geçen haftalarda internette yayılan ve bir volkswagen polo reklamı bu aralar volkswagen’in epey başını ağrıtıyor. reklamda ortadoğulu görünümüne sahip bir adam evinden çıkıyor ve şık polo’suna biniyor daha sonra bir kafenin önüne gelip arabasının içinde kendini patlatıyor. VW’nin reklam ajansı DDB bu reklamın kendileri tarafından yapılmadığını açıklamıştı. daha sonra olayın failleri olarak Lee Ford ve Dan Brooks isimli iki yaratık gösterildi. VW reklamın internette yayılması üzerine bir basın toplantısı yaptı ve olayı ” Volkswagen’in pırrıl adına bir saldırı” olarak niteledi. bu arada Lee ve Dan biraderler de hazırladıkları bu muhteşem film için firmadan özür diledi ve bir daha yapmayacaklarına dair söz verdi.virütik pazarlama fikrine ilham veren, gelişimini hiçbir ücret almadan sağlayan forward canavarlarına burdan tüm kalbimle teşekkür ediyorum.
yorumlar
Fikir ozunde sahane. Ancak 40bin sterlin malieyti oldugu iddia edilen bir reklam icin ‘dagitilmak uzere yapilmadigi’ni soylemek dusunduruyor insani.Asagilik yahudi Ingiliz’lerin de para verip yaptirtmis oldugunu dusunmuyor degilim hani.
“polo small but though” ?Bayram dönüşü bu “small but tough” arabanın önünden geçtik, içinde can vermiş insanların direksiyon başındaki görüntüsü hala gözlerimin önünde….
ford ve puma için de yapılmıştı galiba benzeri.bir de özür dileyince kapitalizm anında affetti, ilginç.
demişsin ama bu çağ dahilinde ilginç bulunabilecek şeylerin sayısındaki azalmanın farkındasındır herhalde. tabii, etik yada dürüst tabir edilen kaygıları olan ve buna göre davranışlar sergileyen kimselerin pek yakında “human park” tipi yerlerde sergilenmesi de mümkündür. e artık böyle şeyler ilginç geliyor snuçta.
benim ilginç bulduğum nokta, çok uluslu bir şirketin kendisine para kaybettiren bir durumda “gençler yapmış bir anarşistlik hadi bakalım” babacan tavrını göstermesiydi. bulunduğumuz çağ konusunda haklısınız demekle birlikte aynı çağın komplo hislerine ne kadar açık olduğunu da eklemem gerekir. acaba diyorum, bu aralar moda böyle danışıklı reklam şeysi mi. ama ne bileyim yahu, ben şu human parka yer ayırtmaya gideyim, yemiş atmak serbesttir efendim.
diyebilirim ki, şu avrupalı, amerikalı kapitalistler, öyle bizimkiler gibi kapitalsiz değiller. bu bağlamda, garip ama para kaybetmeleri hiç önemli değil onlar için. parayı, paranın değerini, mal’ın değerini, her şeyi belirleyen kendileri olduklarından; hiç parasız kalırlarsa, para kullanımı ortadan kaldırabilirler mesela (of of, uçtuk yine). her neyse, ne demiş baba kapitalci, “insanların güvenini kaybetmektense, para kaybetmeyi tercih ederim” elbette. kitleler sana güvendikten, sana bel bağladıktan ve/ya senin kölen olduktan sonra para kaybetmenin ne önemi olabilir ki? dediğin gibi, iki tane zıpçıktının ellerine betacam alıp golf patlatmaları için onları dürtükleyen örgütleyen veya divcam veren kimdir? diye sorunca, işin nerelere varabileceği ve şu human park’ımızda da rahat edemeyeceğimizi anlayabiliyoruz. sonuçta oradan da vergi ister bu ibneler.