Devletin zirvesi küs!Baksanıza adamlar birbirleriyle selamlaşmıyorlar bile…Pür dikkat tatbikatı izliyorlar!Kafalarından neler geçiyor, nelerin hesabını yapıyorlar?…Muhtemeldir ki; cumhurbaşkanı uzayan görevinin sorumluluklarını bir an önce yerine getirip, salimen emeklilik günlerini düşlüyordur…Başbakan, “ulan! bu adam gitmeden bizim iktidarımız falan,hikaye yahu!” diye karalar bağlamış…Genel kurmay başkanı, “ Bu tatbikatlar iyi güzel de k.ırak’ta karşımıza ya başkaları çıkarsa ?Kim ne düşünürse düşünsün seçim sath-ı mahalline girmiş bulunuyoruz…Meydanlar dolacak, ittifaklar, nifaklar, halkı ikna etmenin yolunu arayacaklar…Köylünün eli sıkılacak,hal-i hatırı sorulacak…Hamdullah Suphi Tanrıöver, “dağ yolu” adlı eserinde aynen şöyle der; “Köylüye sordum: “ Hükümetin Ankara’ya gelmesinden memnun musunuz?”“evet” dedi.“niçin?”“Eşeğin sırtına ne koysam,tavuk,bulgur,yahut çalı, Ankara’ya gidince hepsi para oluyor…”Tekrar sordum;“ Yalnız bunun için mi memnunsun?”Bir şey demedi.Ben iyi anlatmak istedim:“Bu günkü hükümet vergi memuru,jandarması,mahkemesi ve diğer adamları ile senin için eskisinden daha iyi midir?Dada kötü müdür? “Köylü bana din kitaplarına mahsus bir vecize lisanı ile şu cevabı verdi:“ Abdülhamit zamanında bize paşalar ver dediler verdik,öl dediler öldük. Onlar gitti,yerine başka paşalar geldi; onlar da bize ver dediler verdik,öl dediler öldük. Bunlar da gitti,yerine siz geldiniz; siz de ver dediniz verdik, öl dediniz öldük. Şimdi merakla bekliyoruz.Bize ne zaman al diyeceksiniz.”
Hamdullah Suphi bey bu anısını naklettikten sonra devamla; “Aziz arkadaşlar, maziden bize kalan miras kokunç bir harabidir,perişanlıktır…” diye devam ediyor. İyi bir hatip olduğu herkesçe bilinir..
O günün Ankara’sından görülen manzara bu imiş…Bu günkü manzara çok farklı mı sizce?