bildirgec.org

politikacılar hakkında tüm yazılar

Yeni özdeyişler, atasözlerimiz ve anlamları!

buddhala | 12 January 2007 19:42

Koyunun olmadığı yerde, keçiye Ali Dibo derler…
Burda atalarımız, fazla katılanın olmadığı bir ihalede, ihaleyi alanın alnının akıyla Ali Dibo olacağını söylemektedir.

Sakla fındığı, Cüneyt Zapsu yesin.
Burda da atalarımız, zamanında fındık kurdu ilan edilen, Cüneyt Zapsu’ ya afiyet olsun demektedir.

Ananı da al git!
Şair burda bayrağa seslenmektedir.

Askerlik yan gelip yatma yeri değildir.
Atalarımız burda, askerlerin başına çuval geçiririldikten sonra yatabileceğini vurgulamaktadır. Ve sözlerinin yanlış anlaşıldığını atalarımız bir basın açıklamasıyla bildirmiştir.

Turkuaz Hareket

dogukansavas | 20 October 2006 12:37

Turkuaz Hareket'in Logosu
Turkuaz Hareket’in Logosu

Bir dönem önceki İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkanı Ali Müfit GürtunaGüzel Türkiye’mizin Yükselen Rengi” sloganıyla Turkuaz Hareket altında bir siyasi oluşum başlatmış.
Sitede ne olduklarına, kendilerine neden ihtiyaç olduğuna dair açıklamalar mevcut.
Siyaset, dış politika,Türkiye ve Avrupa hakkında görüşleri var.
Benim gözüme ilk takılan ise: “Türkiye’miz” değil “Türkiye’miz”

soykırım

asymptot | 15 October 2006 16:42

genocide/soykırım polonya yahudisi raphael lemkin tarafından 1943 yılında ilk kez tanımlanmış bir insanlık suçudur. lemkin’in tanımına göre: soykırım; belirli bir gruba mensup kitlelerin yalnızca toplu öldürülmeleri değil grupları oluşturan değerleri ve grupları ortadan kaldırmak için yapılan organize hareketlerin tümüdür. böylesi bir plan politik ve sosyal kurumların, kültürüel, dilsel, milli duyguların , din, milli grupların ekonomik varlıkları ayrışması; bireysel güvenliklerin, özgürlüklerin, sağlığın, kutal değerlerin hatta yaşamların ortadan kalkmasıdır.
bu tanım milli gruplar üzerine kurulu olduğu için dar olduğu şeklinde eleştirilir, bütün grupları içine alacak şekilde genişlemesini önerenler var bu yönden. öte yandan bu tanım yalnızca fiziksel soykırımı/öldürmeyi içermediği için aşırı geniş de bulunur.
lemkin’in girişimleriyle 1948te birleşmiş milletler genel kurulu soykırımın önlenmesi ve cezalandırılması yasasını kabul etti, 1951’de de yürürlüğe girdi. bu yasa bir çok ülkenin de yasalaştırdığı bir soykırım tanımını içeriyor. bu tanıma göre:

plastip show

cebrailiye | 25 May 2006 11:01

90’lı yıllarda plastip show vardı. şimdi olan bitene bakıyorum da ; politikacılarımız , üstünden sadece 15 sene geçmesine rağmen , neredeyse 115 sene gerilemişler. o zamanlar daha mı hoşgörülüydü bu insanlar yoksa bu insanlar o insanlar mı değildi , ben mi abartıyorum , onlar mı çizmeyi aşıyor , burası neresi , ben kimim ?

ZATEN SİYASET YAPAMIYOR

Neo Eroica | 22 April 2006 16:55

Bazen düşünüyorum da; bu ülke nasıl yönetiliyor diye çok merak ediyorum. Nasıl oluyor da bu insanlar ülke yönetiminde yer alabiliyor şaşırıyorum. Aslında şaşkınlık yaratacak pek fazla bi’ olay olmamasına rağmen, çünkü bu yönetimin gaflarına şaşırmamak gerekiyor, yine de bazen “Bu kadar olur yani, yuh!” diyesim geliyor.

