bildirgec.org

david fincher hakkında tüm yazılar

Sinemada Ortaklıklar

| 09 November 2010 16:15

Bir yönetmen için oyuncular önemlidir. Bu yüzden sürekli yetenekli oyuncular aranır film için. Yönetmen, oyuncuyla çalışır. Eğer oyuncunun oyunculuğundan ve karakterinden memnun kalırsa onu diğer projeleri için düşünmeye başlar. Hatta diğer projelerinde başkarakter için aklına gelecek ilk isim “o” oyuncu olur. Neden yönetmen, hep “onu” tercih ediyor? Cevabı bellidir aslında. Yönetmenin oyuncuyla kimyasının tutması ve diğerlerinde görmediği çok başka şeylerin “o” oyuncuda olması… Sinemada bir sürü ortaklık sözkonusu. Ben de bazılarına değinmeye çalışacağım burada. Genelde Hollywood ortaklıklarına değineceğim. İlerleyen zamanlarda yerli ortaklıklara da değinirim belki de.

*Robert De Niro-Martin Scorsese:

Sinemanın en verimli ortaklıklarıdır bu. De Niro ile Scorsese’nin kariyerleri aynı anda yükselişe girdi. İlk çektikleri (beraber) film olan Mean Streets’le ilgiyi topladılar. Sonraları Taxi Driver, Raging Bull, Cape Fear, King of Comedy, New York New York, Casino, Goodfellas’la ortaklıkları devam etti. Scorsese’nin başarısı De Niro’dan bağımsız değil. Aynı şekilde De Niro’nun başarısı Scorsese’den bağımsız değil. De Niro da Scorsese de en iyi işlerini beraber yaptılar ve bu zamanlarda hep yukarıdaki işlerle anılmaktalar.
Peki bu ortaklık bir kez daha devam edecek mi? Hepimiz yeni Scorsese-De Niro ortaklığını içeren bir filmi bekliyoruz. Olur mu, belli değil. Umarız ki olur. Ufukta bir proje var ama belirsizliğini koruyor. Peki bu ortaklık neden bitti? De Niro ile Scorsese’nin ortaklığının bitişinin nedenini bilmiyorum. Ama nedenin stüdyo olduğunu tahmin ediyorum. Stüdyolar bu ortaklıklardan sıkılmış ve bitirmiş olabilirler. Ama şimdi de bu ortaklığı gündeme getirip para kazanmayı düşünüyorlar. İronik!

De Niro-Scorsese
De Niro-Scorsese

Millennium Serisi: Ejderha Dövmeli Kız

runnaal | 02 October 2010 11:29

Millennium serisini okuyanlar, bu üçlemenin hepsinin filmi olduğundan haberi vardır. Haberi olmayanlar için The Girl with the Dragon Tattoo(Ejderha Döveli Kız), The Girl Who Played with Fire(Ateşle Oynayan Kız), The Girl Who Kicked the Hornet’s Nest. Üç filmde Danimarka yapımı ve üçünde oynayan oyuncular aynı. Lisbeth Salender rolünde Noomi Rapace, Mikael Blomkvist rolünde Michael Nyqvist oynuyor.Sadece ilk filmi izledim, kitabı okuyanlar filmde ki o ayrıntıları bulamazlar ama gene de fena film olmamış.

Millennium serisinin ilk filmi olan Ejderha dövmeli kız Amerikada tekrar çekiliyor. Yönetmen koltuğunda Fight Club, The Curious Case of Benjamin Button ve Se7en filmlerinden tanığımız David Fincher var. Başrol oyuncuları ise;Lisbeth Salender rolünde A Nightmare on Elm Street tekrar çekimde oynayan Rooney Mara, Mikael Blomkvist rolünde Yeni 007 Daniel Craig oynuycakmış.Kadro dikkate alındığı zaman güzel film olur gibi duruyor. Vizyona giriş tarihi olarak ABD için 21 Aralık 2011 olduğu söyleniyor.

