bu cumhuriyet hepimizin,dindar dinsiz,sagcı solcu,mezhebi inancı,ırkı ne olursa olsun,cumhuriyet cumhurdan gelir, yani halk kelimesinden gelir,halkı baz alır,halkın dikkate alınmadıgı rejime cumhuriyet denmez,demokrasi azınlıgın ezilmemesi sartıyla cogunlugun dediginin olmasıdır,(azınlıktan kasıt,cogunluktan geriye kalanlar)zaten demokrasi demo dan gelir,o da halk demektir,yani cumhuriyetle demokrasinin kelime anlamı aynı,ama literaturdeki anlamları farklıdır,mesela iran cumhuriyettir,ama demokrasisiz cumhuriyettir,cunku orada cogunlugun dedidigi,azınlıga ragmen olur,yani azınlıgın ezilmesi gayet dogaldır,ama bizim ulkemizde bırakın demokrasiyi cumhuriyet bile yok,oligarsi var,belli bir zumre ulkeyi yonetiyor,ve bu zumre bırakın azınlıgı ,cogunluguda ezebiliyor
böle ufak tefek darbelere pabuç bırakıcak olsaydık çoktan işimiz bitmişti. cumhuriyet hakimiyetin bila kaydüşart millete ait olduğu rejim ise bugünlerde geçer, ihtilalciler tarihin çöplüğünde debelenirken türk milleti geleceğe dev adımlarla yürür. şerefsiz vatan haini ingiliz köpekleri havlamaktan başka ne yapabilirki!
Kral ve şovalyeleri.Dubai seyahatleri ,akşam yemekleri,özel toplantılar vb. jestler ile anayasa mahkemesini etkisi altına almaya çalışan hükümet şimdide çıkmış diyorki mahkeme anayasaya ters birşey yapmıştır.Çoğunluğu görmezden gelmiştir.Çoğunluksa 9-2 buyur kardeşim.Yasamayı görmezden gelmiştir.Sıralamayı bu başımızdkailer bilmiyor mu yasama-yürütme-yargı.Cübbeli darbe sözleri pekala cübbeliler olmasaydı yeşil darbe diyeceklermiydi kendi sözde reformlarına.Bir vekil çıkıp da kürsüde din üzerinden siyaset yapıyor ancak 22 temmuz öncesi açıklama yapan Fener Rum patrikhanesi ve Ermeni partikliğinin oy temsilciliğini o kürsüde unutuyor.
Anayasa Mahkemesi’nin türban değişikliği konusunda verdiği karar, AKP’nin ballı paçalarına yapışanları çılgına çevirdi. Cemaatçisi, liboşu, alternatif yaşamcısı, homoseksüeli hep bir ağızdan feryat ediyor…Kanal 7 resmen kafayı yedi! Kanal 24’te toplaşan sen-ben- bizimoğlan tayfası, Anayasa Mahkemesi’ne edilmedik küfür, yapılmadık hakaret bırakmadılar…Sonra,o yazılan köşe yazıları nedir öyle? Sabah gazetesine börek suratlı bir tip var; bunun eski fotoğrafı tıpkı bir pişmiş kelle gibiydi..Şimdi, “daha ciddi bir tavır takınayım” deyip köşesindeki fotoğrafını yenilemiş, bu sefer de “az pişmiş kelle” olmuş…Fatma Sibel Yüksek’ten :))))
star habere çıkan türbanlı kızlarımız bile “iyi ki bu karar çıktı. okulda ister istemez ikililik oluyordu zaten!” diyebildiler.esas gelir gelmez türbanı serbest bırakan o kızlarıda sürekli kullanıp ateşe atan zihniyetin yök başkanı çıkıpta konuşmalıdır. unakıtan’ın “yapacak tabi”, “isterse demesin” diye neye hizmet ettiğini göstermiş olduğu yök başkanına kapak oldu bu karar.birileri de türban allahın emridir. kimse karşı çıkamaz diye kendi kendilerine gösteri yapadursun.. her seferinde ne mal olduklarını ortaya koyuyorlar.türkiye’de cumhuriyet yok, oligarşi var diyenlere; beğenmeyen iran’a gitsin denebilir ancak. aynı rte’nin dediği gibi! beğenmeyen gider…iran’da da kendine çoğunluk diyen zihniyet… kalifiye olmayan, işinin adamı olmayanların türkiye’de ki gibi karısı türbanlı, kendi imam olanları önemli görevlere getiren.. dinci devrimden önce cam silen adamların daha sonra önemli kurumların başına geçip kene görevi görmelerinden ibarettir.demokrasi buysa türkiyede buna izin vermeyiz.
