İngiltere’deyim. Burada insanlar farklı bir lisan konuşuyor. Bu lisanda yüklem cümlenin başına konuyor. Bu sayede eğer fiil hoşuna gitmezse adamı kırk saat cümle bitsin diye beklemiyorsun. Hoş bir yenilik. İnmek kolay olsun diye arabalar burda sağdan gidiyor. Sağda iniyim dedediğniz zaman şöför yine kırk saat sağ şeride geçmeye uğraşmıyor bu sayede.

Şimdiye dek farkındaysan kırk artı kırk seksen saat kazandım. İşte İngilizler bu zamanlarında çay içiyor. Biz nasıl demliğe su koyuyorsak onlar da süt koyuyor, can sıkıntısı işte. Çok inek var ondan da olabilir.
Bu arada sabah yolda yürürken altı artı sekiz ondört İngiliz yolumu kesti. Şöyle dediler: That pathetic life form C.A.N.A.V.A.R. stole our breakfast tea. He give it back or we take it. Rus olmalarından şüphelendim bu insanlar karşısında TIRTIL’ı korumalıydım. Şöyle dedim onlara: Lütfen boş yere onun altında buzağı aramayın. O bir öküzdür. Bu bağlamda çayınızı o çalmış olamaz. O halde dediler u find it or u die. İş yine bana kalmıştı. Çaresiz bulacaktım…
Otele dönüp düşünmeye başladığım sırada türkiyedeki dj olmak isteyen arkadaşıma bir mektup yazdım: İ am writing from England. C.A.N.A.V.A.R. told me he was here .But no… He is not. İf he writes to u, write to me. İf I write to u, write to him or someone else u can reach. İ met melani grifit here. She had many grafities on her body. She is satanist for sure.Sonra mektubu yolladım.