Dylan Avery‘nin yönettiği “Loose Change” adlı belgesel, 11 Eylül saldırılarının arkasında yatan gerçeklere alternatif açıklamalar getiriyor. Daha önce de üzerinde çalıştıkları projenin gelişmiş hali, DVD formatında dünya medyasındaki yerini aldı.Haber BağlantısıForum BağlantısıLoose Change Second Edition [Part 1] [PART 2] [PART 3]
yorumlar
Aradan beş sene geçmiş beyfendiler yeni uyanmışlar uykudan. Bu belgeselden ziyade sıradan Abd vatandaşının bu kadar vurdum duymaz olmasına hayret ediyorum. Müslümanlara veya müslüman olmayan masum insanlara yapılan bu haksız pisliklerin ve yalanların aynılarını da onların başına gelmesini umuyorum.
Tanımlamaların değişmesi ve silah zoruyla işgalin yeniden meşruiyet kazanması konusunda ikinci bir dönüm noktasıydı. İlginç olan, hadisenin 5 yıldır kimin işine yaradığıdır. Muallakta kalan konulara dikkat çekilmiş, kayda değer bir çalışma olduğunu düşünmekteyim.
Büyük Ortadoğu Projesi diye birşey olmadığının, “Yeni İsrail Yahudi Devleti” diye bir projenin olduğunun en sağlam ispatlarından biridir bence.Ki arkadaşlar 5 sene beklemişler de tonton Michael Moore abimiz çok daha önceden olaylara açıklık getirmişti. Hatta Bush röportajlarda Michael Moore hakkında soru sorulmasını yasaklamıştı…
şu anda da bir çok konu reel politik diye bir adlandırma ile girülmüyor mu bakın. Aliseriati burada siyonistlerin Nazilerle nasıl bir işbirliğine girdiğini
@Webci: Gerçekten güzel bir yazı idi. Baştan sona kadar okudum.
Bilim adamları 11 Eylül’ü sorguluyor!
Filmin tamamı Google Videos’da var ve Firefox’unuza VideoDownloader kurarak indirebilirsiniz. Ancak sitede de gördüğünüz gibi bir de DVD versiyonu var ve bunu ancak 11 Eylül kurbanlarından birinin yakını iseniz gönderiyolar. Fakat onu da Emule ile indirmek mümkün. Kaynak durumu da oldukça iyi görünüyor fakat inmesi uzun sürebilir.
SkyTürk Televizyonu filmi yayınlayacağını açıkladı, bekliyoruz.
@Zabun SkyTurk ne zaman yayınlayacağı hakkında bir bilgin var mı peki?
Sadece “yakında burada” şeklinde arada bir tanıtım giriyorlar. Sonuçta yayın hakları konusunda anlaşmaları lazım. Üstelik konu ciddi; kamu oyunda anti-amerikancılığı artıracağı için başka kurumların onayı aranabilir. Reklam vermelerine karşın filmi yayına sokamayabilirler.
Olduğu gibi yayınlanmayacağına, yayınlansa bile dublajdaki veya altyazıdaki “sakıncalı” kısımların kırpılacağına eminim. Bence kaçırmadan Google Videos’dan indirin, 400 mb kadar diye hatırlıyorum. DivxPlanet.com sitesinde senkronlu Türkçe altyazısını da bulabilirsiniz.
SkyTürk saldırının yıl dönümünde, 11 Eylül 2006 akşamı belgeseli yayınlayacağını duyurdu.
Keşke bu tür belgeseller, kanıtlar vs. işte o yıl içinde deşifre edilip dünya halklarının gözünün içine sokulsaydı belki o zaman anlaşılırdı bush ve saz ekibinin ne kadar haksız oldukları, belki destek vermezdi dünya, belki bu kadar kötü olmazdı dünya.
bu muhteşem belgeseli hazırlayanları tanımadan geçmeyelim tabi.korey rowe’ın bana verdiği misyonu yüklenip astm e119 yangın dayanımı testi standartına göz attım. Sonuç şu: bu standart hiçbir işe yaramayacak bir test sonucu veriyor. testler aynı şartlarda tekrarlanamadığı gibi, teste tabi tutulan yapı elemanlarının gerçek yangında nasıl bir performans göstereceği bilinemiyor. 1918 yılında yürürlüğe giren astm e119 standartı zaten testin yapıldığı laboratuvar ortamından başka bir ortamda ve değişen malzemeler karşısında birşey garanti etmeyeceğini de vurguluyor. astm e119’a göre çelik 2000 F’ta kesinlikle erimez diye kestirip atılacak bir durum zaten söz konusu değil. bu standart monte edilmiş bir kaç yapı elemanların performansını bir arada kontrol etmek için yapılıyor.Yani loose change bu konuda hakikaten loose.
