Tatil dönüşü uğradığımız güzel Rum Köyü Şirince‘ye ulaşmamız biraz zor ve zahmetli oldu. Yolculuğumuzun daha başında arabanın lastiği patladı. Binbir güçlükle ezilme tehlikesiyle yolun kenarında, karanlıkta uğraşıp onu değiştirdik, tam tekrar yola çıktık ama 2 dakika bile geçmeden taktığımız lastikde patlak çıktı. Neyseki 2 yaşlı amcaya rastladık durduğumuz yerde. Onlarda oğullarını karşılamak için bekliyorlarmış yolun başında. Amcalardan bir tanesi- Tanıdık bir lastikçi var, hemde bütün aletlerini minibüsünde taşıyor dedi.Ama onun da telefon numarası evdeymiş. Neyse baktık bir traktör yaklaşıyor. Traktörün üzeride hayli yaşlı bir dede. Adı Çakır dede olan bu amca gerçekten adıyla müstesnaydı. Çünkü traktörden inince kefasının ne kadar kıyak olduğunu hayretle gördük. Ayakta duramıyordu bile. Gecenin bir yarısında karanlık bir yolda taktörle yaşlı ve ayakta duramayacak kadar sarhoş bir adam. Ona sordular, Allah’tan traktörüne reklam olsun diye yapıştırılmış, lastikçinin telefonu vardı, aradık geldi. Hemen lastikleri şişirdi inanılmaz bir hızla işini bitirip gitti. Yaşlı amcalarla helalleşip, yola devam ettik.Hayli geç bir saatte Şirince’ye ulaştık. Gecenin bir yarısı geldiğimizde ortalıkta kimsecikler yoktu. Sadece köyün merkezinde bir bekçi, birde restaurantı temizleyen 2 kişi vardı. Gittik konuştuk yemek istedik. Kapalı olduklarını, temizlik yaptıklarını söylediler. Hem Jandarma denetleme yapıyormuş yasak dediler. Bizde boynumuzu büküp şimdi biz “açmı kaldık yani” diyerek tam gidiyordukki arkamızdan seslendi. Sonradan söylediğine göre bizim söylediğmiz o laf, onu bitirmiş.-Gelin be yav, ben sizi aç bırakırmıyım dedi iri gözleri dolu dolu.Adı Ali doğuştan konuşması oldukça yavaş kelimeleri tane tane söyleyen Yugoslav göçmeni bir arkadaş. Bizim sormamıza gerek kalmadan- Benim konuşmam doğuştandır ben bu köyde numuneyimdir dedi.Kendiyle barışık dopdolu bir insancık Ali. Gözleri iri boylu poslu bir 30 yaşlarında bir adam. İnanılmaz güzel bir sofra donattı bize. Envari çeşit meze patlıcan, ezme, börülce, yoğurt, ve çok lezzetli herkese 10’ar tane olmak üzere çöpşiş. Yemeklerin hepsini kendi yaparmış. Hiç yardımcısı yokmuş,-Ben her işimi kendim yaparım, istemem kimse karışsın dedi.Rica ettik oturdu bizimle oda içti içtikçe sohbet koyulaştı. Hayatı orada geçmiş.-Evim na şurası hemen lokantanın karşısı. Ben severim çalışmayı sabah gelirim tee gecenin bir yarısı dönerim dedi.-Benim patronum biraz terstir birde by pass ameliyatı oldu epten kafayı sıyırdı dedi.Hayatında hiç izin kullanmamış-Nereye gideyim benim hayatım burası dedi.- Kalacak yer arıyoruz dedik.-Durun be ben bakayım size güzel bir yer şimdi kazıklanmayın dedi.Gitti bir kaç yere telefon açıp geldi, burayı buldu.