Ülke gündemini az çok takip ediyorsanız ne demek istediğimi anlamamanız olasılık dışı diye de düşünüyorum. İşte size bir örnek daha: Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, katılmış olduğu bir panelde, “İnternet sayesinde doğru bilgiye ulaşmak an meselesi, dolayısıyla artık siyaset de yapamıyoruz” diye konuşmuş. Bu lafın altında yatan gerçekleri eşelemek istemiyorum, altından neler çıkacağını da yıllardır politikacılarımız sayesinde zaten öğrenmiş bulunmaktayız ne yazık ki.

Yönetim ve Siyaset

admin | 04 April 2006 01:43

Yönetim ve siyaset kavramları üniversitelerin Kamu Yönetimi programlarına başlarken öğretilen en temel ve en basit konulardandır. Bu öğretimin amacının idarecilik formasyonuna sahip olacak bireylerde daha işin başında bu alanların birbirlerinden çok farklı mecralara akan ırmaklar olduğunu kavratmak olduğu kuvvetle muhtemeldir. Öğrenciler açısından bakıldığında bu kavramların açıklanmasına ilişkin sınav sorularının yanıtlanması en kolay sorular olduğu da bir gerçektir. Çünkü teoride yönetim veya idare ile siyaset kavramlarını birbirlerinden ayırt etmek oldukça kolaydır.
Kavramsal düzeyde bu iki kavram farklı olgulara açıklama getirmektedir. Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi kitaplarına girmiş tanımlarıyla, siyaset herhangi bir zaman diliminde, dünyadaki ve bölgesel koşullar dikkate alınarak bir ülkenin geleceğine ilişkin amaç ve hedeflerin saptanması; yönetim ise belirlenen bu hedef ve amaçlara ulaşmak adına devlet aygıtının ve onun insan unsuru olan bürokratlarının kullanılmasıdır. Buradaki devlet aygıtının kullanılması ifadesi önceden belirlenmiş amaçlar doğrultusunda gerekli kamusal iş ve işlemlerin yerine getirilmesi ve her tür kaynağın bu uğurda seferber edilmesidir. Konuya organlar bağlamında baktığımız zaman, siyasetçilerin hedef saptayıcı, kamu yöneticilerinin ise siyasal süreçte ortaya çıkan eğilimlerin hayata geçirilmesi için gayret sarf eden kişiler konumunda oldukları görülecektir.
Teorideki bu basit ayrım, ne yazık ki, gündelik yaşamda hem kamu idarecileri hem de siyasetçiler açısından çözümü imkansız sorunlar ortaya çıkarmaktadır. Gündelik yaşamın içine sızdıkları vakit söz konusu bu kavramların kavramsal düzeyde gördüğümüz farklılıkları buhar olup kaybolmaktadır. Gündelik yaşamımızda ne bir siyasetçi sadece siyasetçidir, ne de bir kamu yöneticisinin yegane görevi siyasal önceden belirlenen siyasal hedeflere ulaşmak için çalışmalarda bulunmaktır. Kavramsal düzeyde birbirinden oldukça farklı alanlara etki eden bu aktörler, uygulamada istemli veya istemsiz bir şekilde birbirlerinin yetki alanlarına müdahale etmektedirler. Siyaset alanındaki bir aktör geleceği şekillendirme görevinin kendisine verildiğini iddia ederek asli fonksiyonu olan yasamanın yanında idari süreçlere müdahaleyi meşrulaştırabilmektedir. Benzer şekilde asli fonksiyonu yasal ve hukuki düzenlemelerin uygulanmasından ibaret olan bir kamu idarecisi ya da bürokrat siyasal erk tarafından tasarlanan geleceğe ulaşmak adına atılan adımları sekteye uğratabilmekte ve sürece karşı direnç gösterebilmektedir.
Her ne kadar siyaset ve yönetim kavramları kavramsal düzeyde birbirlerinden farklılaşma öngörse de uygulamada ulusal ölçekte teoride çizilen bu katı sınırlamaların dışına çıkılması bir tutarsızlık değildir. Zira ulusal ölçekte bir siyasetçi devlet sistemine tamamen aykırı radikal bir politika belirleme imkan ve kudretinden yoksun olduğu gibi bir kamu idarecisinin de siyasal hedefleri sekteye uğratmak adına gayrı hukuki iş ve işlemlerde bulunması mümkün değildir. Sonuç olarak ulusal ölçekte her ne kadar bu kavramların birbirlerinin yetki alanlarına belirli ölçüde müdahaleleri söz konusuysa da bu müdahalelerin karşılıklı olarak birbirlerini dengeledikleri ifade edilebilir.