“hoşgeldin rahmanın kulu “diye karşılanıyorsanız, böyle karşılık verirsiniz. Ağlayabiliyor musunuz? Ağlamamak için ağlamaya ne dersiniz? E buyrun derim.
yakında sevgi pınarını da mimlerler diye düşünüyorum.bu kesimin genel bir problemi türkçe kullanımı. sitenin zengin-fakir ayrımı yapan kısmında kullanılan türkçe beni benden aldı. “haydin” nidaları falan.ek olarak bu bağış olayı da… tüh ki tüh yani.hristiyan misyonerlerin tarzı gibi sanki.bu gözyaşı gecelerini de iyi bilirim, konyada kaldığım dönemden. ah bu mağazalar falan. evet, gözyaşlarım sel oluyor.dediğim gibi, eminim iyi niyetlidir bunlar ama bana göre hristiyan misyonerlerden bir farkları yok.yaşasın neo-pagan hareketi! hehehe irkilmeyin olm şaka yaptım.
insanlik adina bir bok yapmadan, daha islami anlayamadan gelip gececeksin, teblig etmeyi yeterli goreceksin, cennete gireceksin. Sana interneti bilgisayari cd’yi spreyi verip tebliginde birinci derecede etkili elin hristiyani cehenneme gidecek. Ne ala be!
Peygamber mubarekler! yattiklari yerden kuran’i anlayacaklar, yorum yapacaklar. Egitim yok birsey yok, gazetede kose yazisi okuyamaz, kuran anlayacak ta bana anlatacak..
Yaptiklari, ALLAH (C.C.) ve Rasulü (S.A.V.)’nün sevgisini kazanabilmek ve gönüllere nakış nakış işlemek icin kafayi calistirmamayi salik vermek, teslimiyeti onermek.
Calistirmayacaksin ki “kazancin %99 u ticaretten” kardeslerimiz kaset, CD, VCD, CD-RDM, sprey satip derin ucurumun ote yanina gecebilip islamin en guzel yonu kardeslik hukukunun tadina varabilsin.
Rabia Yalçın, yettimgari senden giyinmeye geliyorum!!kategoride cok babayim bu arada.. aglamamak icin bunlari aglatmak lazim asil!!
yazmalıyım diyordu bir ses içimden. Öyle ya daha elbisesinin kolunu bulamayan benden giyinmeye gelenler varmış. bizim gönül dükkanımızda çeşit çeşit ipek kumaşlardan dikilmiş elbiseler, kaftanlar, şallar olduğunu umanlar varmış. Olsun nasipte giyinmeye gelenlerden giyinmek varmış. “ağlayabilseydiniz anlayabilirdiniz” demişler ya. Ağlamayı anlayabilmek lazım.Bırakın bir şeyler yapanlar yapsın. Ağlatabilseydim anlatabilirdim diyen bir misyonun, (ticari bağla düğümlenmiş, aşk dağarcığına ektikleri aşk tohumunu çıplak gezen bedenlere sulatan) yansıması geceler, mağazalar, haykırışlar, yakarışlar, geceler ve gündüzler vs.Noktaya sıkıştırmışsın hayatın manasını sanki. İslamı anlamaktan önce hep bir merhale varmış gibi geliyor bana. Ne dersin önce elbiselerimizi çıkaralım…derilerimiz üşüsün ve tüm saflığıyla çıplak ufkumuzu hayatın manası üzerine yoğunlaştıralım. İslam nasıl olsa gelir bize yerleşir. Muhabbetlerimle
Gözyaşı; “Kazancın yüzde 99’u ticarettedir” düsturundan hareketle ilk ticarî işyerini 1991’de kurarak Konya’ya yepyeni bir mağaza kazandırdı. Mevlana Hz. de böyle parayla mı sohbet ederdi, ya da sözlerini parayla mı satardı, zikirmatik ne demek ya! o ha