-Çok güzel bir pansiyon temizdir dedi.Gerçekten temiz mütevazi bir yerdi. Pınar oranın sahibinin kızı, onun adını koymuşlar pansiyona. Zaten yorgunluktan bitap düşmüşüz Ali’ninde güzel sohbetinden sonra huşu içinde yattık.Sabah pansiyona çok yakın olan Ocakbaşı diye bir yerde doğal ürünlerden oluşan kahvaltıdan sonra, köyü keşve çıktık. Şarap evlerini gezip bol bol şarap tattık. Hafif kafalar çakır oldu tabi. Sonra kadınlar pazarını dolaşıp alış veriş yaptık.Akşamada yine Ali’nin bulunduğu restauranta gidip yemek yiyerek köy düğünü izledik. Bir ara aşka gelip, düğüne katılıp, bir güzel oynadık. Düğün bizim Ali’nin hala kzınınmış. Ama yanıbaşında olan düğüne bile katılmaya izni yokmuş. Gidip Ali’nin patronundan izin aldık onunlada oynadık. (Hemde aşçı kıyafetleri üzerindeyken) Sadece biraz mutlu olsun, farklı bir gün geçirsin diye. Çok mutlu oldu oda bize yetti. Bu güzel dağ köyünü asla unutmayacağım. Haa oraya giderseniz eğer mutlaka Ali’ye uğrayın. Onu tanımayan yok zaten, bizdende selam söyleyin bolca. Neyse böyle işte. Köyün tarihçesini ve diğer özelliklerini öğrenmek isterseniz işte burdan bakın.Benden bu kadar arkadaşlar. Daha tatil dönüşü sendromumu atlatmakla uğraşacağım.:))
yorumlar
efendim, tatiliniz pek güzelmiş anlaşılan, darısı bizim başımıza. Ayrıca müsterih olunuz buradada sizi aç bırakmaya kıyamayacak Ali’ler vardır elbet 🙂
ona ne şüphe canım. Teşekkür ederim 🙂
onkasim ben küstüm bu yüzden sen aktarırmısın? konuşmuyorum onunla. ne onunla ne de tivitiyle insan haber verir giderken..
güzel bir günlük olmuş onu da ilet onka.. gördüğü diyer yerleri de aktarırsa seviniriz..
kış geslin ben de gidip kayaraktan dağ köylerine incem. kuzu çevirme yiyip anlatcem.
tatillllllllllllllllllllll, böhüeaaaaaaaaaaaa!
beraber yapalım bari 🙂
Ne zaman bilemesem de, Ali’ye mutlaka ugrayacagim. Gecmis tatiliniz mubarek olsun sevgili moonshine.
Kesinlikle uğra, köy meydanındaki kavenin yanı hemen. Çok ilginç bir insan Üstü başı biraz kötü görünsede,yüreği pırıl pırıl.
çok güzeldir şirince her yıl 2 defa giderdik biz de. tepede kilisenin yanindaki gözleme yapan teyze de pek bi şekerdi. gecenin bi yarısı gitmiştik biz de oraya. bir de aşağı meydanda bir pansiyon ve orayı işleten çok tatlı bir hatun vardı. tabela yapacaktım 2 gün konaklayacaktım. amma tembel adamım işte bak şimdi geldi gene aklıma. her neyse efendim güzel bir seçim yapmışsınız…
güzel bir köyümüz, efes ve meryem ana gezildikten sonra uğranılması gereken bir mekan hatta nişanyanların otelini de gezmeli gidince ki bakalım o kadar otel gezdikten sonra kendi otellerini nasıl yapmışlar…keşke şirince köyümüz hala rumların yaşadığı bir rum köyümüz olsa idi… o zaman belki sadece adı olan şarabının tadı da olurdu. bilmem belki de bizim farklı köylülerden almış olduğumuz 7 şişenin de sirke tadında olmasındandır bu düşüncem. sıcak günlerde beyaz şarabı(çok soğuttuğumdan herhalde, makul sıcaklıkta içsem o da bayabilir diye düşünmekteyim) pek fena gitmezken kırmızısı illa ki köpek öldürürüm diye bağırmakta. şirince meyve şaraplarını pek fena bulmamakla beraber asiditesi daha düzgün olan beğendiğim meyve şaraplarını yazayım ve tüyeyim; arvalya(yaban mersini, erik, kuş üzümü… ), küp(vişne) ve yazgan(vişne, çilek).Ali Bey’e selam, içme… yola devam.
