Şu imanına yandığım sanal alemin kendinden menkul bir yaratık olmadığından eminsek şayet, ağı oluşturan ve kullanan grupların da bir sosyolojisi var elbette. Kamuoyu araştırmaları ne der bilemiyorum ama ülkemizdeki son kullanıcı ve vepçi profilleri için bir genelleme bilimsel açıdan büyük bir gaflet olur. Biz de çok bilimsel gitmeyerek, üstelik son kullanıcıları da safdışı bırakarak, vepçi denen vatan evlatlarının türlerine, alt türlerine ve türevlerine bir dokunduralım dedik. Bu yazıdan halkımıza ait analizler yapmayan da Micheal Jackson olsun işte.

Siber alemde byte üreten atılımcı genç ve parlak beyinlerin en çok hangi alanlarda inşaat yaptıklarını merak eden var mı? Ya da hompeyc türündeki gecekondularının pervazlarında hane sakinlerinin en fazla ne tür çiçek ve böceklerin sergilenmesini arzu ettiklerini? Benim de söyleyecek şeylerim varın mı, yoksa Benim de gösterecek şeylerim varın mı daha revaçta olduğunu?

İnsanlar neden site yaparlar diye düşündüğümde, dört tane cevap ile karşılaştım sinirciklerimin arasında:

1. Öğrenme: Çoğu vepçi gezip gördüğü sitelerde karşılaştığı içerik ve sunumu nüanslar katarak sunar. Bunun nedeni günlük yaşamdan pek de farklı olmayan bir şeye dayanır aslında. Öğrenmeye. Yani nasıl konuşmayı öğreniyor ve herkesle aynı olmasa da benzer biçimde konuşuyorsak, bu da onun gibi bir şey. Pek az kişi özgün konuşma ya da yazma biçimleri geliştirir, pek az kişi yeni dile yeni sözcükler katar, pek az kişi soğuk ve ruhsuz kelimeleri estetize ederek sunabilme yetisine sahiptir. Edebiyat bu yüzden edebiyat olmuştur zaten.

2. Teşhir: İnsanoğlunun atlatamadığı hastalığı… Kapitalizmin (mankenler, makyaj, moda, tv, pornografi ve benzeri araçlarla) bol miktarda sömürdüğü bir hastalık üstelik. Birilerine bir şey göstermek, ruhunu, bir uzvunu ya da sadece ben varım ulan! diyebilmek uğruna isimlerini bu yozluğa alet etmeleri.

3. Dert:Ya şu lanet dünyaya küfretmek, ya iyice dolan beyin haznelerini boşaltmak, ya başka insanlarla ortam/mekan/düşünce/vs. paylaşmak, üretimleri sergilemek (itina ile teşhirden ayrı tutunuz) şeklinde uzatabilecek bir dizi.

4. Para: Sona kaldığına bakmayın, aslında en mühimi fakat çok da umrumda değil, oyunun kuralı bu zaten, kimileri değiştirinceye kadar.

Yukarıdaki nedenlerin ilk ikisinin pastanın en büyük dilimini kapladığını söylemek abes olmayacak herhalde. Sürekli -ticari olmasa da- arz-talep meselesinin kafaya takılarak Arama / SMS / Chat / Mizah / Şiir / Ziyaretçi Defteri / Webmaster Köşesi gibi birbirinin klonu sayfaların türetilmesinin, işte ben buyum zırvalığının gözümüze gözümüze mütemadiyen sokulmasının, özgün üretimlerin veya hissiyat paylaşımlarının ve dahi nitelikli içeriğin şu ülke ağında parmakla sayılacak derecede az olmasının nedenlerine acaba Atatürk’ün erken öldüğü dışında cevaplar getirebilecek babayiğitler var mıdır bu alemde?

Demeyin ki bizim halimiz memleketin hali. O kadarı gayet açık ve net zaten. Mühim olan dışarıda veya içeride, yani ağda veya değil bu duruma bir miktar da olsa nasıl müdahil olunabileceğinin yanıtıdır kanımca…

Şu an kafamda alternatif bir ağ oluşturmak isteyen tilkiler dolaşıyor. Hem öğrenme olayına farklı bir pencere getirmek, hem teşhircilerin üzerlerine kabus gibi çökmek, aynı zamanda tacirlerin ipliğini pazara çıkartarak derdimizi anlatmak üzerine kurulu bir ağ oluşturamaz mıyız dersiniz? Aslında birbirlerine değen benzeri bir ağ var elbette, linklerin aşağı yukarı aynı olduğu, paslaşan bir topluluk da denebilir aslında buna. Peki ya neden buna isim verilmesin?

Bir düşünelim derim.