Dini Allah’la kendisi arasında huzur verici bir gönül akışı olmaktan çıkarıp bunu her vesileyle toplumun bir sorunu haline getirmeye çalışanlar, mutlaka ve mutlaka bundan maddi bir kazanç sağlıyor oluyorlar.Anlamak için neden ağlamalıyım kardeşim? Ağlamak, olağanüstü bir ruh halidir ve her heyecan yaratan ruh hali gibi, doğru ve serin kanlı düşünmeyi engeller.Düşünmem ve üretmem ve davranışlarımı değerlendirip sonuçlara varmam için bana hiç bir canlıya verilmediği kadar yüksek kapasiteli bir beyin verilmiş. Anlamak için neden ağlayayım? Ben ağlamadan düşündüğüm zaman anlayabiliyorum. Üzerinde Arapça kelimeler yazan mendillerden satın almak için mi ağlamalıyım? Yoksa arabesk kültürlü bir toplumun ferdi olaraktan, tekrar tekrar ağlayabileyim diye CD mi almalıyım? Ben o CDler, videolar, vs. ler olmadan Allah’a yaklaşamıyor muyum? Allah’a yönelmem için birilerinin beni uyuşturmasına, hazırlamasına mı ihtiyacım var. “Bu birileri” kendilerini “o birileri” olarak lanse eden ticaret canbazları mı olmak zorunda? İnsanlar Allah’a yönelmek ve onunla konuşmak için illaki bir tüccara, bir şeyhe, bir şıha para mı ödemek zorunda?Kusura bakma YettimGari ama sen de bu yazdıkların ve tanıtımların dolayısıyla kendine ya da başka birine bu yolla bir maddi çıkar sağlıyor isen, söyleyeceklerim sana da…Dinin ve insanların bu şekilde kullanılmasına asla tahammül edemiyorum. (Bu arada benim dini inancım bana.) İnsanların dini inançlarını ve bu konudaki cahilliklerini kullanarak, sanki Allah’a bir el açıp konuşmak yetmezmiş gibi binbir türlü safsatayla din dışı olan ve dini gerçeklerin dışında olan sahte din hikayeleriyle, alınıp satılan eşyalarla, alınıp satılan ibadetlerle kendilerine geçim kapısı sağlayan tüm şarlatanlardan nefret ediyorum ve onları lanetliyorum. Onlar bu dünyada insanlara ve dine çektirdikleri acıları öbür dünyada katıyla çekeceklerine inanmıyorlar mı yoksa?Müslümana şarap satmak haram! Ya müslümana müslümanlığı satmak? Helal mi?
Müslümana müslümanlığı satmak helal mi değil mi hepimizi biliyoruz da . . .Helal olsun psycho’ya, bal damlamış ağzından.Bir öneri de benden sana !!yettimgari!! :psycho oturmuş, üşenmemiş içinden geldiği gibi çok güzel bir yazı kaleme almış, bunun üstüne cevap vereceksen aklını başına topla, yazdığını bir oku, ondan sonra postala.
şurada belirtmiş olduğum üzere ben kul değilim; eğer bir sebeble size “hoşgeldin rahmanın kulu” der isem bana lütfen “prospayrak gumlek” diye karşılık veriniz.
“Düşünmem ve üretmem ve davranışlarımı değerlendirip sonuçlara varmam için bana hiç bir canlıya verilmediği kadar yüksek kapasiteli bir beyin verilmiş”.İmza: saykoUlan bi de çocuğa o kadar laf ettik. Meğer harbi espritüelmiş.