Yalan diyenler de var.
herşey gün gibi ortada
Dün gece Skyturk te yayınlandı belgesel, başını kaçırdım ama bayağı güzeldi.Not: Linnux, verdiğin linkteki siteyi biraz kurcalarsan ortaçağdaki düzmece engizisyon kararlarını bile kendilerini haklı çıkartmak için kullanan, temelsiz sapkın bir zihin ürünü olduğunu görürsün. Bu konuda bukadar kaynak varken bunlara mı kaldık?
Gerçekler acıdır maalesef!Üzeyir Garih: ** , ***Uğur Mumcu, ***, ***, ***,Komünizm, ***Freud: ***, ***, ***,Gerçekler acı, kabulenmek zor!
Peki Linnux o zaman al sana gerçekler.O sitede ki Yahudiler bebek kanı içiyor, çocuk yiyor efsanelerine kaynak olarak gösterilen engizisyon kararları. Aynı engizisyon kararları Muhammed’in Deccal olduğunu, müslümanların şeytanın ordusu olan sapkınlar olduğunu, müslümanların öldürülmesinin her hristiyanın görevi olduğunu söyler. Al sana linkini verdiğin sefil sitenin kaynakları, ha sen sana iftira edenin lafı ile başkasına iftira edilmesini içine sindiriyorsan o başka…Bu arada aynı sitedeki Komünizm ve Freud hakkında yazılara değinmek bile saçma, bir çoğu Evangelist Amerikan kaynaklarından birebir alıntı. Özellikle soğuk savaş döneminde Komünizmi karalamak için aynı şeyleri Papa da söylemişti, hoş yeni papa geçen gün saçmaladı ama artık ne işine gelirse onu kabul et…Coca Cola ilgili en komik şeyi söyleyeyim, aşırı dinci Yahudiler Cocacola’ya karşı sebep olan iddia ise Cocacola yahudi soykırımına destek oldu…Gerçekler kısmına gelirsek Coca Cola 1960 ların sonunda koşer oldu, daha önce Yahudilerin içmesi caiz değildi. Hatta Cola uzun süre arap pazarını kaybetmemek için israile girmedi, ortalığı pepsiye kaybetmemek için girdi.Link verdiğin yazılar yanlışlar, mantık hataları ve kötü niyet ile dolu (engizisyon ve papa alıntıları).Gerçekler çok acı evet zır cahiller site yapıyor.
İngiliz The Independent gazetesinin tecrübeli Ortadoğu muhabiri Robert Fisk’in 11 Eylül ile ilgili kaleme aldığı yeni makalesinde, üstü örtülen soruları yeniden gündeme taşıdı. Fisk’in makalesi:
11 EYLÜL GERÇEĞİNİ BİLE SORGULUYORUMOrtadoğu ile alakalı ne zaman bir seminer vermeye kalksam dinleyiciler arasında her zaman benim “çılgın konuşmacılar” dediğim birileri vardır. Burada parlak ve yerinde sorularla- bir gazeteci olarak bana sürekli hürmetkâr olduklarını ve Ortadoğu’daki trajediyi oradaki gazetecilerden daha iyi anladıklarını gösterir tarzda- konferanslarıma gelen baylar ve bayanlardan özür dilerim.Ama “çılgın konuşmacılar” gerçektir. Stockholm, Oxford, Sao Paulo, Erivan, Kahire ve Los Angeles’da erkek cismaniyetiyle, Barselona’da kadın cismaniyetiyle karşıma çıkmışlardır.Kadın veya erkek olsun soruları şöyle devam eder. Eğer bağımsız bir gazeteci olduğunuza inanıyorsanız, niye 11 Eylülle ilgili gerçekleri yazmıyorsunuz? Niye gerçekleri – Bush yönetimi, CIA ya da Mossad’ın İkiz Kuleleri patlattığını- söylemiyorsunuz? 