bildirgec.org

nazokiraze

11 yıl önce üye olmuş, 527 yazı yazmış. 8804 yorum yazmış.

ilk özgür yaşayan kadınlardan birinin hikayesi

nazokiraze | 14 May 2010 15:41

Hipparkhia (Hipparchia) Antik Yunan’da Kinikler Okulu‘ndan kadın filozoftur,soylu bir aileden gelir,zengindir ancak erkek kardeşi Metrocles’in eğitmeni ve Kinikler Okulu’nun en önemli kişilerinden olan hayırsever ,çileci ve çirkin olmasıyla bilinen Krates’e aşık olur. Bu birlikteliğe karşı çıkan ailesi ve çevresindekilere ise Krates’le evlenmesine karşı çıkıldığı taktirde canına kıyacağını belirtir.

Ancak Krates bu evliliğin olmaması gerektiğini düşündüğünden Hipparchia‘nın kendisinden vazgeçmesi için elinden geleni yapar,öyle ya bu soylu ve genç kadın kendisi gibi elinde mal,mülk tutmayan, ordan oraya gezen,fakir ve çirkin bir adamı ne yapsındı.Hatta ne yaparsa yapsın kendisinden vargeçmeyen kadının karşısında çırılçıplak soyunarak işte malım mülküm bu diyerek ayaklarının dibine bile yatar ancak Hipparchiakararlıdır , ne olursa olsun ruhen ve bedenen Krates’in olmaya hazırdır. Kaynaklarda o an Hipparchia’nın da soyunduğu yazar.

Hipparchia evlendikten sonra eşi gibi gezgin hayatı yaşamaya başlar hatta söylenenlere göre açıklıkta yatar,kalkar,birlikte olurlar ve bu da halkın tepkisini çeker.Geleneksel evlilik düzeninden çok uzak olan bu yaşam biçimi her ne kadar bazı kesimlerce yadırgansa da Hipparchia kıyafetlerinin o dönemki ilginçliğine rağmen eşiyle birlikte ziyafetlere davet edilir ve davetlere gitmekten geri kalmaz, bu o dönem için çok ilginç bir durumdur, kadınlar erkekler gibi eşitlik sergilemesi Hipparchia sayesinde başladı bile denilebilir.

sinema dünyası yeni dedikodular—-Yeni

nazokiraze | 14 May 2010 13:50

Wizard Jeans tarafından yapılan listede Penelope Cruz Dünyanın En Güzel Kadını olarak seçildi. Listede Catherine Deneuve beşinci olurken Sophia Loren onuncu oldu. İlk ona giren oyuncular arasında Helen Mirren ve Kristin Scott Thomas da var.

Beren Saat Gecenin Kanatları filmindeki çıplak sahneleri için kendisinin rızası dışında göğüslerinin ayna konularak gösterildiğini iddia etti. Filmin reklamını yapmadığı için yapımcı Murat Tokat ile mahkemelik olan Saat, otuz bin liralık tazminat istemiyle dava edildi, Beren Saat hem ayna koyarak gögüslerini göstererek onu kandırdıklarını hem de dava ettiklerini açıkladı.

haziran yaklaşırken sinema haberleri

nazokiraze | 14 May 2010 09:54

18 Haziran 2010 Cuma tarihi ,Dürbünümde 1001 İstanbul filminin galasının yapılacağı tarih olarak belirlendi. Yeditepe Üniversitesi’nde gerçekleştirelecek galadan sonra film sinemalarda değil kahvehanelerde, belediye kültür merkezlerinde,konsolosluklarda gösterilecek.Film bir Işıl Özgentürk Film Atölyesi çalışması ve on kısa filmden oluşan 90 dakikalık bir yapıt.

Pera Müzesi 40. Yılında Aya Yolculuk etkinlikleri çerçevesinde Mayıs-Haziran ayında pek çok filme ev sahipliği yapacak. 1927 yapımı Metropolis bunlardan biri. Filmin gösterim tarihi 10 Haziran 2010 saat:19:00

17. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali 7 – 13 Haziran 2010 tarihleri arasında gerçekleştirilecek.
Festivalin Dünya Sineması bölümünde Devrim / Revoluccion, Yengeç Kapanı / Crab Trap, Dünyanın En Mutlu Kızı / The Happiest Girl in the World, Lübnan / Lebanon, Nasıl Bir Yaz Geçirdim / How I Ended This Summer, Illusionas Opticas / Optik Yanılsamalar ,Gölgede / In the Shadows gibi filmler yer alacak. Festival çerçevesinde 200’den fazla film, yedi sinema salonunda izleyiciyle buluşacak.