şöyle başlayalım…(bir ara döner okurum ne yazmışım diye)……Din ticareti konusunda psycho ile aynı paraleldeyim bu durumuphx ‘ e belirmeliyim. Ammaaaa….Ağlamak ile ilgili kısım. Bu tartışma çook su götürür. Ağlamaktan kastımın salya sümük ağlamak olmadığını bildiğinizden eminim de neden gözyaşı dökebilmeyi böyle sığ bir zemine çekmeye çalıştığınızı anlayamadım. Zaten ben de her düşünmeye başlamadan önce ağla demiyorum. “ticari bağla düğümlenmiş, aşk dağarcığına ektikleri aşk tohumunu çıplak gezen bedenlere sulatan” ifadesi bir suistimalden bahsediyor. Ya da bahsetmeye çalışıyor. belki de bir sömürüden.Fakat bu tartışmadan daha doğrusu sohbetten gözyaşını ayrı tutalım. Ağlayabilseydiniz anlayabilirdinizi, anlatılmak istenenle değerlendirmek lazım. Nasrettin hoca eşekten düşünce “bana eşekten düşen birisini bulun halimden ancak o anlar” gibi bişey bu. Ben bushun ağlayabildiğini sanmıyorum. ben dünyada zulüm ortaya koyan, eziyet çektiren merhametsiz ne kadar insan kılıklı varsa onların da ağlayabildiğini sanmıyorum.ben gönlün ağlamasını kasdediyorum. ağlatabilseydim satabilirdim boyutuna çekilmiş olması beni de rahatsız ediyor. bir yol tutturmuşlar gidiyor. ziyaretçi defterlerini okudum. baya etkilenenler var…. ilginç…bir de Allaha yönelmek için elbette bir tüccara, şeyhe para ödemek zorunluluğu yoktur. Zaten böyle bir ticareti lanetlemeyenin çıkacağını sanmam. Ama ben şahsen imani ve itikadi yönü benden üstün olan bir şahısla sohbet etmeyi, Yaradanı onunla beraber tefekkür etmeyi severim. Bu teslimiyet ve aracılık değildir. Muhabbettir, birliktir, yolda beraber yürümektir.ve sevgili psycho ; duam rabbim sizi ağlatmasın…. ama mana aleminde ağlayabilmeyi de sizden uzak kılmasın…
Gelelim ciddi konulara. Ama daha önce bi kaç şahsi saplama yapmam lazım; dayanamıycam.Nihayet imdadımıza yetişen yeni arkadaşımızın, beni sinir eden bi tarafı var. Yok yok, özellikle dini ve ahlaki mevzuulardan dem vurması falan diil (Bu konuda kahnweiler kardeşimiz gayet düzgün laflar etmiş kandil tartışmasında).Yettimgari’nin bir geniş yüreklilik ve iyilik hali içerisinde, söylenen tüm negatif lafları absorbe ederek, adeta bir post-modern mevlana edasıyla konuşması beni huzursuz ediyor. Tu gud to bi tru. Bu kadar iyilik insanı bozar diye düşünürüm. Sayko’ya bile müsamaha göstermiş.Zaten bu Halil Cibran, Paulo Coelho gibi ışık savaşçıları, iyilik melekleri, anlam kumkumaları her zaman nefretimi kazanmıştır. Bunlar öyle tiplerdir ki, mesela ‘senden nefret ettim’ dersen, ‘et, benden nefret et; ama kendine yazık etme’ falan derler. Bi taraflarını kırsan, sanki anında eski halini alacak gibidir. Manevi terminator mübarek.Neyse, gelelim sadede. Bu sayko gibi kardeşlerimizin temsil ettikleri sözde laisist, seküler, ..tirici muz cumhuriyeti aydını ama dini inancı da olup, düzenli oruç tutan ekip zaten tartışmasız en aşağılık kesimdir. Bunlar şehirde birbirlerine ‘n’aber kanka’ falan diye seslenip yumruk tokuşturan; ama köylük yerlerde ‘selamın aleyküm’ moduna geçen lumpen çoğunluktur.Her türlü sistemli inanç, beyin damarlarında akışkanlık azalmasına, aynı zamanda kafatası ve beyin arasında su toplanmasına yol açar. Anti-analitik niteliğinden ötürü, bütün inanç sistemleri transandantal bir hüviyettedir. Test edilebilir diildirler.Ama zaten mesele bu diildir. Bu sistemlerin böyle çalıştığını biliriz, ama yine de inanmaya devam ederiz. Neden? İnsana kendini iyi hissettirirler de ondan. Halbuki insan zaten iyi (veya kötü) olursa, bunu ayrıca hissetmesine gerek kalmaz. Önemli olan insanın kendi ateşiyle yanmasıdır. Günahkarlığın cazibesi de buradadır.