Evet vapur sesi.. Yani vapurun düdüğünün sesi ama bildiğiniz gibi değil.. Bu ses, bir İstanbullu olarak sık sık duyduğumuz vapur düdüklerine pek benzememektedir.. İşin doğrusu böylesine insanın içini titreten bu sesi artık hiç bir kaptan hiç bir vapurdan çıkaramamaktadır..Daha eski de olabilir ama sanıyorum ellili yıllarda, büyük ihtimalle Yorgo Iliadis’in -ki kendisinin adını akıp giden film jeneriklerinden iyi biliriz- bir şekilde kayıt ettiğini hayal ettiğim, boğazda seyrüsefer halinde olan bir şehir hatları vapurunun,insana daha çok hüzün veren sesidir bu.. Ki o yıllardan bu günlere kadar içinde deniz sahnesi olan her filmde ve ayrıca tv dizilerinde duyulagelmiştir..Televizyondan yükselip kulağıma gelen bu davudi ses, her defasında beni bir yerlere götürür ve sesin kesilmesiyle birlikte, kısa bir süre içinde aynen geri getirir.. Sesin beni götürdüğü yer çoğunlukla çocukluğum, bazen de gençliğim olur..Eski Türk filmlerinin olmazsa olmaz bu ses efekti, o hiç değişmeyen musikisiyle beni her zaman bir başka şekilde büyülüyerek kendi içimde kısa ama çarpıcı bir yolculuk yaşatır..İşin asıl ilginç ya da düşündürücü olan yanı, yarım yüzyılı aşan süredir Yeşilçam denilen film piyasamızda bu işle uğraşan bir Allah kulunun dahi “Ya bir vapur sesi de ben alıp kaydedeyim, hele biraz değişiklik olsun” dememiş, diyememiş olmasıdır..Sonuç olarak bu da gösteriyor ki yıllardır milli bayramlarımızda “Türk milleti çalışkandır” diyen Atatürk’ümüz bile bu “boşverci” milleti maalesef gaza getirememiştir..Neyse.. Ne yapalım, varsın yeni vapur sesimiz eksik olsun ama gönül telimizi titreten o ulvi ses, dileğimdir ki hep geçmişimizden seslenerek yine bizimle buluşsun..