Hypatia–2

nazokiraze | 11 May 2010 14:01

Pozitif bilimlerde en üstün noktada olan İskenderiye din açısından karışıklık içerisindeyken dönemin ünlü bilge kadını Hypatia güzelliği,zekası ve felsefeleri ile çevresindekileri adeta büyülüyordu, İskenderiye’nin Valisi Orestes ve Cyrene Başpiskoposu olan Synesius’ta bu büyüye kapılanlar içerisindeydi.Ancak Yeni Eflatuncular Cyril için büyük bir tehditti,Hypatia’nın Orestes’i desteklemesi Orestes ile çatışma yaşayan Cyril’i ona düşman eden ilk olaydır.Cyril ve yandaşları Hypatia’nın bulunduğu konumun önemini, İskenderiye ve dışında edindiği itibarı çok iyi biliyorlardı. Ünü İstanbul, Suriye hatta İznik’e kadar gitmiş,öğrencileri hep soylu ve itibarlı kişilerdi. Hatta imparatorluk içerisinde önemli görevlerde bulunan öğrencilerini olması Cyril’in daha çok diş bilemesine olanak tanıyordu.Derslerine Hristiyanlardan paganlara, ateistlerden Yahudilere kadar her inançtan insanlar geliyordu.(Bilim uğruna verilmiş bir hayat)

Ancak Hypatia sadece öğrencileri ve ilimle ilgilenenler tarafından sevilip sayılan, halkça pek hoş karşılanmayan biriydi, çünkü din adamlarının yaptığı gibi düşüncelerini kendi veya öğrencileri yoluyla halka yaymaya çalışmamıştı, kendini soyutlamış,halk üzerinde etki yaratmaya yeltenmemişti.Üstelik paganlarla Hristiyanlar çatışırken Hristiyan olmadığı ve onlar tarafından sevilmediği halde paganlar için de kayıtsız kalmıştır ve bu da ona karşı plan yapmak için iyi bir zemin hazırlamıştı.

Hypatia–1

nazokiraze | 11 May 2010 11:47

Dördüncü asır dini konularda oldukça önemli olayların yaşandığı dönemlerden biriydi .Roma İmparatoru Kanstantios’un oğlu Konstantinpaganlığı bırakıp Hristiyan dinine geçmiş ve kendini bu dinin koruyucusu ilan etmişti ve insanları bu dine geçmesi için ödüllerle teşvik ederek din adamlarının maaşlarını yükseltmişti ve yıllardır tutundukları din inançlarından Hristiyanlığa geçmeyenlere karşı oldukça acımasız davranmıştı. Bu dinin ilk psişik olayları bu dönem başlamıştır, imparatorun gördüğü görüntüler, rüyalar sonrasında kutsal emanetler, nekromansiye kadar gitti (ölüye tapma) heryerde bir mucize yaşanmaya başladı .

Konstantin’in ölümünden sonra iki oğlu tarafından yürütülen politika yine Hristiyan olmayanlara zulüm yönündeydi,çocuklar zorla ailelerinden koparılarak vaftiz edildi, kutsanmış ekmekler zorla yedirildi.

Roma İmparatoru Julian ise politikasıyla herkese eşit davranarak Hristiyan dünyasını kaygıya düşürdü, öyle ya bu hükümdar paganlarla Hristiyanları bir tutuyor, bazı düşüncelerinden dolayı kovulan din adamlarını ülkeye geri çağırıyordu,üstelik paganların ibadet yerlerini tekrar geri vermişti.Bu hareketlerinden dolayı kendisine Apostate (küçük düşüren)denilse de Julian sözlerinde son nefesinde bile zulüme karşı çıkarak, halkın mutluluğunu amaçladığını belirtmiştir.

haziran yaklaşırken haberler

nazokiraze | 06 May 2010 11:38

Marmok Uluslararası Gourmet Riders festivali11-13 Haziran tarihleri arasında ilk kez yapılacak. İçeriğinde elma yeme, yoğurt içinde altın bulma, yemek yapma yarışması gibi yemek etkinlikleri barındıracak olan festivalde ayrıca barmenler arası ve çiftler arası dans yarışması da olacak.

Haziran ayı gelince enginar, taze patates, bamya, kiraz ve dut yiyebileceğiz.

26. Mengen Uluslararası Aşçılık ve Turizm Festivali 25-27 Haziran tarihleri arasında düzenlenecek.

sinemanın devlerinin bilinmeyenleri

nazokiraze | 06 May 2010 09:55

Türk sinemasının en aksiyon ustası kült oyuncu Cüneyt Arkın 1970’li yıllarda şarkıcılık yapar, o dönem moda olan sinemadan sahneye geçiş (şimdi tam tersi yapılıyor) onu da etkiler ve İzmir Fuarı’nda sahne alır, hemde yanında şov için dans eden kızlarla birlikte, Arkın’ın bu şarkıcılık macerası çok kısa sürer.