İnanç eksikliğini takdirle karşılamama rağmen -bazılarına çelişkili gibi gözükse de- tekke ve zaviyelerin yeniden açılmasından yanayım. O yüzden yukardaki linkte tanıtılan ‘gözyaşı tarikatı’ benzeri oluşumları destekliyorum. Konya’ya gidersem bu mağazadan kesin bi kaç mendil alırım; ağlama gecelerine katılıp burun-boğaz yollarını açarım. İslami ritüeller, özellikle anadolu-türk kökenli yarı-şaman vaziyetler gayet ilginçtir ve toplumdaki davranış kodlarını, gelenek gidişatını anlamak için birebirdir, birebeştir.Ayrıca şu hususu da belirtiyim. İslam dini, malum allah’la kul arasında bir durumdur. İslamcılar bununla çok övünür ve hıristiyanlıkla temel farklardan biri olarak öne sürerler: allah’la kul arasında kimse yoktur! Halbuki batı’da kilise var. Çok güzel. Hakikaten ilk bakışta, özellikle de kilisenin tarih boyunca çevirdiği dolaplar, enkizisyon, din savaşları falan akla gelince, bunun olumlu anlamda ciddi bi fark yaratacağı düşünülebilir. Ama madalyonun öbür yüzüne bakıyoruz ve müslüman kardeşlerimizin noktalı düşünce balonunda şunu okuyoruz:’Ulan nası olsa allah’la benim aramda bişiy. Kim bilecek başka? Hem yolumu bulurum, hem namazıma dururum. Hem karanlıkta şu yayayı ezerim, hem de sonra aynı arabayla karı-çocuk tatile giderim.’Peki neden bu ahlaksızlık ve samimiyetsizlik islam ülkelerinde ve özellikle bu ligin bu konudaki tartışmasız şampiyonu ülkemizde bu denli yaygın? Nedenlerden biri, bence arada ‘günah çıkartacak bi ölümlü’ olmamasıdır. Zira günah çıkartmak, sadece yaptığın hıyarlıkları anlatıp onlardan arınmakla sınırlı bi durum yaratmaz. Kafes arkasındaki papazla girilen sözlü ilişki (rica ederim fantezist olmayınız sarkac bey), hem hıristiyan birey için hem de sosyolojik anlamda, samimi ikrara dayalı bi kodifikasyon yaratır. Hıristiyan şahsiyet, bi ölümlüye ve kendisi yaşarken bi itirafta bulunmuş olmuştur ve bu durum sosyal antant için bi vesile yaratmaktadır.Dolayısıyla islam’da olduğu gibi öte dünyaya, öbür dünyaya ertelenen şeyler; sağ melek-sol melek (oğuz atay’ın müthiş buluşu: sağ melek silgileri!), günah defterleri, anlamsız kırtasiye masrafları, ogs’li sırat köprüleri falan yoktur.Demek istediğim, sadece vicdan ve cehennem korkusuyla çalışan bi mekanizma, sıçmaya mahkumdur arkadaşlar. Türkiye’de giderek alçaklaşan insan yapısı da, islam’daki bu -tabiri caizse- boşluğu görmüş ve durumdan görev çıkarmasını bilmiştir. Bazı insanlarımızın ömrünün sonuna doğru bi inanç şokuna girerek, birdenbire namaza falan başlaması da aynı nedene dayanır.Bağlayalım, çok uzattık. Tekke ve zaviyelerin açılması, daha doğrusu zaten varolan bu oluşumların legalize edilmesi lazım. Zira bunlar allah’la türk kullar arasında, ister ağlamalı, ister bağlamalı bi ara kademe yaratarak, toplumun biraz rahatlamasına, insanların normalize olmasına, ruh hastası milletimizin biraz da olsa şifa bulmasına vesile teşkil edebilir.Tabii daha da hasta edebilir diyenler çıkabilir. Olabilir. Ama artık her türlü riski göze alabilecek bi duruma geldik.Allah sonumuzu hayretsin.
yazmak gerekirse..evet gözyaşının gecesine bir defa gittim. Tüylerim diken diken oldu ama ağlamadım.baby700 uzun yazmış. gözlerim acıdı biraz okurken hatta sulandı…ülkem insanları için tespitlerin doğru tabii. Ben o linki alın bakın ne güzel bişey hadi girin de güzel güzel ağlayın diye vermedim. Tasvip ettiğim ve etmediğim yönleri var elbette. evet islami kesim “müstesnalar var tabii” materyalist camia da, ve dünyalık ilişkilerde s.çmıştır. holdinglere bakmak yeterli.. ne diyelim..duana aminden başka….
Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız.Tamam
yorumlar
yakında sevgi pınarını da mimlerler diye düşünüyorum.bu kesimin genel bir problemi türkçe kullanımı. sitenin zengin-fakir ayrımı yapan kısmında kullanılan türkçe beni benden aldı. “haydin” nidaları falan.ek olarak bu bağış olayı da… tüh ki tüh yani.hristiyan misyonerlerin tarzı gibi sanki.bu gözyaşı gecelerini de iyi bilirim, konyada kaldığım dönemden. ah bu mağazalar falan. evet, gözyaşlarım sel oluyor.dediğim gibi, eminim iyi niyetlidir bunlar ama bana göre hristiyan misyonerlerden bir farkları yok.yaşasın neo-pagan hareketi! hehehe irkilmeyin olm şaka yaptım.
