İnce bir şerittir yol. İnsanı inceden inceye bir mekanda inceden inceye içe çeken duygudur yol.Bir teyp, bir kitap, yada gazete bu yolculuğun vazgeçilmezidir. Hele bir de telefon serbestse; bir yılan bin duvarla da geçer yol.İnsan yolda neler öğrenmez ki? Hele birde yalnızsa; dörde bölündüğünde sıfır yada bir kalanını veren koltukların pencere kenarı olduğunu, uzaktaki bir cismin yakındakine göre daha yavaş gider gibi göründüğü, blok haldeki derslerin kıymetini, ortası göçük dahi olsa bir kanepe yatağın eşsiz rahatlığı ve tabi ki sabrı öğrenir insan. Bitmemeye ahdetmiş gibi görünen yolların, ahdinin bozulacağı anı beklemenin sabrı. Birde istemeyi öğrenir insan, dergi, gazete gibi eşhasın, komşu koltuğun filelerinde sahibinin ihtiyacını tedarik ettikten sonra kimsesiz bırakılmasıyla içte istek uyandırarak ricaya zorlayan.Aslında yol insanın kendine olan vuslatı, hayata olan hicretidir.Hep istenen menzilin bekleme salonudur. Buna rağmen sıkıcıdır yol. Çünkü beklemek sıkıcıdır. Bağlanıyor, az sonra, üç saate varır, istersen kendine.Birde yazmayı öğrenir insan, bu satırlarla gelen.