… Ve Cumhuriyet’in SonuAnayasa Mahkemesi’nin Meclis’in yerine göz diktiğini gösteren başörtüsü kararıyla, ağır çekim darbede artık sona doğru yaklaşıyoruzAğır çekim darbenin amacına ulaşması için şimdi tek bir adım kaldı, AKP’nin kapatılması.Şimdiden dünya bahis sitelerine düşmeye aday kapatma kararı için artık bahse konu olan kapatılıp kapatılmayacağı değil, kararın 9’a 2 mi 8’e 3 mü alınacağı.Herkes yanlış biliyor. İçinden geçtiğimiz ağır çekim darbenin asıl hedefi 29 Ekim 1923’te büyük ümitlerle kurulmuş cumhuriyettir.Bugüne kadar yalancı çobanların “cumhuriyet tehlikede!” çığlıklarını çok duydunuz. Ama bu kez Cumhuriyet sahiden de tehlikede, hatta kuruluşundan beri bu kadar tehlike altında olmamıştı.Hedef bu kez sahiden Cumhuriyet’tir. Çünkü bu darbe, cumhuriyetin temeli olan halk egemenliğini, Cumhuriyeti kuran Meclis’i ortadan kaldırmayı istemektedir.Siz bakmayın darbecilerin ‘cumhuriyeti koruyoruz, cumhuriyeti seviyoruz’ sözlerine. Onların cumhuriyet sevgisi “ya benimsin ya kara toprağın” gibi marazlı bir sevgidir.Onların sevgisi çocukluğumuzun çizgi filmi karakteri Elmyra’nın kontrolsüz hayvan sevgisine benziyor. Cumhuriyeti o kadar çok sevmektedirler, cumhuriyete o kadar çok sarılmışlardır ki sonunda zavallı cumhuriyet nefessiz kalmış ve ölmüştür.Anayasa Mahkemesi bu kararıyla sadece bir grup öğrencinin üniversitede okuması hakkını değil, belki daha da korkuncu Meclis’in yasama yetkisini de elinden almıştır.İşte bu yüzden bu karar Cumhuriyet’in sonudur.Bugün cumhuriyeti kuranlar cumhuriyeti rehin almış, ellerinde benzin bidonları “ya benimsin ya da kara toprağın” diye bağırıyorlar.Ama sabret cumhuriyet! Birazdan demokrasi gelecek ve seni bu deli aşığın elinden kurtaracak.6 Haziran Cuma 12.30Galatasaray Postanesi önü
bazı insanların kendini dıslanmıs hissetmesi,sizce sorun degilse,kendini dıslanmıs hisseden insanlar size gore kandırılmıssa,ne diyebilirim ki,ilerde sizlerin cocuklarının da inancları geregi turban takma ihtimalleri yok mu?sırf bu yuzden cocuklarınız universite egitimi alamadıgın da nasıl tepki vereceksiniz,ben adalete inanırım,er ya da gec
AKP, devletle olan mücadelesinde bir muharebeyi daha kaybetti. Kurucu yapı, refleks olarak kendi temellerini korumayı seçti. Bu noktada, seçim, halk, %47, cumhur fetişizmi yapan arkadaşlara 1930’lar Almanyasından, ABD’nin Yüksek Mahkemesinden pek çok örnek geliştirilebilir. Bu örnekler de “rejimler kendini korur kardeşim” demek için verilebilir. Anlayana söylemiş olayım.Anayasa Mahkemesi, yasamayı denetler. Bunu iyi bilmek lazım. Bir görevi budur. “Sen içeriğe esase giremezsin demek” komik ve aynı zamanda patetik oluyor. Ilımlı islam hedefiyle Türkiyeyi anti-seküler bir toplumsal ortama sürüklemeyi düşünen ve bir ölçüde başaran AKP, bir kez daha köylü kurnazlığının Anayasa Mahkemesine toslaması sonucu, mutlu olmuş olabilir.Devleti yıpratma mücadelesi yeni bir aşama kazandı. Kapatılma ya da “mağduriyet” ideolojisi işe yarıyor gibi görünüyor. Tahrik amaçlı bir rövanş anlayışı içinde, fanatik zihniyete sahip kimseler, Anayasa Mahkemesi’nin yapısını değiştirmeye çalışırsa, bu kez kararlar 11-0 alınır ve yine yasa yapamaz.Anayasayı, devleti, toplumu yıpratmaya, kendi kafasına göre