Hale Soygazi Saint Benoit Fransız Lisesi’nden mezun olduktan sonra Fransız Filolojisi ikinci sınıftan ayrılır ve İsviçre’ye giderek orada mankenlik eğitimi alır daha sonra bir güzellik yaışmasında taç giyerek sinemeya adım atar. Hale Soygazi oyuncu hayallerinin peşinden koşmasa ve ünlü olmasaydı ya Fransızca öğretmeni ya da tercüman olacaktı.

türk sinemasının vurdulu kırdılı filmleri

nazokiraze | 04 May 2010 16:44

Ülkemizde aksiyon filmi denince akla ilk olarak bol dayak sahneli, vurdulu kırdılı filmler gelir ve bu tür filmlerin ilk aktörü Yılmaz Güney’dir. Hatta çeşitli nedenlerden dolayı girdiği cezaevlerinde tanıştığı kişiler sayesinde rolüne daha çabuk adapte olduğu bile söylenir.Yine bu tarz filmlerin en büyük starı olan Cüneyt Arkın’ın aksine dövüş sanatlarıyla değil de yumruk yumruğa, sille tokat, tekme ile yer alır filmlerinde. Sosyal içerikli filmler çekene kadar vurdu-kırdı filmlerinin vazgeçilmez oyuncusu olan Güney’den sonra Cihangir Gaffari (dünyanın en ünlü kahramanlarından biri olmasına rağmen sadece ülkemizde o dönem filmi çekilen Zagor‘u oynadı), Yılmaz Köksal gibi oyuncular aksiyon filmleri çevirirler ama asıl bu tür Cüneyt Arkın ile birlikte bambaşka bir şekle bürünür.

Hala dövüşlü filmlerin kült oyuncusu olan Cüneyt Arkın Malkoçoğlu, Kara Murat serileri ile at üzerinde onlarca kişiyi dövebilen olağanüstü bir halk kahramanı olarak işe başlar. Sonrasında yine kötüleri dövmekten çekinmeyen, bilmem kaç kurşun yarası olsa bile ağzından sigarası bile düşmeden hepsinin ağzını, burnunu dağıtan polis tiplemeleri ile aksiyon sevenlerin karşısında haklı bir yere sahip olur. Ülkemizde ata binme, karate yapma, dayak, çatışma, kılıç kullanma sahneleri denildiğinde ilk akla gelen kişi Cüneyt Arkın’dır. Tarkan serisi ile Kartal Tibet’te uzun süre Cüneyt Arkın gibi hayran kitlesi edinir. Bu tür seri filmlerden biri de Battal Gazi, Karaoğlan serisidir. Cüneyt Arkın sayesinde o dönem gençliğinin karateye olan ilgisi artar.

bıttım sabunu

nazokiraze | 03 May 2010 16:15

İsmi Arapça’dan gelen Siirt’in meşhur Bıttım sabunu (botan sabunu) menengiç bitkisinden yapılır, bu bitkinin yöre halkına göre adı bıttımdır.Menengiç yani bıttım aşılanmamış fıstığa denir ve sabun yapımında yağı ve yeşil kabuğu kullanılır.

Saç dökülmelerine,kepeğe,baştaki yaralara ,kırılmalara birebir olduğuna inanılan Bıttım sabunu ilk etapta saçlarda sertlik oluştursa da daha sonra saçın zamanla alışmasıyla veya sonrasında saç kremi kullanılması ile normale dönüyor.Bu sabun yapımında kullanılan yabani fıstıktan kahve üretimi de yapılmaktadır. Bıttım sabunlarında kesinlikle doğallık dışı katkı maddesi yer almadığı belirtiliyor ve ciltte de kullanılması öneriliyor. Sabunun yan etkisi yokmuş.

öldükten sonra idam edilen bir devlet adamı

nazokiraze | 01 May 2010 12:46

Tarih sayfalarına bakacak olursak sağlığında haksızlığa uğrayan öldükten sonra kıymetlenen (Deniz Gezmiş ve arkadaşları) hatta Jeanne d’Arcgibi yüzyıllar sonra azize ilan edilen, öldükten sonra taç takılan (Ölü Kraliçe) gibi sayısız örneklerle karşılaşabiliriz. Öldükten sonra onurlandırılmayı bir kenara bırakın bir de öldükten sonra hain ilan edilen hatta daha fazlası da yapılan insanlardan birinden bahsedeceğiz.

”On yurttaştan dokuzu benden nefret mi ediyor? ne önemi var; eğer tek silahlı olan içlerinde, onuncusu ise” sözlerinin sahibi Oliver Cromwell‘den bahsediyorum.Cromwell İrlanda ve İngiltere’de en nefret edilen devlet adamlarından biri, öyle ki tarihte unutulmak istendiği bile söylenir.

Kral Sekizinci Henry’nin ferman mührü emini ve sözüne bakarak özel hayatını şekillendirdigi, dini reform konusunda aklını çelen, eşini idam ettirmesinde en büyük rolü oynayan ama sonunda kendi kellesini de kaybeden Thomas Cromwell’ in soyundan gelir Oliver Cromwell . Yaşadığı dönemdeki resmi din olan Protestanlığı seçmemiş onun yerine koyu bir Puritan (pruten)dır.