“Bir dolap gıcırdıyor uzaklarda durmadanEşya aksetmiş gibi tılsımlı bir uykudan”A. H. Tanpınar
Oturma odasındaki kanepeye uzanmıştım.Bir elimde Âmâk-ı Hayal, bir elimde gırtlağımı jiletleyen bir bardak meşrubat.Zigondan koparttığım ufak bir sehpanınüzerinde de patates cipsi…Tam cipse elimi uzatmıştım ki, odanın kapısı ağır ağır aralanırken kitaptan başımı kaldırdım ben de.Kızımın sağ elinin işaret parmağının üzerinde beyaz plastik bir çubuğun ucuna geçirilmiş, bilmemne hastanesinin logosunun işlendiği kocaman kırmızı bir balon…- Baba, baksana bana, balonu nasıl tutuyorum parmağımda!- Gördüm canım kızım, gördüm, harikasın!- Sence “yetenek sensin Türkiye” yarışmasına katılabilir miyim?- “Yetenek Sizsiniz Türkiye”ye mi?Bilmiş bir tavır takınarak:- Onun adı “yetenek sizsiniz” diil bi kere babacım. İnsanlara “yeteneksizsiniz” diyolar orda!Ona “yetenek sensin Türkiye” deseler daha doğru olmaz mı sence de?Bir an kızımın bu derin semantik, mantıksal hassasiyetini düşündüm.O ise bir yandan sağ elinin işaret parmağına oturttuğu çubuklu balonu dengede tutmaya çalışıyor, bir yandan da cevabımı bekliyordu.- Babaaa! Hadiii!- N’oldu kızım?- Sana bi soru sordum ya…- Ne desem ki, haklısın benim dikkatli kızım, haklısın, senin dediğin gibi de olabilirdi ismi.Hadi, sen odadan çık da, sehpaya falan çarpma.Kızım, parmağındaki balonu yere düşürmemeye çalışarak yere eğildi ve Barbie desenli terliğinisol eline alırken, gururla, benden destek bekleyen bir ses tonuyla:- Buna ne diyosun babacım?- Ne diyebilirim ki, muhteşemsin aşkımın aşkı!Hadi şimdi salona git de, gösterini geliştirmeye çalış, oldu mu?- Tamamdır babişkocum!Kızım yavaşça arkasını döndü ve bir elinde terliği, bir elinde balonu, salona doğru ilerlemeye başladı.Bilgisayarın başında oturan oğlum, lafa girdi:-Babaaa!- Sen ne söyleyeceksin bakalım?- Baba, ben uzayda ip atlayan bi kralla pişti oynadım.Uzay… İp… Kral…Salih koyacağıma Salvador koysaydım yasenin adını, diye mırıldandım.- Ne dedin, duyamadım babacım.- Yok, şey… Dedim ki, uzayda ne krallar varmış yahu!- Bu daha ne ki, uzayda levrek pişirenbasketbolcu bi imparator arkadaşım bile var benim!Bu cevaptan sonra Amâk-ı Hayal’i okumayı bıraktım.Buzdolabına gittim. İki şişe bira aldım, çocuklara göstermeden odaya girdim tekrar.Kütüphanemi sıkıca taramaya başladım.Johan Huizinga ve Erving Goffman aramaya koyuldum. Kitaplığıma gömülmüşken kızımın sesi geliyordu salondan:- Babaaa, ben de uzayda fil terbiyeciliği yapanbi maymuna burnunun üstünde lolipop durdurmasını öğreticeeem!