Öyküye en yakın duran edebi tür, şiir. Öykü okurken, okuduğumuz öykü cümleleri mi yoksa şiir dizeleri mi, birbirine karışmalı. Nasıl ki iyi bir şiir uyaklarıyla okutuyorsa kendini baştan aşağı, öyküler de aynı armoniyle donanmalı. Peş peşe değil de alt alta yazılacak olsa, şiir sanmalı okur, karşısında duranı. Nazan Bekiroğlu’nun son öykü kitabı “Cam Irmağı Taş Gemi”, bu iki edebi türün birbirleriyle kapı komşuları kadar yakın olduklarını düşündürüyor insana.Simgelerle dolu bir anlatımı var, Bekiroğlu’nun. Cümleleri sert, kesin: Bazen tek bir yüklem, bazen tek bir özne, bazen de sadece bir sıfattan oluşuyorlar.Kitabın açılış öyküsü “Be”nin ardından gelen “Kül Rengi Küçük Kuş ile Beyaz Mermer Şehir” adlı öykünün gücü, yazarın cümlelerinden kaynaklanıyor. Ancak eksiltili cümleler, kimi yerlerde olayı dağıtıyor.Aynı zamanda Trabzon, KTÜ Fatih Eğitim Fakültesi’nde profesör olan yazarın son eserindeki üçüncü öyküsü Christian Jacq’ın popüler Ramses serisindeki taht, güç kavgalarını anlatıyor ve masal tadında. Gökyüzünde “muazzam bir kuş sürüsü” ve elbette sürünün en arkasındaki kül rengi küçük kuştan bahsederken (Sayfa 76), öykü beyaz mermer kentin yani ikinci öykünün içinden geçiyor.Anlatıcının, öykücü adıyla her öykünün sonunda kendini açık etmesi, öyküde olan bitenlerin inandırıcılığını azaltıyor. Kelimelerle çok iyi oynuyor, yazar. Yontuyor, bozuyor, kendi imgeleminde harf harf yeniden işliyor. Kitap boyunca onlarca cümle iki farklı öznenin karşıt eylem veya durumları üzerine kurulu.Kitaba ismini veren “Cam Irmağı Taş Gemi”nin ilk kısmı, “Mavi Gül Dalı”nda yaptığı seferden geri dönerken Sonsuzluk Kenti’nde ölen hükümdar tarafında gelişiyor. Kendi içinde üç parça olarak yazılan bu öykünün ilk kısmının sonunda “Mavi Gül Dalı”na bağlanıyor aslında.Nasıl bir kısa film elli dakika hatta bir saat sürmemeliyse, bir öykü de doksan-yüz sayfa sürmemeli. Ki kitabın ilk dört öyküsü “Be” dışında birbiriyle ilintili ve tek bir metin olarak değerlendirilebilir: Neredeyse iki yüz sayfa!Demiş ya anlatıcı (Sayfa 192) “uzun anlatmak gereksiz artık” diye; keşke Bekiroğlu, daha önceden ulaşsaymış bu karara…“Zeyl: Nihade’nin Beşinci Defteri”, Nihade’nin ağzından Numan’a olan aşkını tarif etmeye çalışıyor. Elif ve Be’lerle başlayan kitap yine Elif, Be, Ayn, Şın’larla bitiyor.“Gülibrişim Tazarrusu”, Bekiroğlu’nun yazma sürecinden, neden yazdığından, korkularından, dağılıp gitmekten bahsediyor.Son söz olarak, “Cam Irmağı Taş Gemi”nin biçim olarak sınıfını geçtiğini, ancak konu olarak yani “öz”de bir kısır döngüye düştüğü söylenebilir. Aynı konuya isterseniz on yönden, on karakter ağzından bakın, bu şekilde yazılan iki yüz sayfalık bir öyküyü sıkı edebiyatseverlere bile okutmanız çok zor.Nazan Bekiroğlu / Cam Irmağı Taş Gemi / Timaş Yayınları / Ekim 2006 / 247 sayfa