Bir ülkede derin gelir uçurumlarına rağmen sosyal patlamalar olmuyorsa bu, hâlâ orada İslam ın kardeşlik hukukundan izler bulunduğu içindir
si.in beni kardeslerim kaderimmis. Si.ilmekten kurtulmak bu dunyanin fani islerinden nasil olsa.
ote tarafta hosgeldin rahmanin kulu dediklerin de,
-hosbulduk rahmanin kulu, ne verdiyseniz cektim
-ne cekmesi?
-it gibi surundum, simdi cennete talibim iste.
-surunmekten baska ne yaptin?
-ne yapabilirdim ki? surunmek, aci cekmek, kendimi asil icimden gelenlere karsi frenlemek degil midir cennete girmenin anahtari? Allah bunlari vermiyor mu basimiza cennete girebilelim diye?
-…
insanlik adina bir bok yapmadan, daha islami anlayamadan gelip gececeksin, teblig etmeyi yeterli goreceksin, cennete gireceksin. Sana interneti bilgisayari cd’yi spreyi verip tebliginde birinci derecede etkili elin hristiyani cehenneme gidecek. Ne ala be!
Peygamber mubarekler! yattiklari yerden kuran’i anlayacaklar, yorum yapacaklar. Egitim yok birsey yok, gazetede kose yazisi okuyamaz, kuran anlayacak ta bana anlatacak..
Yaptiklari, ALLAH (C.C.) ve Rasulü (S.A.V.)’nün sevgisini kazanabilmek ve gönüllere nakış nakış işlemek icin kafayi calistirmamayi salik vermek, teslimiyeti onermek.
Calistirmayacaksin ki “kazancin %99 u ticaretten” kardeslerimiz kaset, CD, VCD, CD-RDM, sprey satip derin ucurumun ote yanina gecebilip islamin en guzel yonu kardeslik hukukunun tadina varabilsin.
Rabia Yalçın, yettimgari senden giyinmeye geliyorum!!kategoride cok babayim bu arada.. aglamamak icin bunlari aglatmak lazim asil!!
şu gözyaşı geceleri nasıl bişiy. Sitedeki küçük parçasını izlediğimde disko ışıkları altında dans eden mevleviler vardı. Daha enteresan şeyler var mı?
yazmalıyım diyordu bir ses içimden. Öyle ya daha elbisesinin kolunu bulamayan benden giyinmeye gelenler varmış. bizim gönül dükkanımızda çeşit çeşit ipek kumaşlardan dikilmiş elbiseler, kaftanlar, şallar olduğunu umanlar varmış. Olsun nasipte giyinmeye gelenlerden giyinmek varmış. “ağlayabilseydiniz anlayabilirdiniz” demişler ya. Ağlamayı anlayabilmek lazım.Bırakın bir şeyler yapanlar yapsın. Ağlatabilseydim anlatabilirdim diyen bir misyonun, (ticari bağla düğümlenmiş, aşk dağarcığına ektikleri aşk tohumunu çıplak gezen bedenlere sulatan) yansıması geceler, mağazalar, haykırışlar, yakarışlar, geceler ve gündüzler vs.Noktaya sıkıştırmışsın hayatın manasını sanki. İslamı anlamaktan önce hep bir merhale varmış gibi geliyor bana. Ne dersin önce elbiselerimizi çıkaralım…derilerimiz üşüsün ve tüm saflığıyla çıplak ufkumuzu hayatın manası üzerine yoğunlaştıralım. İslam nasıl olsa gelir bize yerleşir. Muhabbetlerimle
Aglatabilseydim anlatabilirdim diyen misyonun yansimasi magazalar demissin.Bende ayni konuya degindim o kadar.
