1980-82 döneminde Türkiye’de iki önemli şey olmuş. Birincisi Türkiye’de yerli sanayi kurma kapısı kapatılmış. Bununla bağlantılı aynı sıra ikinci bir olay var: YÖK kurdurulmuş. YÖK’ün kurdurulmasının sonucu nedir? Üniversitelerde araştırma adeta yasak edilmiş. Yasak demeye gerek yok, fiilen nerdeyse yasak hale getirilmiş. Araştırma yapamazsın, yaparsan da bir sürü dert alırsın. Fizik, kimya gibi konularda bile sahici araştırma yapanın başı derde girer olmuş. Araştırma yapmak yerine 40 saat ders verip para alıp, hazır ekmek yiyeceksin. Oh ne ala! Böylelikle üniversiteler bitirilmiş. Üniversitelerde bugün bilim de yoktur, eğitim de yoktur. Peki niye Üniversiteler bitirilmiş? 70’lerin sonlarına kadar millet iki kelime ile (faşist, komünist) birbirine düşürülüyormuş, bombalar patlıyormuş. Bu anarşi olaylarına rağmen üniversitelerde araştırma, bilim, teknik havası başlamış. Sanayiler yerli imkanlarla kurulmaya çalışılırken, örneğin; bir plastik fabrikası kurulacağı zaman üniversiteden konuyla ilgili kişilere araştırmalar yaptırılıyormuş. Bir taraftan sanayi durdurulmuş. Yerine turizm yerleştirilmiş. Gana’ya İngilizler aynı modeli sokmuşlar. “Canım sizin yapmanıza gerek yok.” Biz size satarız. “Siz turizmle geçinin.” demişler. Türkiye’de sanayinin durdurulması, aynı zamanda üniversitelerde araştırmanın (bilim, teknik) bitirilmesi suretiyle; sanayi kuracak, teknoloji geliştirecek insan gücünün engellenmesi bugünler de ki buhranlarımızı hazırladı. Maalesef Türkiye’de bugün meslek sahaları yok denecek kadar yok! Mühendisler (elektrik, makine hele de temel bilimlerde öğrenim görenler) meslekleriyle hiç alakalı olmayan işlerle uğraşmak zorunda kalıyorlar. “Kumaş dokuyacağız”… “Avrupa’dan makine alacağız”… Diye durdurup, bitirmişler bizi. Şimdiye kadar dokuma tezgahları için verilmiş olan döviz, dışarıya satılan tüm dokuma ürünlerinden alınan dövizden daha fazla imiş! Nitekim dokuma ürünlerini de, “Çin ve Pakistan’dan daha ucuza alırız… Demişler!