Zaten ilk önce Nişanyan Evleri ‘ne gittik fakat yer yoktu. Ayrıca tatil dönüşü sıfırı tüketmek üzere olan bizlerdede $70 + KDV yoktu o yüzden orada kalamadık. Köyün en tepesinde ver her yerden görülen güzel bir yer. Ayrıca köylülerden öğrendiğimize göre Sevan Bedros Nişanyan ‘mış o köyün tanınmasını sağlayan ama bizimkilerin yaptığına bakınız
Sit alanını ancak biz türkler sitebiliriz. Ermeniye yedirmeyiz oraları. Bu arada Sevan kardeşimizin de gayet uyanık bi kardeşimiz olduğunu belirtiyim; hatta ermeni taklidi yapan bi türk olma ihtimali bile vardır. Böyle bi yerde gecesi 80 dolara oda gazlıyo. Çüş! Benim anlamadığım şu: Herifin hapis cezası alması gayet normal. Hepi topu zaten 2 yıl. İnfazla minfazla inmiştir zaten. Peki bu kardeşimiz ne kadar hapiste kaldı? Ve mahkum olmasına rağmen, neden sit alanında yaptığı şeyler yıkılmadı?Bu arada eski bakan İstemihan Talay’ın Sevan Bey lehine devreye girmesine ne demeli? Bu bakan beyin oğlunun teşvikiye camii külliyesini işgal ederek cafe yaptığını ve kimsenin buna karşı bi şey yapamadığını hatırlatırım. Eski bakan beyin oğluyla Sevan beyin aynı kaba sıçtıkları da belli.Kardeşimiz anlaşılan sadece ‘küçük oteller’ konusunda diil, küçük hesaplar ve büyük paralar konusunda da uzman.
Evet şirinler neden sustunuz? Sevgili izmir ekibi, ayışığı hanım ve rakkase bey hazretleri… Buyrun.Ve eğer insan entelektüel olursa, sit alanında inşaat ve restorasyon yapma hakkı nasıl kazanır bi izah ediverin lütfen.Sonra da geçen seneki bi başka olayı tartışıcaz. Hani kahraman bi polis vardı; bi çocuğa tecavüzden tutuklanmıştı da, bağımsız türk medyası ‘canım olur mu hiç’ diye polisin arkasında yer almıştı.Ne alakası var canım! Hiiiç, birden aklıma geliverdi.
böyle bir yerde 80 USD’a oda gazlayanları savunacağımı düşünmüyorsunuz herhalde sayın chucky… hatta daha ileri gidip özenti turizmine balta vurmak için kaz dağlarındaki ciks mekanlarda da kalmadığımı belirteyim(kapılarından sinirlenerek geri döndük ve aşağıda denizin kıyısında kaldık).sit alanı meselesinde de size katılmaktayım, hatta bu konuda sizden öğreneceklerimi kayaköy’den ölüdenize yada kapadokya ıhlara vadisinde yapılacak olan bir trekking etkinliğinde başkalarına satmayı planladım bile(oralarda biten yeni otelleri siz de biliyorsunuzdur; iki bölgeyi de rahat rahat sitebiliyorlar)…
Haklı olduğunu düşündüğümden olabilirmi? susmam sence. Bu konuda sen benim düşünemediklerimi düşünüyorsun, en azından benim bilmediğim detayları biliyorsun. Mizacım, her zaman iyimser yaklaşım olduğundan pek göremem olayın çıkar yönünü. O an öyle hissettim öyle yazdım. Ama sen haklısın bu konuda:)
18-21 eylül arası Kapadokya’ya gidiyorum. Aha sana çağrı. Artık gerisi sana kalmış. Bu arada müthiş pahalı olan balonlara binemeyip dönmek istemediğimden hafif camiası içinde TiViTi’ye yardım kampanyası başlatsam mı diye düşünüyorum.
Bide şu Şirince köyüne seneye gidip inşallah Ali’ye bir selam vereceğim.
isabet oldu. Ben de, beton yığınlığından üç beş ağaçla kurtulmaya çalışan, arkasındaki çamlık araziyi site site oto park olarak muhafaza eden bir sahil tesisindeyim. Gözümü açtınız, neredeyse ağlayacağım…Zamanında bey babam da sit alanı içine yazlık kooperatif kurmuştu. Bize yaraşır yahu! Biz koruruz doğayı, entelektüeliz zira. Maalesef benim şu man kafam ticaretten anlamaz, reca ederim bana küçük hesaplardan bahsetmeyiniz; babam hep der, kafam azıcık çalışsaymış ticaret yapabilirmişim. Oysa ben bırakın sit alanı sitmeyi, otobanda dahi araba kullanamam. Gece yarısı kırmızı ışıkta bekleyen izmir ekibindenim ben, ne anlarım hinlikten, inşaattan, restorasyondan ve tilkilikten.Elektronik ahkamıma burada son verirken, size şirinler ve şirinelerden kucak dolusu sevgiler iletiyorum. Büyü kitabınızdan bir iki iksirle bu SİT mevzuunu çözeceğinize inanıyoruz. Yaşasın şirin baba!
gör bakalım Ali’yi ama selam vermekle kalacağını sanmam konuşmaya başlayınca:)Zira, ağır ve şiveli konuştuğu için uzun sürüyor. Ama asla sıkmıyor.
