Haydarpaşa EBK Tesisi Ana Kapısı
her gün önünden geçtiğim.. nedense her geçişimde içimi sızlatan ve fakat, benden başka da pek ilgilenen olduğunu sanmadığım bir ayrıntıdır yukarıdaki..haydarpaşadaki Et ve Balık Kurumu tesislerinin ana giriş kapısı.. yok edilen yüzlerce cumhuriyet eserinden biri sadece.. bunda ne var diyebilirsiniz.. cumhuriyetin en büyük eserlerinin, kurumlarının “özelleştirme” adı altında yok edilmesine aldırmayabilirsiniz.. bu ülkenin maliye bakanı tarafından sarfedilen sözler de sizin için önemli olmayabilir.. o sözler ki, özelleştirme denen kavramın aslında ne olduğunu, özelleştirme ile ne amaçlandığını net bir şekilde gözler önüne sermekte.. seçim sizin seçiminiz, hayat sizin hayatınızdır.. lafım yok.. hele siyasi bir polemiğe girmeye hiç niyetim yok..benim burada farkettirmek istediğim çok küçük bir ayrıntı sadece..bir gün eğer yolunuz kadıköye düşerse lütfen haydarpaşadaki bu tesise kadar zahmet edin.. bir devlet kurumu.. çürümeye terkedilmiş.. e bu durumda olan çok yer var, n’olmuş yani diyebilirsiniz.. eyvallah diyerek kapıdaki ironiye dikkatinizi çekmek istiyorum.. demir kapıdaki koca harflerle “HİZMET DIŞIDIR” tabelasının hemen sağında arka tarafta Atatürk büstü yer almakta..büstün üzerinde ise o cumhuriyetin ilk yıllardaki heyecanın, aşkın, azmin ifadesi olan kelimeler kazınmış..“Türk, Öğün, Çalış, Güven”
fotoğrafı çektikten sonra şöyle bir durdum kapının önünde.. ne yapacağımı bilemedim.. kendimden utandım.. ve yürüyüp gittim..
yorumlar
Eskiden ordan karşılardım et ihiyacımızı.Fiyatları daha uygun olurdu.Sahip olduğumuz her şey yavaş yavaş kaybolmakta.
sahlankoç;türk öğün çalış güven derken,çalış kelimesinde sanırım başka birşey demek istemişti Atatürk,haklısın insan ne diyeceğini bilemiyor
Aziz Nesin’e saygılar…
sahlanankoç, duyarlılığın örnek olmalı.ne yazık ki, çoğumuz bu kadar özel bir detayı göremeyecek kadar kapalı gözlerle geçip gidiyoruz yollardan ve hatta hayattan.bu ülkenin kaybedecek çok az şeyi kaldı, maalesef.
yok edilen kurumları tek tek saymak pek de mümkün değil dostlarım.. ve yok edilirken izlenen stratejileri duysanız küçük dilinizi yutarsınız.. kamu iktisadi teşekküllerinin nasıl bilinçli olarak “zarar ettirildiğini” ve sonra da “bunlar devletin sırtına kamburdur, ağır yüktür. hemen kurtulmalı” dendiğini bilseniz neler değişir acaba zihninizde..koplo teorisi değil bahsettiğim.. annem Sümerbank emeklisidir.. “özelleştirme” tiyatrosunun ilk sahnelerine bizzat şahit olmuştur.. ve fakat engel olacak, olabilecek bir mevkide değildir.. engel olabilecek durumda olanlar da hızla emekli ettirilip, yerlerine Amerikalarda yetişmiş yeni nesil müdürler atanmıştır.. ve o müdürlerin harika idaresi ile sümerbanktan hiç bir eser kalmamıştır geriye.. onlarca fabrika kapanmış.. atelye değil.. koskoca üretim merkezleri.. deri kundura fabrikaları, halı dokuma fabrikaları, kumaş iplik ve dokuma fabrikaları, basma fabrikaları, çini seramik fabrikaları.. ve bu saydıklarım sadece Sümerbank’a ait tesisler..çok garip.. bunlar birebir yaşanmış.. şahitleri de hala hayatta.. topu topu 20-25 senelik bir mazi.. ama nasıl unutuyoruz bunları.. nasıl inanıyoruz uydurdukları sanal gerçekliğe..ve ne biçim bir koyun sürüsüyüz ki böylesine hunharca güdülüyoruz ve gıkımız çıkmıyor.. alkış tutuyoruz kasaplarımızaöldün mü ey halkım..kim katletti seni..ne ara öldük biz..ve ne zaman hiç bir halt edemeden kendimize acır, böyle yazılar yazar olduk..
Bunların sorumlusu aslında birey olarak bizler değiliz.Tabiki bizler de sesimizi duyura biliriz.Bu aslında belki de başka güçlerin istekleridir.Her şeyinizi satmakla kalmadık.Tarlamız da yetiştirdiğimiz ürünlere bile karışılıyor.Köylü’nün çay toplamaması için gereken her türlü zorluk,resmen işkence.Tarlasında ki fındık fidelerini sökenlere para vadediliyor,şeker fabrikalarımız kapatılıyor çünkü bizler her şeyimizle yabancı güçlere bağımlı olmuşuz.Soframızda pişirdiğimiz nohut,bulgur,pirinç,temel gıda maddelerimiz bile bize ait değil.Eskiden teknoloji yokken başardıklarımızı,şimdi başaramıyoruz.Hani bizim yerli üretim mallarımız