11 Eylül’ün arkasındaki sırları niye ifşa etmiyorsunuz? Her davayla alakalı şöyle bir düşünce var – Fisk bilir, elinde kesin deliller vardır, tüm dünyanın bildiği (genelde bu tabirle işaret edilir) İkiz Kuleleri kimin yıktığına ilişkin son delili getiren bakır-dipli gerçek dosyaları vardır. Bazen “çılgın konuşmacılar” açıkça dertlidir. Cork şehrinde bir adam bana bir soru sordu ve sonra olaya bakış açısının biraz tuhaf olduğunu söylediğimde, sandalyeleri tekmeleyerek ve bağırarak salonu terk etti.Genellikle doğruyu söylemeye çalışmışımdır, ama 11 Eylülle ilgili cevaplanmamış sorular varken, ben, The Independent’ın Ortadoğu muhabiriyim ama komplo teorisi muhabiri değilim. Elimde Lübnan, Irak, Suriye, İran ve Körfezle ilgili bu kadar gerçek veriler varken niye Manhattan’daki hayali verileri kafama takayım? Benim son sözüm- bence tartışmanın düğüm noktası- Bush yönetiminin her şeyi berbat ettiğidir-askeri, politik ve diplomatik olarak-Orta Doğu’da bunu denemiştir ve nasıl olur da 11 Eylül 2001’de Amerika’da uluslar arası boyutta insanlığa karşı işlenen suçların Bush yönetimi başarıyla üstesinden gelebiliyor?Evet, hala o fikri savunuyorum. Amerikalıların iki gün önce yaptığı gibi El Kaide’nin geri çekildiğini iddia eden bir ordu, 11 Eylül’le alakalı hiçbir şeyi ölçmeyi beceremiyor demektir. Irak’ın Diyala bölgesinde yaptıkları ve mantıksızca kod adı “Yıldırım Çekiç Operasyonu” dedikleri operasyon sonrası konuşan Albay David Sutherland, “El Kaide’ye karşı harekat başlatıp, onların geri çekilmesini sağladık. Bizim kuvvetlerimizle karşılaştıklarında yaşadıkları korku, teröristlerin hiçbir sığınacak güvenli limanlarının olmadığını kanıtlamıştır” diyor. Söylediklerinin çoğu aynı ve hepsi yanlıştır.Birkaç saat sonra El Kaide Bakuba’ya güçlü bir taburla saldırıyor ve Amerikalılarla beraber meydan okuyan yerel şeyhleri öldürdü. Bush’un Texas semalarından seyrettiği savaş bana Vietnam’ı hatırlatıyor- ki bu, bu hafta Vietnam savaşının sonu ile Kamboçya denen, nüfusunun büyük bir bölümünü Bush’un cesur meslektaşlarının sonuna kadar savaştığı aynı Vietnamlıların kurtardığı, farklı bir ülkedeki soykırımı niye karıştırdığını açıklayabilir.Ama işte mevzuya geliyoruz. Benim 11 Eylülle alakalı tutarsız resmi söylemlerden girerek artan bir rahatsızlığım var. Sadece açıkça görünen filan sonuç falan ihtiyaçtan çıkmaz mevzu değil: Pentagon saldırısının uçak parçaları (motor vs.) nerede? “United 93” diye bilinen uçuşta (Pennsylvania’da düşmüştü) yer alan görevliler niye susturuldu? Uçuç 93’ün sadece bir noktaya çarpan enkaz parçaları nasıl oldu da birkaç milden fazla bir alana dağıldı?Tekrar David Icke’nin “Alice Harikalar Diyarında ve Dünya Ticaret Merkezi Felaketi” isimli, herhangi bir aklı başında