Peki evler neden yıkılmıyor, onu anlamıyorum. Bi de bu haber, neden kültür-sanat bölümünde yer alıyor? Evlerin mühürlenmesi için neden bu kadar beklenildi? Nişanyan beyefendi, kişi başına 80 dolar aldığı pansiyonlarından kaç para kazanmıştır, ne kadar vergi vermiştir? Kaymakam ‘evleri pansiyon olarak çalıştırmayacağına söz verdi ama tutmadı’ demektedir. Bu işler sözle mi yürütülmektedir? Yani herif bu evleri çalıştırmayıp sadece ikametgah olarak kullansa dokunmayacaklar. Oh ne ala; sit alanında villa.Utanmadan bi de ‘oturma eylemi’ yapmış.
Sanat olucak güzel olucak diye nasıl 75 kadını öldürüp kanlarıyla tablo yapamazsanız sit alanına pansiyon yapıp gecesi 80 dolara ranta dalamasınız. Bu hapisten uslanmaz paragözleri de savunmak yanlış. baby beyin bahsettiği İstemihan kişisinin ne kadar parasever olduğu zamanında internet haber istelerinde geziyordu. Seçkin olucaz diye pisliklerle aynı masaya oturmak ikiyüzlülükten başka şey değil.
bu konuya benzer bir vaka rahmi koç’un üçağız’daki evidir. İnternette kaynak aradım ama bulduğum linklere (1 ve 4) ulaşılmıyor. 3 te ise rahmi bey amcanın orayla ilgili bir rahatsızlığına değinilmiş.
Benden uzun yasayacaksiniz baby bey, haberi okuyunca ahkam girmeliyim diye dusunmustum.Selcuk Belediye Baskani Vefa Ulgur, Nisanyan’in 5 evinden 4’unun Sirince’yle ilgili SIT kararinin ardindan yapildigini, Nisanyan’in ikamet ettigi evinin pansiyon ruhsati olmamasi nedeniyle muhurlenmis olabilecegini belirtmis ve eklemis: “Ancak diger 4 konut, gerek imar mevzuati, gerekse koruma kurulu kararlarina aykiri olarak yapilmis. Bence nicin bu kadar uzun sure yanlisa goz yumuldugunun sorgulanmasi gerekiyor. Kacak binalarla ilgili yikim kararlari neden bugune dek uygulanmadi? Bu arkadasimiz ise alt kimligini one cikararak bu isin altindan kurtulmaya calisiyor. Bu hic sik degil”Evleri muhurleme yetkisinin kaymakamlikta oldugu goz onune alinirsa, “ama bana soz vermisti” gibi bahanelerin bizlere sunulmasina sasmamak gerek. Sevan Bedros Nisanyan, ruhsat basvurusu yapmasina karsin burokrasi nedeniyle amacina ulasamadigini iddia eden ve oturma eylemi yaparak evden cikmayi reddeden bir entelektuel, tabii ki haber kultur-sanat bolumunde yer alacak.Sirince’ye gecen bayram tatilinde gittik. Nisanyan evlerinin gazina gelen butun koy, dudak ucuklatan konaklama fiyatlari belirlemis; bu konuda bizi onceden uyaran baby beyin de kulaklarini cinlatmayi ihmal etmedik tabii. Koylulerin arasinda nabiz yokladik, iddialara gore koyu Baris Manco meshur etmis, gectigimiz yil duzenlenen sarap festivalinde koy o kadar dolup tasmis ki cogu kimse koye ulasamadan geri donmek zorunda kalmis. Koyun en guzel yerine kurulmus olan Nisanyan evleri de bu izdihamdan bol bol nasibini almis.Tum bunlari duyup gordukten sonra anneanneme sinirlendim elimde olmadan, gidip olmadik dag koylerinde zeytinlik alacagina, Sirince’den 3-5 ev kapatsaymis ya!