel örneği.
Mariachi, gitarııyla dolaşan yalnız bir gençtir. Girdiği barda çalışan barmene, bahşiş karşılığı müzik yapmayı öneren Mariachi, barın zaten bir ‘orkestrası olduğu’ için reddedilir ve bardan ayrılır. Ayrıldıktan sonra, gitar kılıfıyla bara giden bir başka adam, gitar çantasında sakladığı makinalı silahıyla, barmen harici herkesi öldürür. Mafyabaşı olan patronunu arayan barmen, gangsterlere ‘siyah giyinmiş, gitar kılıfı taşıyan bir adam’ olarak tanımladığı suçlunun, Mariachi ile karıştırılmasına sebep olmuştur. Gittiği otelde çalışan adam tarafından, ‘suçlu’ zannedilip, ihbar edilen Mariachi, peşine düşen gangsterleri atlatarak, bir bara gider.

Bol erotizm + bol gizem = ”Basic Instinct (Temel İçgüdü)”

gorcun | 06 June 2009 10:05

Basic Instinct
Basic Instinct

Paul Verhoeven’in kara film şaheseri Basic Instinct (Temel İçgüdü) 1992 yılında çekilmiş. Gerilim ve erotizmdolu bu film kanlı bir cinayet sahnesiyle açılır. Yatakta sarışın partneri tarafından buz kıracağıyla öldürülen Rock yıldızı Boz’un (Bill Cable) kurban olduğu bu cinayeti araştırmak dedektif Nick’e (Michael Douglas) düşer.
Dedektif Nick ve ortağı (Wayne Knight) araştırmaları sonucunda Boz’un birlikte olduğu kız arkadaşı Catherine Tramell’e (Sharon Stone) ulaşırlar. Tramell son derece çekici ve etkileyici bir yazardır. Yapılan soruşturmadan sonra Tramell’den etkilenen Nick onunla yakınlaşır ve ilişki yaşamaya başlar. Bu zaman içerisinde bir cinayet daha işlenir. Cinayetler, Tramell’in yazdığı kitaptaki şekilde işlenmektedir.
Bu durumu farkeden polis psikaytristi aynı zamanda Nick’in eski sevgilisi Beth (Jeanne Tripplehorn), şüpheli konuma düşen Tramell’den uzak durması için Nick’i uyarır.

Basic Instict
Basic Instinct

Tramell’in lezbiyen sevgilisi Roxy’de (Leilani Sarelle) işin içinde olunca bu karışık ilişkiler Nick için dahada çözülemez bir hale gelecektir. Film başarılı bir polisiye gerilim olmasının yanı sıra oldukça açık ve cesur sahnelerin olduğu bir film olarakta akıllarda yer etmiştir.
Femme fatale kadın tiplemesiyle Sharon Stone’un performansı sinema dünyasında unutulmazlar arasında yerini almıştır. Rol için Kim Basinger, Emma Thompson, Michelle Pfeiffer, Greta Scacchi, Julia Roberts ve Meg Ryan gibi bir çok ünlü kadın oyuncunun adı geçmiş ama sonunda Sharon Stone rolü almıştır.
Filmdeki Johnny Boz Club sahneleri, Warner Bros Stüdyolarında kurulmuş bir sette çekilmiştir. Film, gay ve lezbiyen komüniteleri tarafından büyük tepki çekmiş ve San Francisco Polisi grupların ayaklanmasını bastırmak için hergün şehrin heryerinde görevli olarak durmuşlardır.

1492: Conquest of Paradise (eleştiri)