insanı tekrardan telefon rehberini okumaya sevk edecek çılgın araştırmasından bahsetmeyeceğim.Ben bilimsel mevzulardan bahsediyorum. Eğer doğruysa uçak yakıtı 820 C’de normal şartlarda yanar, nasıl olur da İkiz Kulelerin erime noktası 1480 C olduğu düşünülen çelik kirişi aynı anda kopar? (8.1 ve 10 saniye içinde yıkıldılar) Peki ya üçüncü kule? Dünya Ticaret Merkezi Bina 7 ya da Salmon Brothers Building (Salmon Kardeşler Binası) diye anılan yer? Kendi kayıtlarında 11 Eylül günü saat 17.20’de 6.6 saniyede yıkıldı. Hiçbir uçak çarpmamasına rağmen niye bu kadar düzgün bir şekilde yıkıldı?Amerikan Ulusal Standartlar ve Teknoloji Enstitüsüne bu üç binanın neden yıkıldığının analiz edilmesi görevi verildi. Hala Dünya Ticaret Merkezi Bina 7 ile ilgili rapor bildirilmedi.İki tane önemli Amerikalı profesör ve makine mühendisi- kesinlikle “çılgın konuşmacılar” parantezinde değiller- şimdi yasal yollarla raporun son şekline “aldatıcı ve ya hileli” olduğu gerekçesiyle meydan okuyorlar.Gazetecilik açısından 11 Eylülle ilgili çok tuhaf şeyler vardı. Muhabirlerin bazılarının ilk bildirdiklerine göre kulelerin içinden patlama sesleri duymuşlardı – kiriş çatırdaması gibi sesler- ki böylece kolaylıkla işten atılabilirlerdi. Daha az gazeteci elleri bağlı vaziyette Manhattan sokaklarında bulunmuş bir kadın uçuş görevlisi bulunduğunu bildirmişti. Tamam, bunların sadece söylenti olan iddialar olduğunu var sayalım tıpkı CIA’in üç kişilik şu anda sağ ve Ortadoğu’da yaşayan intihar saldırısı eylemcisinin olduğu yönündeki istihbarati hatası gibi.Peki ya ürkütücü yüzüyle, korkunç arkadaşlarına “İslami” öğütler verdiği CIA tarafından açıklanan ve Orta Doğu’daki tanıdığım her Müslüman arkadaşımı hayrete düşüren Mısırlı hava korsanı ve katil Muhammed Atta tarafından yazıldığı iddia edilen tuhaf mektup? Atta, ailesine anlatıyor–ki hiçbir Müslüman kötü yetiştirilmiş olsa da namaz kılmak ister. Cinayetteki arkadaşlarına günün ilk namazını kılmalarını hatırlatıyor ve ondan bahsetmeye devam ediyor. Ama hiçbir Müslüman’ın böyle bir hatırlatmaya ihtiyacı yoktur – sadece “Sabah” namazıyla ilgili bölümün Atta’nın mektubunda yer alması gerektiğini düşünelim.Tekrar edeyim. Ben komplo teoricisi değilim. Çılgın konuşmacılar beni rahat bıraksın. Komplolar beni rahat bıraksın. Ama tüm diğer insanlar gibi 11 Eylülle ilgili tüm hikâyeyi bilmek istiyorum, en azından değil çünkü Irak, Afganistan ve Ortadoğu’da yaşanan tüm bu felaketlerin sebebi olan sahte “terörle savaş” deliliğinin tetikleyicisi odur. Bush’un mutlu bir şekilde ayrılan danışmanı Karl Rove bir zamanlar “biz artık bir imparatorluğuz ve kendi gerçeklerimizi kendimiz yaratırız.” demişti. Doğru mu? En azından bize söyle. Belki insanların sandalye tekmelemesini bu durdurur.[orjinal metin]
siz mi çevirdiniz sayın zabun?