dönüştürmeye çalışan zihniyet, sınırlarını bilemiyor, çizemiyor, Türkiye’yi ve dünyayı çözümleyemiyor. Büyük bir cehalet içinde Türkiye Cumhuriyet’ini Mısıra ya da Irak İslam Cumhuriyetine doğru evrilttiği anlaşılınca da tekrar, seçim ve kuvvetlerin ayrılığı gibi aslında kendisinin bozmuş olduğu ilkelere sarılmak zorunda kalıyor. Bu acınası durumdan, AKP, AKP içindeki Nakşibendi yapı, Fethullahçı yapı utanmalıdır. Din istismarı bir demokrasinin en önemli bozucusudur. AİHM’ne başvuran Cumhurbaşkanı’nın eşi de herhalde kabullendiği gerçeği bir kez daha hatırlamıştır.Türkiye bunları hak etmiyor. Sorunun türban sorunu olmadığı toplumsal mutabakatsızlık, ve kasımpaşa ağası şeklinde siyaset ve tutum üretmekten kaynaklandığı söylemek gerek. Tehdit algısı, yaşam biçimlerine müdahale ve türbanı siyaset aracı olarak kullanma tavrı değişmedi, arttı. Erzurum’da, Tunceli’de, Diyarbakır’da Said-i Nursi’yi kullanarak siyaset yapanlar son 6 yılda büyük cesaret kazandı ve çoğalma imkanı buldu.Buna mukabil, AKP hiç bir sahada rüştünü ispat edemedi, topluma yani hem %47’ye hem %53’e güven veremedi. Günübirlik taban politikaları ve “şimdi yapacaz artık” taban gazlarıyla sapılmayacak yollara saptı. Türkiye geneline yönelik ve genel kabul görmüş siyasetler veya belediye siyasetini aşan devlet adamlığı pratiğini hiç bir mevkide sergileyemedi. Konuşarak yıprattı, üretmedi, tahrip etti. Ayrılıkçılığı körükledi, dini istismarı Güneydoğu’da temel siyaset aracı haline getirdi.Konuşulması gereken siyaseti bu kadar geç ve sonradan öğrenmiş eski Milli Görüşçü- MSP uzantısı kadroların Cumhuriyetin değerleri sayesinde geldiği yerleri nasıl olup da unuttuklarıdır. Cüppeli darbe yerine darbe olsaydı ve tutuklansalardı daha mı iyiydi? Ya da kendilerinin yaptığı “kansız anti-laik darbe” olsaydı meşru olmuş olacak mıydı?Cumhuriyet kendini korumak zorundadır. Cumhuriyet, AKP’nin küçük ayak oyunları kullanarak değiştiremeyeceği büyük bir projedir. 70’lerden bu yana aynı üslubu kullanarak seçmen kitlesine hitap eden, Milli Görüş, hatalarından hiç ders alamadı, alamayacak gibi de görünüyor. Din istismarıyla kısa yoldan oy kazanmak kolaydır ama uzun vadeli siyaset yaparak zemin kazanıp yediğin kaba sıçtırmazlar adama.Ona göre.
@Anasset: Son zamanlarda Hafif’de gördüğüm en temiz (ve aynı zamanda sana katıldığım) yorumu yapmışsın. Helal valla.Hafif’e bu sıralar birşey oldu. Yorumlarda küfürden geçilmiyor. İşin ilginç yanı buna dur diyen de yok…
cumhuriyetimiz kendini, kendi insanlarının ozgurlerini kısıtlayarak koruyabilir mi?asıl soru bu,cumhuriyet,cumhura ragmen olabilirmi?insanları dıslayarak,sindirerek,cumhuriyet korunmaz,ancak oligarsi,diktatorluk rejimleri boyle korunur,cumhuriyet ancak demokrasiyle anlamlıdır,demokratik cumhuriyet ,azınlık haklarını korumak sartıyla cogunlugun dediginin olmasıdır,demokratik olmayan cumhuriyetlerde ,azınlık ezilir,ornek:iran,bizde bırakın azınlıgı , cogunluk bile eziliyor,yani bizde cumhuriyet bile yok,bizdeki sistem belli bir zumrenin yonetimine dayanıyor,
bu zumre kendi iktidarını korumak icin,dusmanlar uretiyor,universitede ki basit bir turban ozgurlugunu bile,tehlike olarak gosterip,halka korku veriyor,cumhuriyet boyle mi korunur!!!!!!!!!
