Protesto anında kullanılan maddeler arasında, yumurtanın ilk akla gelen ve olaya en yakışan bir besin olduğu aşikar.Onun fırlatıldığı yerde -ki en makbul olanı kafa nahiyesidir- dağılan beyaz kabuğunun içinden ortama saçılan yıvışık akı ve sarısının aşağı doğru ağır ağır süzülmesi, kişiye ne de izlenesi bir enstantane sunar. Oysa diğer “protestocu” besin maddelerinden domateste böyle bir sunum yeteneği göremezsiniz; çarptığı yerde bırakabilecek kırmızı bir lekeden fazla. Belki bir pasta, yumurta kadar olmasa da en azından çarpıcı renkleriyle bir heyecan yaşatabilir izleyenlere; ancak diğerleriyle kıyaslanamayacak kadar pahalı bir heyecan..Öyleyse, asal konumuz olan “yumurtalı protesto” olayının malzemesi “tavuk yumurtası”na şöyle bir göz attığımızda, neler görürüz?İlk bakışta tuhaf gelse de tek hücreden ibaret olan, protein kalitesi yüksek, ucuz ama besleyici bir besin. Mitolojide üreme ve doğurganlığın hatta varoluşun, Hıristiyanlarda ise kutsal Paskalyanın simgesi..Velhasılı kelam bazılarımızın “yımırta” da dediği kutsal, hassas, kırılgan ve de leziz şeylerdir yumurtalar.Gayet faideli olan iş bu “nimet”i, en son Başbakan Tayyip Erdoğan’a yapıldığı -ve faillerinin bir güzel hapisle cezalandırıldığı- gibi, protesto edilen insanlara ya da o insanların bulunduğu araçlara falan fırlatıp atmak son yıllarda pek yaygınlaştı. Son yıllarda

diyorum, çünkü daha dört-beş yıla kadar böyle bir şey yaşanmazdı güzel yurdumuzda.Elbette yurt dışından gelen görüntülerden biliyorduk, hoşlanılmayan kafalara domates, yumurta ya da bir klasik olarak pasta ekleştirme ritüellerini..Ancak yerde bulduğu ekmeği üç kere öpüp, yüksek bir yere koyan bir milletin evladı olarak, gördüklerimiz pek de onaylayabileceğimiz davranışlar değildi. En önemlisi, yumuşak ya da kırılgan olan yani can acıtmayan bu nesnelerle karşı olduğumuz birine girişmek, Yaradan’ın genetik kodumuza işlediği “kodumu oturtan” güdümüzle ne kadar bağdaşır ki?Çocukluğumdan anımsadığım kadarıyla; “pasta fırlatmalı” Hollywood filmlerinde baştan aşağı pastaya bulanmış insanların haline biraz zorlama da olsa gülerdik gülmesine de, bir yandan da yazıklanırdık günlük yaşantımızda hiç ulaşamadığımız o caanım pastaların mundar olmasına..Meğer bu şaklabanlıklar sandığımız gibi film icabı değil, gavurların bir sosyal etkinliği imiş ki, verilen bir partide neşe içinde birbirlerine pasta fırlatmaktan, demokratik bir protesto şekli olarak kafada yumurta patlatmaya kadar..Sanırım ülkemizde görülen ilk yumurtalı protestolardan biri; -“çürük domatesli protesto” bedavaya geldiğinden biraz daha eski olabilir- üç yıl kadar önce İstanbul Üniversiteli “Atatürkçü gençler”in yazar Ahmet Altan’a yumurta fırlatma eylemidir.İlk defa karşılaştığı bu eylem sırasında -haklı olarak- ne yapacağını şaşıran yazar, hemen ortamı terk edip gözden kaybolmuştu.Daha sonra da bu olayı bir “saldırı” olarak kınayanlar, bu nevi yumurtalı eylemlerin kimlere, nasıl yapılabileceğini yayınladıkları bildirilerle, kurallara bağlamaya çalıştıklarını anımsıyorum. Buna karşılık gençlerin, eylemin saldırı amaçlı olmayıp, bir protesto gösterisi olduğunu anlatma çabalarını..Daha sonra her şey gibi buna da alışıldığını, geçen yıl büyük uğraşlardan sonra Bilgi Üniversitesi’nde yapılabilen, meşhur “Ermeni Konferansı”nda tanık olduk.İki günlük konferans boyunca çevrede konuşlanan aslan milliyetçilerin, “aslan sosyal demokrat” Erdal İnönü dahil katılanlara yönelik protestolarını unutmak mümkün mü?Yumurtalı ve bol domatesli protestodan nasibini alan katılımcılar dahil herkesin durumdan pek memnun halleri, özellikle demokrasimiz açısından pek göz yaşartıcı idi. Hele manzarayı çeşitli “menemen” esprileriyle tasvir eden “çift sarılı yımırta” medyacılardan ise gına gelmişti.Sonuç: Uygulaması çok basit ama bir o kadar da zevkli bu protesto biçiminin, demokratlığı epeyce arızalı kesimleri dahi kolayca demokratik çizgiye çekebilmesi açısından bir hayli işlevsel olduğunu söyleyebiliriz.