Gözyaşı; “Kazancın yüzde 99’u ticarettedir” düsturundan hareketle ilk ticarî işyerini 1991’de kurarak Konya’ya yepyeni bir mağaza kazandırdı. Mevlana Hz. de böyle parayla mı sohbet ederdi, ya da sözlerini parayla mı satardı, zikirmatik ne demek ya! o ha
belki de kategorinin çok babasından mevzuyu nakış nakış işlemesini beklerdim. öyle ya bizim de giyinmeye ihtiyacımız var…. 🙂
Dini Allah’la kendisi arasında huzur verici bir gönül akışı olmaktan çıkarıp bunu her vesileyle toplumun bir sorunu haline getirmeye çalışanlar, mutlaka ve mutlaka bundan maddi bir kazanç sağlıyor oluyorlar.Anlamak için neden ağlamalıyım kardeşim? Ağlamak, olağanüstü bir ruh halidir ve her heyecan yaratan ruh hali gibi, doğru ve serin kanlı düşünmeyi engeller.Düşünmem ve üretmem ve davranışlarımı değerlendirip sonuçlara varmam için bana hiç bir canlıya verilmediği kadar yüksek kapasiteli bir beyin verilmiş. Anlamak için neden ağlayayım? Ben ağlamadan düşündüğüm zaman anlayabiliyorum. Üzerinde Arapça kelimeler yazan mendillerden satın almak için mi ağlamalıyım? Yoksa arabesk kültürlü bir toplumun ferdi olaraktan, tekrar tekrar ağlayabileyim diye CD mi almalıyım? Ben o CDler, videolar, vs. ler olmadan Allah’a yaklaşamıyor muyum? Allah’a yönelmem için birilerinin beni uyuşturmasına, hazırlamasına mı ihtiyacım var. “Bu birileri” kendilerini “o birileri” olarak lanse eden ticaret canbazları mı olmak zorunda? İnsanlar Allah’a yönelmek ve onunla konuşmak için illaki bir tüccara, bir şeyhe, bir şıha para mı ödemek zorunda?Kusura bakma YettimGari ama sen de bu yazdıkların ve tanıtımların dolayısıyla kendine ya da başka birine bu yolla bir maddi çıkar sağlıyor isen, söyleyeceklerim sana da…Dinin ve insanların bu şekilde kullanılmasına asla tahammül edemiyorum. (Bu arada benim dini inancım bana.) İnsanların dini inançlarını ve bu konudaki cahilliklerini kullanarak, sanki Allah’a bir el açıp konuşmak yetmezmiş gibi binbir türlü safsatayla din dışı olan ve dini gerçeklerin dışında olan sahte din hikayeleriyle, alınıp satılan eşyalarla, alınıp satılan ibadetlerle kendilerine geçim kapısı sağlayan tüm şarlatanlardan nefret ediyorum ve onları lanetliyorum. Onlar bu dünyada insanlara ve dine çektirdikleri acıları öbür dünyada katıyla çekeceklerine inanmıyorlar mı yoksa?Müslümana şarap satmak haram! Ya müslümana müslümanlığı satmak? Helal mi?
Müslümana müslümanlığı satmak helal mi değil mi hepimizi biliyoruz da . . .Helal olsun psycho’ya, bal damlamış ağzından.Bir öneri de benden sana !!yettimgari!! :psycho oturmuş, üşenmemiş içinden geldiği gibi çok güzel bir yazı kaleme almış, bunun üstüne cevap vereceksen aklını başına topla, yazdığını bir oku, ondan sonra postala.
şurada belirtmiş olduğum üzere ben kul değilim; eğer bir sebeble size “hoşgeldin rahmanın kulu” der isem bana lütfen “prospayrak gumlek” diye karşılık veriniz.
“Düşünmem ve üretmem ve davranışlarımı değerlendirip sonuçlara varmam için bana hiç bir canlıya verilmediği kadar yüksek kapasiteli bir beyin verilmiş”.İmza: saykoUlan bi de çocuğa o kadar laf ettik. Meğer harbi espritüelmiş.
