kesin hukum tasiyan kararnamelerin, yargi ustu konumunu sorgulayanlarin halini aciklamak isterim.
–
bu sisme kadin genelevi yazisi belki biliyorsunuzdur ama ben gecenin bu vaktinde uyanan isi gucu olmayan bir kisi olarak vaktinizi calma pahasina da olsa yazacam, atilla atalay’in cok eskiden yazmis oldugu bir yazi. hani eskiden once girgir’da, firt’ta sonra hbr’da eray kosesini yazan kisi vardi ya iste onun.
cocuklugumun kahramaniydi, ben yavas yavas buyurken bir iki de kisa oyku kitabi cikarmisti, okuyunca yikilmistik, palyaconun agladigi ani gormustuk. komik adamin aslinda buyuk yaralari oldugunu gormek, gorulmeyeni gordugu, anlasilmayani bulup cikardigi icin farkli oldugu, bunun icin bize komik geldigi, bunun icin bizim bilmedigimiz acilari cok derinden hissettigini bilmek cok acitmisti canimizi. simdi komik adamlari o kadar komik bulamiyorsam ondandir.
bir arkadas ne kadar sansliyim ortalama bir insanim demisti, cok zeki bir arkadasti bunu diyen. nasil ortalama diye dusunmustum, sonradan acikladi dedi ki nereye gidersem gideyim hosuma giden birseyler buluyorum, hangi restorana gidersem gideyim yemekleri seviyorum, hangi filme girersem gireyim memnun kaliyorum, kiminle konusursam konusayim kolayca anlasiyorum, deger yargilarinizi ortalamaya kitleyince daha kolay mutlu olunuyor demisti. bunun diyen adamin ortalamayla alakasi yoktu.
cok daha sonralari bir baska darwinian teoriyle mutlulugun ortama fit olmakla yani adapte olmakta, cevremizdekiler gibi olmakta oldugunu dusunmustuk. Iyi de bile bile kotuye adaptasyon olayi da kotu hakikaten.
dokulenler kosesinden bildirdim,
yorumlar
Arkadaşından bahsetmişsin nereye giderse gitsin ortamdan zevk alabilen, bu niye iyi bişey olsun ki, yani eğer hayatı bir kere yaşıyosan neden taviz veresin, sevdiğin şeyi sonuna kadar yaşarsın, sevmediğin bişeyle de karşılaşırsan adapte olmak ya da keyif almaya çalışmak yerine canını sıkarsın o gün için, kötüdür ama öyledir, yapacak bişey yok..
Çevremizdekiler gibi olmayı ben kişiliğimden taviz şeklinde anlıyorum. İnsanlar elbet birbirlerine benzer hayatlar yaşarlar ancak özel sınırlarını kendileri çizerler.
Ortalama olmaya çalışıp daha doğrusu çevreye uyum sağlamaya çalışıp, çevren nasılsa, nasıl yaşıyorsa onlar gibi olup, onlar gibi müzikleri dinlersem, onlar gibi konuşur, onlar gibi değer yargılarım olursa, bunca yıldır oluşturmaya çalıştığım kişiliğim ne olacak? O zaman başkaları olurum. Ortalamaya adapte etmezsen kendini bu sefer de bazen yalnız kalıyorsun, hem de hiç yalnız olmak istemediğin zamanlarda yalnız kalıyorsun. Uyum sağlayamadığın, hatta bazı huylarını, düşüncelerini, yapılarını beğenmediğin insanlar bile yanında olsun istiyorsun o an. Ama onlar bile olmuyor. Ben bu konuyu hep düşünmüş ve kendime bir çıkar yol bulmayı istemişimdir. O an yanımdakilerle genel anlamda asgari düzeyde anlaşıp, insani sınırlar içerisinde sonrasını boşvermek, olmadıklarında zaten anlaşamadığımı kendime hatırlatmak, kendi özel hayatımı kimseye göstermeden kendi zevklerim ve alışkanlıklarım dahilinde yaşamak, çevreye uyumu kendimi ön planda tutarak sağlamak, kendimden taviz vereceğim ortamlardan mümkün mertebe uzaklaşmak. İşte benim çözüm yolum bu oldu.
Yani sonuç herzamanki gibi benim düşündüğüm şekilde olmalı : mutlu olduğum yerde, mutlu olduğum insanlarla, mutlu olduğum şekilde, yapabildiğimce.
evrime göre, normal insanın en mükemmel insan olduğunu söylemişti bir arkadaşım; bu konuda hem fikir olduk da, normal kavramını belirleyemedik. Normaldan önde olmak da, gerisinde olmak da başa dert; hele ki normal olmak başlı başına bir dert!
Kaçılmıyor hilaydan, mutlaka canını sıkan insanlarla bir arada oluyorsun, kurtuluşu yok…
diye bir hikayesi var idi, çok etkilemişdi beni ilk okuduğumda bir dönem Go, diye kısa süre bir gençlik dergisi yayınlanmıştı, anımsadığım kadarıyla da pek bir ilginç dergi idi kendisi orda okumuş sonra başka yerlerde de rastlamış idim Atalay’ın o pek hoşuma giden ebekulak hikayesine.
Gece uyuyamayan, hala da uyumamış ve işi gücü olmayan bir kişi olarak, yazınız sayesinde o öyküyü anımsadığımdan ne pahasına olursa olsun bu ahkâmı girerek çalıcam ben de vakit, evet.
ortama uyarsam benim kişiliğim ne olcak vs vs.
alakası yoktur. ılıman olmaktan bahsediliyor burda, uyum sağlamaktan. ben ben olacağım diye tutturup sivirilmenin altında yatan sebepler bahsi geçen ben olamam kaygısı değil bence. kolaya kaçış bu. uyum sağlamak doğallıktır. bakın gidin bir ormana. el değmemiş kenarına. uymayanlar oraya sarmaşıklardır. kaldı ki onlar da zaman içinde uyum sağlamışlardır. ağaçlar ve otlar. yıkılan ağaçlar ve çürüyen otlar. bir bütünün parçaları. gerçi bir bütünü bizler bozuyoruz ya.
matrix’ten alıntı: ajan diyor ki bütün canlılar bulundukları ortama uyum sağlarlar. bir tek insanlar ve virüsler bulunduğu ortamı kendine uyarlar. (tam bu değildi sözler ama ulaşmıştır.)
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına*
Ataol Behramoğlu
nereye gidersem gideyim anlayamayacak birseyler buluyorum, hangi restorana gidersem gideyim salatayla doymus olduumu farkediorum, hangi filme girersem gireyim cikar cikmaz bissuru seyi unutmus oluyorum, kiminle konusursam konusayim yalan soylediini dusunuyorum, deger yargilarinizi embesillie kitleyince daha kolay dumur olunuyor.