Zodiac

0770 | 27 September 2010 17:30

Afiş
Afiş

Bu kadar mı uzun sürer yok artık dedirten bir katil yakalama hikayesi! David Fincher’ın yönetmenliğini yaptığı 2007 yapımı film, bir seri katilin yakalanamama hikayesi. Seri katil ilk cinayetini 1968’de işler, üzerine birkaç kişiyi daha öldürür ve her seferinde de polisi arayarak “ben yaptım” der, bir de öldürdüğü insanların yerini tarif eder.. İyi ki de tarif eder, çünkü öldürdüğü insanları genelde kimsenin olmadığı ücra yerlerden rastgele seçer. Kendine Zodiac ismini takan katil, ilk cinayetlerinden sonra şehrin gazetelerine şifreli yazılar gönderir ve kendi haberlerinin gazetelerin baş sayfalarında yayınlanmasını ister, yayınlanmadığında daha çok cinayet işlemekle gazeteleri tehdit eder.
Genelde çiftlere saldıran katilin kadınları öldürüp erkekleri yaralı bırakma gibi bir takıntısı var. Polisimizin de balık kraker takıntısı.. (Nedir anlamadım film boyunca 🙂

Polisler senelerce katili arar, arar… Filmi izlerken bürokrasinin lanetine sinirlenmeden edemezsiniz. Katil belli, her şey ortada ama kanıtlanamaz bir türlü! Bu arada dava eskir, sene 1980’leri geçer Zodiac gazetelere mektup gönderdiği sıralarda gazetede çalışan karikatürist bu işin peşine düşer. Karikatüristten dedektif olmaz demeyin adam çözüyor izleyin görün..

Kafa Karıştıran Filmler

AsetilCoa | 17 August 2010 17:00

Rüyalar, geriye dönüşler, gelecekten kesitler, gizemli ve sıradışı olaylar. İçinden çıkılamaz senaryolar. İşte böyle filmleri seyretmesi zordur ama keyif verir. Önce kafamızı karıştırır ama filmin sonunda süpriz finallerle ağızlar açık bırakılır. Ve bu filmler hep aklımızın bir köşesinde unutulmazlarımız olarak kalır. Sonunu bilsek de her zaman izlemek keyif verir. Ve mükemmel kurgusuyla hayran bıraktırır. İşte zeki senaristler ve izleyiciyle oynamayı seven yönetmenlerin kafa karıştıran filmleri;


Mulholland Drive (Mulholland çıkmazı)

The Social Network (2010)

poisond entrail | 30 June 2010 09:30

Facebook’a “face” , Pardus’a “Türk Windows’u” (ki bu tarihte ki en yanlış adlandırmadır) gibi isimler taktıktan sonra ülkemizde Facebook Filmi olarak ün salan The Social Network‘un ilk fragmanı yayınlandı.

Film Mark Zuckerberg’i ve 400 milyondan fazla aktif kullanıcıya sahip olan dünyanın en büyük sosyal ağı Facebook’un kuruluş ve yükselişini anlatıyor. Kuruluş ve yükseliş evet! Çünkü Facebook ülke olmuş olsa şu an dünyanın en kalabalık 3. ülkesi oluyor. Şahsen çok gerekli olduğunu düşünmesem de bu kadar kısa sürede günlük ziyaret sıralamasında 2. olan bu sistem bir de içinde geçirilen zamanı hesap edersek gerçekten iyi bir filmi hak ediyor.

Biri Psikolojik Gerilim Mi Dedi?

alploganer | 22 May 2010 14:40

Çok sevdiğim bir tür olan psikolojik gerilim filmlerini şöyle bir derleyeyim dedim. Bunlar dışında aklınıza gelen filmleri belirtirseniz sevinirim.

1. Fight Club(1999) 1999 yapımı David Fincher filmi. Başrollerde Brad Pitt ve Edward Norton harikalar yaratıyor. Filmde gizli bir yeraltı kulübü olan dövüş kulübü ve bu klubün dövüş bağımlısı üyeleri anlatılıyor.

2.Altıncı His(1999) M. Night Shyamalan’ın başyapıtlarından biri. Filmde ölüleri gördüğünü söyleyen bir çocuk ve ona yardımcı olmaya çalışan psikoloğun hikayesi anlatılıyor. Başrollerde ise Bruce Willis ve Haley Joel Osment var.

3.Akıl Oyunları(2001) Ron Howard’ın yönettiği bu film ,gizli bir görevde bulunan matematik dehasını konu ediniyor. Başrollerde Russell Crowe, Jennifer Connelly ve Ed Harris bulunuyor.