Benim kasttettiğim cumhuriyet genel kavram olarak Cumhuriyet değil. Türkiye Cumhuriyeti. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyetinin Anayasa’da değiştirilemez temel ilkelerini ve diğerlerini bilmek gerekiyor. Bu temel,sonuçta kurucu ideolojinin ve devlet yapısının, sınırlarını belirttiği otoritedir.Kendi iktidarı diyerek, cumhuriyetin temel değerleriyle hesaplaşmak istiyorsan, yani bu noktada sorunun varsa, bu Cumhuriyete karşısın demek olacağı için, suç işlemiş olursun. AKP ve bütün dindar/dinci partiler bu temelleri kabul ettikleri(ya da öyle göründükleri) için Partiler Yasasına uygun şekilde kurulmuşlardır ve siyasal hayatta faaliyet göstermektedirler. Ta ki bu yasalara aykırı fiilerde bulununcaya kadar…Bu ilkeler, toplumun tek tek bireylerinden ya da cemaatlerinden ötede, temel mutabakatın yani toplumsal mutabakatın özünü teşkil eden unsurlardır. Sen Yıldırım Yıldırım olarak, azınlık ya da çoğunluğa mensup olabilirsin. Ama kuruluşta belirtilen ve netleştirilen temel ilkeler seni ve senin gibi olan/olmayan bütün azınlığı ya da çoğunluğu bağlamaktadır. Bunu niye yazdım? Azınlık/çoğunluk gibi bir ikilemi bu tartışma içinde kullanmanın bir anlamı yoktur, demek için yazdım. Kanun sınırlarını çizmiştir.Ayrıca, cumhuriyet tanım olarak demokratik olmak zorunda değildir. Cumhuriyet bir devlet organizasyon biçimidir. Demokrasi ise pek çok versiyon içerir, tam demokrasi denen yöntem, şu anda bizim yaşadığımız, her parti için geçerli, kişiye bağlı ve “adamımı tayin edeyim mecliste benim için el kaldırsın kanun yapayım” yönteminden fersah fersah öndedir. Başka bir örnek vereyim, herhangi bir ülkede %70 ile gelen bir iktidar, ben demokrasiyi kaldırıyorum, cumhuriyet olarak devam edeceğim ama demokratik olmayacağım diyebilir. Türkiye Anayasasına göre diyemez.”Basit bir türban özgürlüğü” ibaresi bilimsellikten çok sübjektivizm içeriyor. Bu tarz slogan cümlelere cevap vermek istemiyorum. Türbanın siyasal bir simge olarak kullanılmadığını ispat edecek hiç bir örnek görmedim, yaşamadım, okumadım. Manüple edilen ve insanlarımızı kolayca yönetmek için inanç gibi yumuşak karınlara hitap eden bu başlık, tamamen siyasal yönelimler taşıyor. Bu 40 yıl önce bir sorun değildi. Tarihini iyi incelemek gerek.Başörtüsü takan samimi kimselerin kendi siyasetlerini -herhangi bir partiye vesayet vermeden- yapmaları bence her zaman çok daha iyi bir çözümdür. Halihazırda, benim adıma o çözsün yaklaşımıyla, kullanıldıklarını anlamaları çok zaman alabiliyor. Başarılı da olmuyor. Bu durum, mahkeme önünde arzuhalciye dilekçe yazdırmaya benziyor. Arzuhalci imla ve dilbilgisi bilmeyince, bütün dilekçe başvuruları reddediliyor. Morali bozuluyor. Şahsına karşı bir haksızlık var zannediyor vatandaş. Arzuhalciyi değiştir ya da kendin dilekçe yaz kardeşim. Okuma yazmayı niye öğrenmiyorsun.
hafif eskiden çok hoş bir siteydi, bu kadar ayağa düşmüş gerizekalı yorumlar yapılmazdı. gerçekten çok yazık olmuş, hala bir önlem alınmamış olması da çok manidar, değişen zamana ayak uyduruyor sanırım hafif.org.
Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız.Tamam
yorumlar
Şok şok ve eminimsi yi burada yakaladık… En arkadaki uzun adam…
YOUNG DUMBASS CIVILLIANS ARE RESTLESSDusunce ve hayat tecrubesi fukaralari isi gucu birakmis Cumhuriyeti bitirmis. Saftirik conve*rsci kuklalar.
bu cumhuriyet hepimizin,dindar dinsiz,sagcı solcu,mezhebi inancı,ırkı ne olursa olsun,cumhuriyet cumhurdan gelir, yani halk kelimesinden gelir,halkı baz alır,halkın dikkate alınmadıgı rejime cumhuriyet denmez,demokrasi azınlıgın ezilmemesi sartıyla cogunlugun dediginin olmasıdır,(azınlıktan kasıt,cogunluktan geriye kalanlar)zaten demokrasi demo dan gelir,o da halk demektir,yani cumhuriyetle demokrasinin kelime anlamı aynı,ama literaturdeki anlamları farklıdır,mesela iran cumhuriyettir,ama demokrasisiz cumhuriyettir,cunku orada cogunlugun dedidigi,azınlıga ragmen olur,yani azınlıgın ezilmesi gayet dogaldır,ama bizim ulkemizde bırakın demokrasiyi cumhuriyet bile yok,oligarsi var,belli bir zumre ulkeyi yonetiyor,ve bu zumre bırakın azınlıgı ,cogunluguda ezebiliyor
böle ufak tefek darbelere pabuç bırakıcak olsaydık çoktan işimiz bitmişti. cumhuriyet hakimiyetin bila kaydüşart millete ait olduğu rejim ise bugünlerde geçer, ihtilalciler tarihin çöplüğünde debelenirken türk milleti geleceğe dev adımlarla yürür. şerefsiz vatan haini ingiliz köpekleri havlamaktan başka ne yapabilirki!
böle olmuyo ama, kopi paste üfleme, ingilizlere üflediğin gibi üfle, para mesele diil.
:)) hahaha
Kral ve şovalyeleri.Dubai seyahatleri ,akşam yemekleri,özel toplantılar vb. jestler ile anayasa mahkemesini etkisi altına almaya çalışan hükümet şimdide çıkmış diyorki mahkeme anayasaya ters birşey yapmıştır.Çoğunluğu görmezden gelmiştir.Çoğunluksa 9-2 buyur kardeşim.Yasamayı görmezden gelmiştir.Sıralamayı bu başımızdkailer bilmiyor mu yasama-yürütme-yargı.Cübbeli darbe sözleri pekala cübbeliler olmasaydı yeşil darbe diyeceklermiydi kendi sözde reformlarına.Bir vekil çıkıp da kürsüde din üzerinden siyaset yapıyor ancak 22 temmuz öncesi açıklama yapan Fener Rum patrikhanesi ve Ermeni partikliğinin oy temsilciliğini o kürsüde unutuyor.
Anayasa Mahkemesi’nin türban değişikliği konusunda verdiği karar, AKP’nin ballı paçalarına yapışanları çılgına çevirdi. Cemaatçisi, liboşu, alternatif yaşamcısı, homoseksüeli hep bir ağızdan feryat ediyor…Kanal 7 resmen kafayı yedi! Kanal 24’te toplaşan sen-ben- bizimoğlan tayfası, Anayasa Mahkemesi’ne edilmedik küfür, yapılmadık hakaret bırakmadılar…Sonra,o yazılan köşe yazıları nedir öyle? Sabah gazetesine börek suratlı bir tip var; bunun eski fotoğrafı tıpkı bir pişmiş kelle gibiydi..Şimdi, “daha ciddi bir tavır takınayım” deyip köşesindeki fotoğrafını yenilemiş, bu sefer de “az pişmiş kelle” olmuş…Fatma Sibel Yüksek’ten :))))
star habere çıkan türbanlı kızlarımız bile “iyi ki bu karar çıktı. okulda ister istemez ikililik oluyordu zaten!” diyebildiler.esas gelir gelmez türbanı serbest bırakan o kızlarıda sürekli kullanıp ateşe atan zihniyetin yök başkanı çıkıpta konuşmalıdır. unakıtan’ın “yapacak tabi”, “isterse demesin” diye neye hizmet ettiğini göstermiş olduğu yök başkanına kapak oldu bu karar.birileri de türban allahın emridir. kimse karşı çıkamaz diye kendi kendilerine gösteri yapadursun.. her seferinde ne mal olduklarını ortaya koyuyorlar.türkiye’de cumhuriyet yok, oligarşi var diyenlere; beğenmeyen iran’a gitsin denebilir ancak. aynı rte’nin dediği gibi! beğenmeyen gider…iran’da da kendine çoğunluk diyen zihniyet… kalifiye olmayan, işinin adamı olmayanların türkiye’de ki gibi karısı türbanlı, kendi imam olanları önemli görevlere getiren.. dinci devrimden önce cam silen adamların daha sonra önemli kurumların başına geçip kene görevi görmelerinden ibarettir.demokrasi buysa türkiyede buna izin vermeyiz.
