Kışın en ayaz sabahlarında okula gitmek çoğumuzun rutin yaşadığı bir deneyimdir. Arkadaş sohbetiyle gece geç saatte yatılır ertesi sabah yaz saati uygulamasında bile şaşırmayan biyolojik saatimiz sabah yediye doğru bizi güneş ışığına demlemeye başlar. O an eminim herkes içinden “Abi ne olurdu da bugün okula gitmesem!” in hesabını yapmaya başlar. Biyolojik saatle irkildikten sonra, yatağın o kutsal sıcaklığı bizi o kadar tahrik ederki tembelliğe, bıraksan akşam beşe doğru uyanırım dersiniz. İçinizden o günün derslerinin listesini yaparsınız. Hangi dersleri nasıl telafi ederim, arkadaşlardan nasıl olsa notları alırım, bugün okula gitmezsem iki devamsızlık hakkım kalır bu da bana yeter, zaten dersi anlamıyorum, uyanınca bugünün konularına çalışıp açığı kapatabilirim, bir kez de uyuyum canım nolcak vb. ufak vaatler, nasihatler ve kandırmacalarla ya uyku ya da okul tercih edilir. Bu haltları çok yedim ve genelde kılpayı geçtim derslerden. Geriye dönüp baktığımda, bu şerbet uykularından kendimi kurtarıp okula gittikten sonra ” iyi ki okula gitmişim.” dediğimi hatırlıyorum. Aranızda bu durumun kişiye göre ne kadar uyku ya da ders mağduru var bilmiyorum, aht etmişseniz o günlere ve uykulara dair, aynı tadı vermese de, alarmınızı saat yediye kurup uyanıp, yataktan dışarı bir adım atıp sonra tekrar yatağa yumulabilirsiniz. Uyandıktan sonra da işiniz yoksa saatlerce tavana bakıp okul zamanı arkanızdan kıçınıza kızgın demiri gömecek vaadiyle(!) koşan zamandan ayrı bir intikam alabilirsiniz. 🙂