yeşim ağaoğlu
yeşim ağaoğlu

bu bir şiir ve şair yazısı.bir sürü şair var, bir sürü şiir var. ama hepsi insana dokunmuyor, tanıdık gelmiyor. insan her şiiri gidip dolabının üzerine, duvarına yapıştırmak istemiyor, her şiirle aynı yastıkta uyumak istemiyor. az şiir ve şair özel çünkü. hele de o şairi siz keşfetmişseniz.yeşim ağaoğlu tam da öyle bir şair. çok görünmüyor, özlettiriyor, beklettiriyor kendini. istanbul’da doğmuş. istanbul üniversitesi arkeoloji mezunu. “türk arkeolojik belgesel filmleri ve suha arın’ın arkeolojik belgesel filmleri” üzerine yüksek lisans yapmış… şairin özgeçmişi böyle devam ediyor. nedense artık bu özgeçmiş kısımlarından sıkılmaya başladım. şiirlerinin onsekiz yaşından beri muhtelif sanat ve edebiyat dergilerinde yayımlandığından söz edip bırakalım. bir yazar ya da şairi sevmek için onun hayatı hakkında pek bir şey bilmemek gerek diye düşünürüm hep. bu sefer son olsun, yazar ya da şairlerin gündelik yaşamlarından söz etmeyelim bir daha.

mustafa erdem özler
mustafa erdem özler

bir de sabah aklıma geldi, şiir yıllıklarında bile şairlerin yaklaşık yüzde doksanı erkek, yüzde onu kadın. bu durumu açıklayabilecek olan var mı.mustafa erdem özler yıllar sonra yeni, sevimli bir şiir kitabıyla geri döndü: erdem devesi. ekonomik bir şiir yazmış enikonu, tek bir harf çıkarılamıyor şiirlerinden. sade ve öz. güncel şiir ve şairler de takip edilmeli bir yandan. 2008 cemal süreya şiir ödülünü kazanan dosya, üç kısımdan oluşuyor: anne çöl pişmedi mi hala, çeşmelere dilenir herkesin elleri ve zaman tefini çalıyor. kitapta ben en çok lık lık, bkz ayna, av, yanık izi, taze, patika, gül ve erdem devesi isimli şiirlerini sevdim şairin. iyi gelen bir şiir kitabı bu, ayrı tutun, alın okuyun derim.insanların güzel şiirler okuduğu günlere.