… Ve Cumhuriyet’in SonuAnayasa Mahkemesi’nin Meclis’in yerine göz diktiğini gösteren başörtüsü kararıyla, ağır çekim darbede artık sona doğru yaklaşıyoruzAğır çekim darbenin amacına ulaşması için şimdi tek bir adım kaldı, AKP’nin kapatılması.Şimdiden dünya bahis sitelerine düşmeye aday kapatma kararı için artık bahse konu olan kapatılıp kapatılmayacağı değil, kararın 9’a 2 mi 8’e 3 mü alınacağı.Herkes yanlış biliyor. İçinden geçtiğimiz ağır çekim darbenin asıl hedefi 29 Ekim 1923’te büyük ümitlerle kurulmuş cumhuriyettir.Bugüne kadar yalancı çobanların “cumhuriyet tehlikede!” çığlıklarını çok duydunuz. Ama bu kez Cumhuriyet sahiden de tehlikede, hatta kuruluşundan beri bu kadar tehlike altında olmamıştı.Hedef bu kez sahiden Cumhuriyet’tir. Çünkü bu darbe, cumhuriyetin temeli olan halk egemenliğini, Cumhuriyeti kuran Meclis’i ortadan kaldırmayı istemektedir.Siz bakmayın darbecilerin ‘cumhuriyeti koruyoruz, cumhuriyeti seviyoruz’ sözlerine. Onların cumhuriyet sevgisi “ya benimsin ya kara toprağın” gibi marazlı bir sevgidir.Onların sevgisi çocukluğumuzun çizgi filmi karakteri Elmyra’nın kontrolsüz hayvan sevgisine benziyor. Cumhuriyeti o kadar çok sevmektedirler, cumhuriyete o kadar çok sarılmışlardır ki sonunda zavallı cumhuriyet nefessiz kalmış ve ölmüştür.Anayasa Mahkemesi bu kararıyla sadece bir grup öğrencinin üniversitede okuması hakkını değil, belki daha da korkuncu Meclis’in yasama yetkisini de elinden almıştır.İşte bu yüzden bu karar Cumhuriyet’in sonudur.Bugün cumhuriyeti kuranlar cumhuriyeti rehin almış, ellerinde benzin bidonları “ya benimsin ya da kara toprağın” diye bağırıyorlar.Ama sabret cumhuriyet! Birazdan demokrasi gelecek ve seni bu deli aşığın elinden kurtaracak.6 Haziran Cuma 12.30Galatasaray Postanesi önü
bazı insanların kendini dıslanmıs hissetmesi,sizce sorun degilse,kendini dıslanmıs hisseden insanlar size gore kandırılmıssa,ne diyebilirim ki,ilerde sizlerin cocuklarının da inancları geregi turban takma ihtimalleri yok mu?sırf bu yuzden cocuklarınız universite egitimi alamadıgın da nasıl tepki vereceksiniz,ben adalete inanırım,er ya da gec
siyasetin evrimi
AKP, devletle olan mücadelesinde bir muharebeyi daha kaybetti. Kurucu yapı, refleks olarak kendi temellerini korumayı seçti. Bu noktada, seçim, halk, %47, cumhur fetişizmi yapan arkadaşlara 1930’lar Almanyasından, ABD’nin Yüksek Mahkemesinden pek çok örnek geliştirilebilir. Bu örnekler de “rejimler kendini korur kardeşim” demek için verilebilir. Anlayana söylemiş olayım.Anayasa Mahkemesi, yasamayı denetler. Bunu iyi bilmek lazım. Bir görevi budur. “Sen içeriğe esase giremezsin demek” komik ve aynı zamanda patetik oluyor. Ilımlı islam hedefiyle Türkiyeyi anti-seküler bir toplumsal ortama sürüklemeyi düşünen ve bir ölçüde başaran AKP, bir kez daha köylü kurnazlığının Anayasa Mahkemesine toslaması sonucu, mutlu olmuş olabilir.Devleti yıpratma mücadelesi yeni bir aşama kazandı. Kapatılma ya da “mağduriyet” ideolojisi işe yarıyor gibi görünüyor. Tahrik amaçlı bir rövanş anlayışı içinde, fanatik zihniyete sahip kimseler, Anayasa Mahkemesi’nin yapısını değiştirmeye çalışırsa, bu kez kararlar 11-0 alınır ve yine yasa yapamaz.Anayasayı, devleti, toplumu yıpratmaya, kendi kafasına