turictanyel1 | 21 April 2009 15:15

Gérard Depardieu ve Sigourney Weaver‘un başrollerini paylaştığı Ridley Scott‘ın yönettiği 1992 yapımı film Christopher Columbus’un yıllar önce mucizevi bir şekilde Atlantik Okyanusunu geçerek Amerika’yı (New World) keşfetmesini anlatır.
Film ilk yolculuğun zorluklarını ve insanların rüzgarı kaybettiklerinde karaya ulaşma korkularını tam anlamda göstermez.
Gerçekte Christopher Columbus’un ve İspanya Kraliçe’sinin sağladığı olanaklarla kendisine eşlik eden tayfanın ilk yolculuğu 3 ay kadar sürmüştür ve filmde gösterildiğinden çok daha fazla ıstıraplıdır. Film genelde iyi olan, sorun yaratmayacak şeyleri gösterir.
Amerikan yerlileri topraklarına giren İspanyollara kötü muammele etmeden karşılarlar. Film yerlilerin ve İspanyolların birlikte barışçıl bir ortamda, birbirlerine zarar vermedikleri yaşantılarını gösterir ama İspanyollardan bulaşan hastalıkları, köleliği, suçları, kanunları göstermez. Coloumb’un Amerika’yı keşfeden ilk kişi olarak gösterirler ama yanlıştır. Ondan önce Greenland, Iceland, Norveçlilerin kıyı çevrelerine geldikleri kanıtlanmış bir gerçektir. Zaten birilerini yaşadığı bir yer tekrar nasıl keşfedilmiş olabilir ki?
Filmin çoğu yerinde Coloumb’un günlük tutarak anlattığı hikayeyi sadece onun gözünden o şekilde kabul edip doğrulamamızı ister.
Bunun dışında müzikleri muhteşemdir, anlatılan hikayeyi güçlendirir niteliktedir.

Sneakers/Şifreciler (Kıymeti Bilinmeyenler-3)

safranist | 04 March 2009 16:26

Sneakers
Sneakers

Bazı filmler birçok türü içinde barındırdığını iddia eder; fakat bunları birleştireyim derken çoğu kez bazı yönlerinin çok sırıttığını veya hepsini yapayım derken hiçbirini yapamadıklarını görürüz. Ama bazıları da vardır ki birkaç türü öyle güzel harmanlar ki izlerken çok keyif alırsınız. İşte Sneakers/Şifreciler tam da böyle bir film. Yönetmen aksiyon, macera, gerilim ve gizemi bir hikayede da öyle güzel damıtıyor ki hafiften hayran kalıp sıkılmadan izliyorsunuz,komedi ve romantizmi de lezzetli ‘bir pastanın kreması gibi’ tatmayı es geçmeden.

Aceleci girizgahımızdan sonra filmin gidişatına ve konusuna süratle değinecek olursak, Açılış sahnesinde yıllar öncesine gidiyoruz. bazı zenginlerin hesaplarına girip robinhoodculuk oynarlarken Marty ve Cosmo’nun (dışarıdan posta kartları üzerindeki yağlı boya bir tabloya benzeyen) mekanına polis baskın yapıyor ; fakat Marty polis gelmeden hemen önce yiyecek almaya çıktığı için yakalanmaktan kurtuluyor ve iki kafadar birbirinden kopuyor; Fakat bu bir daha karşılaşmayacakları anlamına gelmiyor tabii ki. Hemen sonra günümüze geliyoruz. Özel şirketlerin güvenliklerini test eden Martin(Marty) Bishop liderliğindeki geçmişiyle küs bir grup hackerla karşılaşıyoruz.

Terminator 2: Judgment Day (Mahşer Günü)

queennothing | 29 December 2008 15:49

The Terminator” serisinin ikinci filmi olan “Terminator 2: Judgment Day” (Vikipedia, Vikipedia TR), yine Kanadalı yönetmen James Cameron‘ın elinden çıktı. Senayoda da Cameron ile birlikte çalışan isim William Wisher Jr..

4 dalda Oscar Ödülü kazanan film, Arnold Schwarzenegger‘in yanısıra efsanevi aktris Linda Hamilton, “American History X” filminden tanıdığımız Edward Furlong ve Amerikalı aktör Robert Patrick‘i bünyesinde bulunduruyor.

Yıl 2029. 32 yıl önce, 1997 yılında Skynet‘in gönderdiği Terminatorler, yönetimi ele almış ve 3 milyarı aşkın insanın ölümüne neden olmuşlardır.
Hayatta kalan insanlar, John Connor‘ın liderliğinde, esir aldıkları Terminatorlerin çiplerini bozarak yeniden programlamlıyor ve yönetimi Skynet‘ten geri kazanmak için savaşıyorlardır.