Alien³ (1992)

queennothing | 14 April 2010 09:58

Sinema Tarihi’nin en başarılı bilim-kurgu yapımları arasında yer alan Alien efsanesi, ilk olarak 1979 senesinde başladı. 1986 senesinde “Aliens” olarak devam eden serinin üçüncü filmi, 1992 senesinde geldi; “Alien³“. Sinemaseverler tarafından pek tutulmayan bu yapım, diğerlerine oranla daha fazla diyaloğu içinde bulundururken, filmdeki tek bilim insanının yine Ripley olması da beğenilmeyen bir başka nokta. Devam filmleri genelde caydırıcıdır ama bu üçüncü filme kadar söyleyebilirim ki, bu film gerçekten övgüyü hak ediyor. David Fincher‘in yönettiği filmde ‘kadın karakterler’in Tanrıçası Sigourney Weaver yer alıyor.

İkinci filmden hatırladığımız gibi Ripley, küçük kızı da yanına alarak gemiye binmiş ve rotasını dünyaya çevirmiştir. En az 6 ay sürecek olan bu yolculuk, belirlenemeyen bir nedenden dolayı aksar; bu sebep, Ripley harici tüm mürettebatı öldürür. Dünyayla bağlarını kesmiş, uzay boşluğuna kurulan özel bir alanda yaşayan bir grup mahkumun bulduğu Ripley, ayılır ve gemisinin nasıl düştüğünü öğrenmeye çalışır.

David Fincher’ın yeni projesi

queennothing | 11 November 2009 11:55

2008 senesinde vizyona giren “The Curious Case Of Benjamin Button“da sonra “The Social Network” adlı dramatik/ komedi filminin çekimleriyle meşgul olan Amerikan yönetmen David Fincher, ilerleyen zamanlarda detaylarını açıklayacağı yepyeni bir proje için koıllarını sıvadı. 1909 – 1983 tarihleri arasında yaşamış olan Amerikan yazar/ romancı Max Ehrlich‘in 1974 senesinde tamamladığı “The Reincarnation of Peter Proud” romanını beyazperdeye taşımaya hazırlanan Fincher, romanı senaryolaştırması için “Se7en“ın da senaristliğini yapan Andrew Kevin Walker ile anlaştı.

Roman, daha önce yönetmen J. Lee Thompson tarafından 1975 senesinde “The Reincarnation Of Peter Proud” adıyla beyazperdeye taşınmıştı.

Panic Room (2002)

queennothing | 05 August 2009 17:41

1963, Amerika doğumlu senarist / yönetmen David Koepp‘in senaryosunu yazdığı, adını sıkça duyduğumuz başarılı ve yaratıcı yönetmen David Fincher‘ın yönetmenliğini üstlendiği “Panic Room“, orjinal hikayesi ve güçlü oyuncu kadrosuyla, heyecanın temposunu hiç azaltmadan, izleyicilerine gerilim dolu bir film sunuyor.
Meg Altman, eşi Stephen tarafından aldatılınca, boşanıp, kızı Sarah ile yeni bir eve taşınır. 2 katlı ev, anne – kız için büyük olmasına rağmen, ikili heyecanlıdır. Evin üst katında bulunan, çelikten yapılmış ‘panik odası’ ise, acil durumlar için tasarlanmıştır. Evin eski sahipleri, zengin oldukları için, böyle bir odanın güvenli olacağını düşünerek yaptırmışlar ve farkında olmadan yeni sahiplerinin de güvende hissetmelerine sebep olmuşlardır.

Yeni evlerinde uyuyan Meg ve Sarah, evin içinden gelen seslere uyanıp, göz atınca, 3 adam görürler ve Meg, kızını alıp ‘panik odası’na girer. İçeriden kilitlenen odaya, dışarıdan kimse ulaşamamaktadır ve içeride bulunan telefon sayesinde yardım çağırmak mümkündür. Ancak, telefon hatlarını kesip, salondaki hoparlörden, odadaki kolonlara konuşup, sesleriyle anne – kıza ulaşmayı başaran hırsızlar, istediklerini almadan gitmemeye niyetlidirler.