İçime sindiremediğim çok şey var. Yaralarımı kapatamıyorum. Aklımdan ne kadar silmeye çalışsam da beceremiyorum. Günün her hangi bir zamanında en olmadık anlarda birden hortluyor. Unutmayı beceremiyorum Aklımda sadece tek bir soru var “ben bu kadar kötü müyüm?”Etrafımda ki insanlar “sen de hata yoktu “diyorlar ama gel de içimdeki o yere anlat bunu. Alt tarafı basit bir hikâyeydi işte. Ama onu bile beceremedim. Şimdi sadece en büyük silahım olan sessizliğimi kullanıyorum sensizken. Ya sen? Sen ne yapıyorsun? Sende benim gibi yaşadığın güne lanetler yağdırıp, hiç dindiremediğin acılarını, bir daha uğramayacağın yerlerde mi söndürmeye çalışıyorsun.“Zaman ilaçtır her şeyi unutturur, geçtiğini bile anlamazsın” derdin. Doğru nasıl geçtiğini anlamıyorum, ama delip geçiyor biliyorum. Hayat bu ya sürekli hareket etmek zorundayım. Bir ayağımı diğerinin önüne koymak zorundayım. Nefes almak için durduğum zaman, biliyorum bir daha nefes almayacağım. Bunu istiyorum çünkü.Birden bire her şeyi arkanda koymak kolay olmuyor. Arkanda her ne kaldıysa bırakmıyor peşini. Kâh bir sigara dumanında gözünün içine bakıyor, yâda sinema perdesinde ki aktör suratına vuruyor sözleri yüzüne bakarak. Şiirler yâda şarkılarsa daha da kötü. Fark ediyorsun ki her şarkının içinde acından bir parça var. Huzurlu olmak için o parçalardan kaçıyorsun ama en olmadık zamanda kulaklarından tekrar giriyorlar izinsizce.Söyledikleri üzere bu acıyı geçirmenin en garantili yolu yeni birisini bulmakmış. Bende öyle yapmak istedim. Hatta çokta yaklaştığımı söyleye bilirim sonuca. Sonra durdum. İlk başta korktuğumu söyleye bilirler. Ama bu korku değildi. Başıma aynı şeyin gelmesi değildi korkutan. Artık olan olmuştu. Daha kötüsü ne olabilirdi ki? Belki meydan okuma bile denebilirdi buna. Ne olacaksa olsun diye bakmak gibi.Böyle bir bakış açısını kabul edemem. Neden acı çekerken birini daha acılarına ortak edesin? Neden acı çektiresin? Bilirim ki mutluluk denen lüzumlu illeti bulmak için, kimseyi mutsuz etmemelisin.Olmayan sevgilimden belki özür dilemeliyim bu yüzden. Bazı şeylerin olmasını istersin. Hatta etrafında ki örnekler sana olumlu düşünceler aşılar. An ve an sıkıntılarından sıyrılırsın. Sanki tünelin ucundan ışık görünmüştür. Çünkü bilirsin bu tünelin ucunda ışık olmak zorundadır. Sonra yüzükoyun kapaklanırsın. Peşinden gelenler bir çelme daha takmıştır sana. Kalkarsın, kaçıncı kez düştüğünü saymadan. Düşmek ayıp değildir çünkü. Kalkmasını bilmelisin sadece. Kalktığında tünelin ucuna bakarsın ışığın özlemiyle. Işık mıdır o gözüken? Yoksa gözlerinin sana oyunumu? Düşerken ne kadar yol kaybedersin yâda zaman? Bilemezsin. Yürümeye devam o zaman. Bu tüneli de bitireceğim. Ama sonunda ışığa ulaşacak mıyım yoksa yeni bir tünel daha mı olacak? Bilmiyorum.