göre dönüştürmeye çalışan zihniyet, sınırlarını bilemiyor, çizemiyor, Türkiye’yi ve dünyayı çözümleyemiyor. Büyük bir cehalet içinde Türkiye Cumhuriyet’ini Mısıra ya da Irak İslam Cumhuriyetine doğru evrilttiği anlaşılınca da tekrar, seçim ve kuvvetlerin ayrılığı gibi aslında kendisinin bozmuş olduğu ilkelere sarılmak zorunda kalıyor. Bu acınası durumdan, AKP, AKP içindeki Nakşibendi yapı, Fethullahçı yapı utanmalıdır. Din istismarı bir demokrasinin en önemli bozucusudur. AİHM’ne başvuran Cumhurbaşkanı’nın eşi de herhalde kabullendiği gerçeği bir kez daha hatırlamıştır.Türkiye bunları hak etmiyor. Sorunun türban sorunu olmadığı toplumsal mutabakatsızlık, ve kasımpaşa ağası şeklinde siyaset ve tutum üretmekten kaynaklandığı söylemek gerek. Tehdit algısı, yaşam biçimlerine müdahale ve türbanı siyaset aracı olarak kullanma tavrı değişmedi, arttı. Erzurum’da, Tunceli’de, Diyarbakır’da Said-i Nursi’yi kullanarak siyaset yapanlar son 6 yılda büyük cesaret kazandı ve çoğalma imkanı buldu.Buna mukabil, AKP hiç bir sahada rüştünü ispat edemedi, topluma yani hem %47’ye hem %53’e güven veremedi. Günübirlik taban politikaları ve “şimdi yapacaz artık” taban gazlarıyla sapılmayacak yollara saptı. Türkiye geneline yönelik ve genel kabul görmüş siyasetler veya belediye siyasetini aşan devlet adamlığı pratiğini hiç bir mevkide sergileyemedi. Konuşarak yıprattı, üretmedi, tahrip etti. Ayrılıkçılığı körükledi, dini istismarı Güneydoğu’da temel siyaset aracı haline getirdi.Konuşulması gereken siyaseti bu kadar geç ve sonradan öğrenmiş eski Milli Görüşçü- MSP uzantısı kadroların Cumhuriyetin değerleri sayesinde geldiği yerleri nasıl olup da unuttuklarıdır. Cüppeli darbe yerine darbe olsaydı ve tutuklansalardı daha mı iyiydi? Ya da kendilerinin yaptığı “kansız anti-laik darbe” olsaydı meşru olmuş olacak mıydı?Cumhuriyet kendini korumak zorundadır. Cumhuriyet, AKP’nin küçük ayak oyunları kullanarak değiştiremeyeceği büyük bir projedir. 70’lerden bu yana aynı üslubu kullanarak seçmen kitlesine hitap eden, Milli Görüş, hatalarından hiç ders alamadı, alamayacak gibi de görünüyor. Din istismarıyla kısa yoldan oy kazanmak kolaydır ama uzun vadeli siyaset yaparak zemin kazanıp yediğin kaba sıçtırmazlar adama.Ona göre.
@Anasset: Son zamanlarda Hafif’de gördüğüm en temiz (ve aynı zamanda sana katıldığım) yorumu yapmışsın. Helal valla.Hafif’e bu sıralar birşey oldu. Yorumlarda küfürden geçilmiyor. İşin ilginç yanı buna dur diyen de yok…
cumhuriyetimiz kendini, kendi insanlarının ozgurlerini kısıtlayarak koruyabilir mi?asıl soru bu,cumhuriyet,cumhura ragmen olabilirmi?insanları dıslayarak,sindirerek,cumhuriyet korunmaz,ancak oligarsi,diktatorluk rejimleri boyle korunur,cumhuriyet ancak demokrasiyle anlamlıdır,demokratik cumhuriyet ,azınlık haklarını korumak sartıyla cogunlugun dediginin olmasıdır,demokratik olmayan cumhuriyetlerde ,azınlık ezilir,ornek:iran,bizde bırakın azınlıgı , cogunluk bile eziliyor,yani bizde cumhuriyet bile yok,bizdeki sistem belli bir zumrenin yonetimine dayanıyor,
a
bu zumre kendi iktidarını korumak icin,dusmanlar uretiyor,universitede ki basit bir turban ozgurlugunu bile,tehlike olarak gosterip,halka korku veriyor,cumhuriyet boyle mi korunur!!!!!!!!!
