Hiç aklıma gelmezdi bir kitabın ayrılık sembolü olabileceği yastığımın altında görmeseydim.

Geceydi, saat epey ilerlemişti. Gözlerim uyku bulsaydı bir yerlerden hemen dalıverecekti sessiz güzel beyaz bir buluta. Odamın darlığına bedenimi saldım sallana sallana. Çok keskin bir köşe yastığımın altında gözümü ısırdı. Bir kitapdı bu.Buket Uzuner’in Kumral Ada Mavi Tuna’sı. Sevdiklerim arasında. O getirmişti. Bizi birbirimize bağlayan tek şeyi de usulca odama girip kimsecikler yokken belki biraz özensiz bırakmıştı yastığımın altına. Neden yastığımın altına diye düşündüm, yatağın üstüne sereserpe bırakıp gidebilirdi, neden gizledi, ya da gizlediği asıl şey neydi? Kendi, ben, kalbi, gururu? Yatağa oturdum, küçük bir umutla küçük bir not aradım arasında,yoktu. Kitapta altını çizdiğim yerleri tekrar tekrar okudum, dikkatim o sözlere kaymıştı;

“…Kendinizi tanımaya başladıkça özgürleşirsiniz…”

“…Özgürlük, her sabah uyandığında istediğin aynı şeyleri yapabilmektir…”

“…hepimiz gençken birilerini mükemmel sanmadık mı…”

“…kimseye borcum, minnetim yoktur ve bu büyük bir hürriyet, tabii büyük bir yalnızlıktır…”

“…bu adam kendini böyle tanımlıyorsa, başkaları ne yapabilir artık?…”

“…sessizliğin gücünü küçümseyen ya da inkar edenler, kanımca önemli bir silahın farkında değillerdir…”

“…bazı insanlar aklın tekellerinde olduğunu, herkesin fazlaca saf olduğunu sanırlar…”

“…yüzeylerde dolaşmak, derinliklerdeki güzellikleri asla göremeden ölmek gibi bir ağır ceza taşır daima!…”

Hepsi sanki küçük birer ipucu gibi bana ulaşmam gereken yeri işaret ediyorlardı, galiba ulaştım.

Sonra kapattım kitabı bir daha hiç açmamak üzere,zaten kahramanım da çoktan ölmüştü.

Böyle yazdım ona attığım epostada. Aslında yalan da değildi. İçimde can çekişen biri vardı. En son kahramanım, en son değer verdiğim. Yaşatmak için çabaladığım, her ilaca yan etki veren gerçek anlamda çaresiz bir kahraman. Ayağa kalktım, biraz sarsılmıştım ama yaşayacaktım, daha önce daha şiddetli darbeler almıştım ben, bu neydi ki! Odadan çıktım, diğer odaya gidip bilgisayarımı açtım, kısa bir betimleme, kısa bir ayrılık tümcesi ve kıpkısacık bir titreme ile eposta yazdım ona. Sustum, konuşmadım, düşünmedim sadece uyudum.