Erdal Şafak/SabahNew York’tan Srebrenika’yaKomplo teorilerini asla ciddiye almayız. Ancak 11 Eylül’ün 6’ncı yılındaki yayınlarda ezber bozabilecek ayrıntılar dikkatimizi çekti.Ankara’da güvenlik güçleri dün sabah bir otoparka bırakılan araçtaki 300 kiloya yakın patlayıcıyı etkisiz duruma getirmek için zamana karşı yarışırken, Usame Bin Ladin de 4 gün arayla yayınlanan ikinci kasetinde ABD’ye nanik yaptı. Başkan Bush ise, “Irak’a savaş açmakla ne kadar haklıymışız, gördünüz mü” dedi bir kez daha.Biz ise Rus “Novosti” ajansının servise koyduğu “Komsomolskaya Pravda”nın bir haberiyle ilgilendik. Habere göre Kaliforniya’dan 130 mimar ve mühendis, ABD Kongresi’ne 11 Eylül saldırılarıyla ilgili bir rapor sunmaya hazırlanıyor.Raporda, teröristlerin ele geçirdiği uçakların hedefi ikiz kulelerin “Kontrollu yıkım”la çöktüğü öne sürülüyor. Hani, köhne binaların dinamitlerle birkaç saniyede yerle bir edilmesi gibi.Raporu yazan ABD Mimarlar Enstitüsü üyesi Richard Gage, “Korkunç bir sonuca vardık: 11 Eylül saldırıları ABD yönetimi içinden planlanıp yönetildi” diyor.Gazetenin görüşlerine başvurduğu Rus genelkurmay eski danışmanı Victor Baranets, “11 Eylül’de ABD gizli servislerinin parmağı olduğu ihtimali yabana atılmamalı. Çünkü yönetimin terörle savaşta yeni stratejisini meşrulaştırmak için büyük bir gerekçeye ihtiyacı vardı” dediği, Rus karşı casusluk servisi subaylarından Vladimir Bulatov’un da “İkiz kulelerin çökmesine yardım edildi” şeklinde konuştuğu kaydediliyor.18 ay boyunca izlendiler”Deli saçması” deyip geçelim ama Fransız “La Liberation” gazetesinin dün yayınladığı FBI raporuna ne demeli? 198 sayfalık raporda 19 teröristin saldırılardan önce 18 ay boyunca neler yaptıkları, nerelere gidipgeldikleri, kimlerle görüştükleri, banka işlemleri, bağlantılarının telefonları ayrıntılarla anlatılıyor. 11 Eylül’den 2.5 ay sonra tamamlanan raporu FBI adli soruşturmaya kaynak olması için hazırladı ama Bush yönetimi “Terörle savaşın gerekçesi” olarak değerlendirdi. Hemen Afganistan’a savaş açıldı. Ardından özgürlükleri budayan “Patriot Act” (Yurtseverlik Yasası) çıkarıldı, onu Irak’a savaş izledi.Haberde Pakistan’da yakalanan 11 Eylül saldırılarının beyni Halid Şeyh Muhammed’in Guantanamo’ya kapatılması, sorgusunu da savcıların değil CIA’nın yapması da “Kuşku uyandırıcı” bulunuyor. Yani, bazı ilişkilerin, işbirlikçilerin ortaya çıkmasının önlenmek istendiği ima ediliyor.Olabilir mi? Bilinmez ama insan 11 Eylül saldırılarından iki ay önce, 12 Temmuz 2001 tarihinde Bin Ladin’i tedavi gördüğü Dubai’deki Amerikan Hastanesi’nde CIA temsilcisinin ziyaret ettiğini ve görüşmeden hemen sonra ABD’ye uçtuğunu anımsayınca, doğrusu içine bir kurt düşmesine engel olamıyor. Tıpkı CIA’nın Bin Ladin’in izini sürmek için oluşturduğu timleri “Önemi kalmadı” diye dağıtmasının Batı basınında “Bush yönetimi ile El-Kaide lideri arasında işbölümü mü var” yorumlarına neden olması gibi.Karadzic ve Mladic neredeler?Biz yine de ayağımızı yere sağlam basmak istiyoruz ancak iki gün önce Fransa’da yayınlanan bir kitap, başımızı döndürdü. Yazarı, Yugoslavya iç savaşı suçlularını yargılayan Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı Carla Del Ponte’nin sözcüsü Florence Hartmann. Gazeteci olan (Le Monde’dan) Hartmann “Barış ve Ceza” adlı kitabında Srebrenika katliamı sorumluları Radovan Karadzic ile Ratko Mladic’in büyük güçler kolladığı için yakalanamadığı nı belgelerle anlatıyor. O güçleri tek tek sayıyor: ABD, İngiltere, Fransa, Rusya…Peki neden Karadzic ile Mladic’in yakalanmaları istenmiyor? Cevap: Savaş sırasında Boşnaklar’ın katledilmesine bile bile seyirci kaldıkları, hatta silahların susması karşılığı Srebrenika halkının kurban edilmesini kabullendikleri ortaya çıkmasın diye!Bitmedi; Sırbistan Başbakanı Zoran Cincic’in Slobodan Miloseviç’i mahkemeye teslim etmesinin de büyük güçlerin canını sıktığı yine belgelerle açıklanıyor. Cincic bedelini canıyla ödedi; sözde mafya tarafından öldürüldü!Hartmann, “Karadzic ve Mladic asla yakalanamayacak” diye noktalıyor. Tıpkı Bin Ladin gibi!