şöyle başlayalım…(bir ara döner okurum ne yazmışım diye)……Din ticareti konusunda psycho ile aynı paraleldeyim bu durumuphx ‘ e belirmeliyim. Ammaaaa….Ağlamak ile ilgili kısım. Bu tartışma çook su götürür. Ağlamaktan kastımın salya sümük ağlamak olmadığını bildiğinizden eminim de neden gözyaşı dökebilmeyi böyle sığ bir zemine çekmeye çalıştığınızı anlayamadım. Zaten ben de her düşünmeye başlamadan önce ağla demiyorum. “ticari bağla düğümlenmiş, aşk dağarcığına ektikleri aşk tohumunu çıplak gezen bedenlere sulatan” ifadesi bir suistimalden bahsediyor. Ya da bahsetmeye çalışıyor. belki de bir sömürüden.Fakat bu tartışmadan daha doğrusu sohbetten gözyaşını ayrı tutalım. Ağlayabilseydiniz anlayabilirdinizi, anlatılmak istenenle değerlendirmek lazım. Nasrettin hoca eşekten düşünce “bana eşekten düşen birisini bulun halimden ancak o anlar” gibi bişey bu. Ben bushun ağlayabildiğini sanmıyorum. ben dünyada zulüm ortaya koyan, eziyet çektiren merhametsiz ne kadar insan kılıklı varsa onların da ağlayabildiğini sanmıyorum.ben gönlün ağlamasını kasdediyorum. ağlatabilseydim satabilirdim boyutuna çekilmiş olması beni de rahatsız ediyor. bir yol tutturmuşlar gidiyor. ziyaretçi defterlerini okudum. baya etkilenenler var…. ilginç…bir de Allaha yönelmek için elbette bir tüccara, şeyhe para ödemek zorunluluğu yoktur. Zaten böyle bir ticareti lanetlemeyenin çıkacağını sanmam. Ama ben şahsen imani ve itikadi yönü benden üstün olan bir şahısla sohbet etmeyi, Yaradanı onunla beraber tefekkür etmeyi severim. Bu teslimiyet ve aracılık değildir. Muhabbettir, birliktir, yolda beraber yürümektir.ve sevgili psycho ; duam rabbim sizi ağlatmasın…. ama mana aleminde ağlayabilmeyi de sizden uzak kılmasın…
Gelelim ciddi konulara. Ama daha önce bi kaç şahsi saplama yapmam lazım; dayanamıycam.Nihayet imdadımıza yetişen yeni arkadaşımızın, beni sinir eden bi tarafı var. Yok yok, özellikle dini ve ahlaki mevzuulardan dem vurması falan diil (Bu konuda kahnweiler kardeşimiz gayet düzgün laflar etmiş kandil tartışmasında).Yettimgari’nin bir geniş yüreklilik ve iyilik hali içerisinde, söylenen tüm negatif lafları absorbe ederek, adeta bir post-modern mevlana edasıyla konuşması beni huzursuz ediyor. Tu gud to bi tru. Bu kadar iyilik insanı bozar diye düşünürüm. Sayko’ya bile müsamaha göstermiş.Zaten bu Halil Cibran, Paulo Coelho gibi ışık savaşçıları, iyilik melekleri, anlam kumkumaları her zaman nefretimi kazanmıştır. Bunlar öyle tiplerdir ki, mesela ‘senden nefret ettim’ dersen, ‘et, benden nefret et; ama kendine yazık etme’ falan derler. Bi taraflarını kırsan, sanki anında eski halini alacak gibidir. Manevi terminator mübarek.Neyse, gelelim sadede. Bu sayko gibi kardeşlerimizin temsil ettikleri sözde laisist, seküler, ..tirici muz cumhuriyeti aydını ama dini inancı da olup, düzenli oruç tutan ekip zaten tartışmasız en aşağılık kesimdir. Bunlar şehirde birbirlerine ‘n’aber kanka’ falan diye seslenip yumruk tokuşturan; ama köylük yerlerde ‘selamın aleyküm’ moduna geçen lumpen çoğunluktur.Her türlü sistemli inanç, beyin damarlarında akışkanlık azalmasına, aynı zamanda kafatası ve beyin arasında su toplanmasına yol açar. Anti-analitik niteliğinden ötürü, bütün inanç sistemleri transandantal bir hüviyettedir. Test edilebilir diildirler.Ama zaten mesele bu diildir. Bu sistemlerin böyle çalıştığını biliriz, ama yine de inanmaya devam ederiz. Neden? İnsana kendini iyi hissettirirler de ondan. Halbuki insan zaten iyi (veya kötü) olursa, bunu ayrıca hissetmesine gerek kalmaz. Önemli olan insanın kendi ateşiyle yanmasıdır. Günahkarlığın cazibesi de buradadır.