Benim kasttettiğim cumhuriyet genel kavram olarak Cumhuriyet değil. Türkiye Cumhuriyeti. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyetinin Anayasa’da değiştirilemez temel ilkelerini ve diğerlerini bilmek gerekiyor. Bu temel,sonuçta kurucu ideolojinin ve devlet yapısının, sınırlarını belirttiği otoritedir.Kendi iktidarı diyerek, cumhuriyetin temel değerleriyle hesaplaşmak istiyorsan, yani bu noktada sorunun varsa, bu Cumhuriyete karşısın demek olacağı için, suç işlemiş olursun. AKP ve bütün dindar/dinci partiler bu temelleri kabul ettikleri(ya da öyle göründükleri) için Partiler Yasasına uygun şekilde kurulmuşlardır ve siyasal hayatta faaliyet göstermektedirler. Ta ki bu yasalara aykırı fiilerde bulununcaya kadar…Bu ilkeler, toplumun tek tek bireylerinden ya da cemaatlerinden ötede, temel mutabakatın yani toplumsal mutabakatın özünü teşkil eden unsurlardır. Sen Yıldırım Yıldırım olarak, azınlık ya da çoğunluğa mensup olabilirsin. Ama kuruluşta belirtilen ve netleştirilen temel ilkeler seni ve senin gibi olan/olmayan bütün azınlığı ya da çoğunluğu bağlamaktadır. Bunu niye yazdım? Azınlık/çoğunluk gibi bir ikilemi bu tartışma içinde kullanmanın bir anlamı yoktur, demek için yazdım. Kanun sınırlarını çizmiştir.Ayrıca, cumhuriyet tanım olarak demokratik olmak zorunda değildir. Cumhuriyet bir devlet organizasyon biçimidir. Demokrasi ise pek çok versiyon içerir, tam demokrasi denen yöntem, şu anda bizim yaşadığımız, her parti için geçerli, kişiye bağlı ve “adamımı tayin edeyim mecliste benim için el kaldırsın kanun yapayım” yönteminden fersah fersah öndedir. Başka bir örnek vereyim, herhangi bir ülkede %70 ile gelen bir iktidar, ben demokrasiyi kaldırıyorum, cumhuriyet olarak devam edeceğim ama demokratik olmayacağım diyebilir. Türkiye Anayasasına göre diyemez.”Basit bir türban özgürlüğü” ibaresi bilimsellikten çok sübjektivizm içeriyor. Bu tarz slogan cümlelere cevap vermek istemiyorum. Türbanın siyasal bir simge olarak kullanılmadığını ispat edecek hiç bir örnek görmedim, yaşamadım, okumadım. Manüple edilen ve insanlarımızı kolayca yönetmek için inanç gibi yumuşak karınlara hitap eden bu başlık, tamamen siyasal yönelimler taşıyor. Bu 40 yıl önce bir sorun değildi. Tarihini iyi incelemek gerek.Başörtüsü takan samimi kimselerin kendi siyasetlerini -herhangi bir partiye vesayet vermeden- yapmaları bence her zaman çok daha iyi bir çözümdür. Halihazırda, benim adıma o çözsün yaklaşımıyla, kullanıldıklarını anlamaları çok zaman alabiliyor. Başarılı da olmuyor. Bu durum, mahkeme önünde arzuhalciye dilekçe yazdırmaya benziyor. Arzuhalci imla ve dilbilgisi bilmeyince, bütün dilekçe başvuruları reddediliyor. Morali bozuluyor. Şahsına karşı bir haksızlık var zannediyor vatandaş. Arzuhalciyi değiştir ya da kendin dilekçe yaz kardeşim. Okuma yazmayı niye öğrenmiyorsun.
hafif eskiden çok hoş bir siteydi, bu kadar ayağa düşmüş gerizekalı yorumlar yapılmazdı. gerçekten çok yazık olmuş, hala bir önlem alınmamış olması da çok manidar, değişen zamana ayak uyduruyor sanırım hafif.org.