İnanç eksikliğini takdirle karşılamama rağmen -bazılarına çelişkili gibi gözükse de- tekke ve zaviyelerin yeniden açılmasından yanayım. O yüzden yukardaki linkte tanıtılan ‘gözyaşı tarikatı’ benzeri oluşumları destekliyorum. Konya’ya gidersem bu mağazadan kesin bi kaç mendil alırım; ağlama gecelerine katılıp burun-boğaz yollarını açarım. İslami ritüeller, özellikle anadolu-türk kökenli yarı-şaman vaziyetler gayet ilginçtir ve toplumdaki davranış kodlarını, gelenek gidişatını anlamak için birebirdir, birebeştir.Ayrıca şu hususu da belirtiyim. İslam dini, malum allah’la kul arasında bir durumdur. İslamcılar bununla çok övünür ve hıristiyanlıkla temel farklardan biri olarak öne sürerler: allah’la kul arasında kimse yoktur! Halbuki batı’da kilise var. Çok güzel. Hakikaten ilk bakışta, özellikle de kilisenin tarih boyunca çevirdiği dolaplar, enkizisyon, din savaşları falan akla gelince, bunun olumlu anlamda ciddi bi fark yaratacağı düşünülebilir. Ama madalyonun öbür yüzüne bakıyoruz ve müslüman kardeşlerimizin noktalı düşünce balonunda şunu okuyoruz:’Ulan nası olsa allah’la benim aramda bişiy. Kim bilecek başka? Hem yolumu bulurum, hem namazıma dururum. Hem karanlıkta şu yayayı ezerim, hem de sonra aynı arabayla karı-çocuk tatile giderim.’Peki neden bu ahlaksızlık ve samimiyetsizlik islam ülkelerinde ve özellikle bu ligin bu konudaki tartışmasız şampiyonu ülkemizde bu denli yaygın? Nedenlerden biri, bence arada ‘günah çıkartacak bi ölümlü’ olmamasıdır. Zira günah çıkartmak, sadece yaptığın hıyarlıkları anlatıp onlardan arınmakla sınırlı bi durum yaratmaz. Kafes arkasındaki papazla girilen sözlü ilişki (rica ederim fantezist olmayınız sarkac bey), hem hıristiyan birey için hem de sosyolojik anlamda, samimi ikrara dayalı bi kodifikasyon yaratır. Hıristiyan şahsiyet, bi ölümlüye ve kendisi yaşarken bi itirafta bulunmuş olmuştur ve bu durum sosyal antant için bi vesile yaratmaktadır.Dolayısıyla islam’da olduğu gibi öte dünyaya, öbür dünyaya ertelenen şeyler; sağ melek-sol melek (oğuz atay’ın müthiş buluşu: sağ melek silgileri!), günah defterleri, anlamsız kırtasiye masrafları, ogs’li sırat köprüleri falan yoktur.Demek istediğim, sadece vicdan ve cehennem korkusuyla çalışan bi mekanizma, sıçmaya mahkumdur arkadaşlar. Türkiye’de giderek alçaklaşan insan yapısı da, islam’daki bu -tabiri caizse- boşluğu görmüş ve durumdan görev çıkarmasını bilmiştir. Bazı insanlarımızın ömrünün sonuna doğru bi inanç şokuna girerek, birdenbire namaza falan başlaması da aynı nedene dayanır.Bağlayalım, çok uzattık. Tekke ve zaviyelerin açılması, daha doğrusu zaten varolan bu oluşumların legalize edilmesi lazım. Zira bunlar allah’la türk kullar arasında, ister ağlamalı, ister bağlamalı bi ara kademe yaratarak, toplumun biraz rahatlamasına, insanların normalize olmasına, ruh hastası milletimizin biraz da olsa şifa bulmasına vesile teşkil edebilir.Tabii daha da hasta edebilir diyenler çıkabilir. Olabilir. Ama artık her türlü riski göze alabilecek bi duruma geldik.Allah sonumuzu hayretsin.
yazmak gerekirse..evet gözyaşının gecesine bir defa gittim. Tüylerim diken diken oldu ama ağlamadım.baby700 uzun yazmış. gözlerim acıdı biraz okurken hatta sulandı…ülkem insanları için tespitlerin doğru tabii. Ben o linki alın bakın ne güzel bişey hadi girin de güzel güzel ağlayın diye vermedim. Tasvip ettiğim ve etmediğim yönleri var elbette. evet islami kesim “müstesnalar var tabii” materyalist camia da, ve dünyalık ilişkilerde s.çmıştır. holdinglere bakmak yeterli.. ne diyelim..duana aminden başka….